‘Mümkünlü’ mümkün mü

Wikileaks’in, yani bir internet sitesinin, tarihi değiştirecek denli önemli bir adım başlattığı bir dünyada biz de internet kullanımını bir “kasaba” mizanseni içinde bir reklamla karşılamış bulunuyoruz.

Ülkemizin en sevilen iki “yüzü”, Şener Şen ve Olgun Şimşek’in yer aldığı hemen her gece her arada gözümüze sokulan reklam filminin “kasaba”daki kasabı bile internet kullanmaya teşvik etmeye çalışmasının alkışlanması gereken bir karşılama olduğu açık.

Ama açık olmayan internet pazarının yüzde 95’inden fazlasını sağlayan TTNet’in böyle bir reklam kampanyasını neden başlatmış olduğu. Bir yıl sürecek ve “her eve internet”in girmesini amaçlayan böyle bir kampanya neden yapılıyor dersiniz?

“Sana ne kardeşim!” diyebilirsiniz. “Koca şirket, sana mı soracak, karar vermiş ve böyle bir kampanya başlatmış. Türk Telekom (ve de TTNet) eskiden olduğu gibi bir devlet şirketi değil ki! O nedenle de senin ödediğin vergilerle de bir alakası yok. Kendi paraları, kendi kararları, istemiyorsan bu hizmeti onlardan satın alma. Bu ekonomi serbest piyasa ekonomisi değil mi?” diye cevap verebilirsiniz.

Ama yine de pazarın yüzde 95’ine hâkim bir şirketin hangi saikle böylesine –her ne kadar harcanacak paranın miktarını bilmiyorsak da oldukça yüksek bir parayı- bir reklam bütçesine ayırdığını anlamak zor.

Zor çünkü şirketler temelde iki nedenle reklam yaparlar. Birincisi ürünüyle ilgili “bilgi vermek”, ikincisi ise, ürününü tüketici gözünde “vazgeçilmez” kılmak, yani “tüketici sadakati yaratmak”. Böylece de rekabette pazar payını arttırarak, kârlarını arttırmak.

Yine “Ne var bunda?” her ikisi de meşru şirket faaliyetleri değil mi ki? Evet, bu reklam filmiyle TTNet hem bir yandan hizmetleri konusunda toplumu aydınlatmak, hem de kendi hizmetlerini tüketiciler gözünde “vazgeçilmez” kılmak istiyor. Bunları yapmakta ne sakınca var ki? Serbest rekabet dediğimiz de bu değil mi?” diyebilirsiniz.

Doğrusu Türkiye, internet kullanımı en yüksek olan ülkeler arasında İtalya, İspanya ve Kanada gibi ülkeleri geride bırakarak 20 ülke arasında 12. olmasaydı;

En hızlı büyüyen ülke pazarları arasında beşinci en hızlı büyüyen internet pazarı Türkiye internet pazarı olmasaydı;

Ve de tabii TTNet, hemen hemen hiçbir ciddi rakibi olmayan, pazarın yüzde 95’ini elinde bulunduran“hâkim durumda” bir şirket olmasaydı yukarıdaki kuşku ve itirazlarımın hiçbir “kıymeti harbiyesi” de olmayacaktı.

Ama Türkiye internet pazarının gerçekleri bunlar değil. Türkiye internet pazarı 35 milyon kullanıcısıyla, penetrasyon oranı yüzde 45’e varmış, büyüme hızı dünyanın en yüksek büyüme hızları arasında sayılan ve fakat yalnızca bir tek firmanın “hâkim durumda” olduğu bir pazar. Yani, böyle bir pazarda böylesine yaygın ve uzun süreli bir tanıtım kampanyasını anlamlı kılan hiçbir şey yok.

Tek durum hariç!

Yukarıda, şirketlerin temelde iki nedenle reklam yatırımı yaptığından söz etmiştim. “Bilgi verme” ve“tüketici sadakati yaratmak”. Oysa şirketlerin reklam yapma nedenleri arasında bir üçüncü neden de vardır: “Giriş engeli yaratmak.”

Yani şirketler, eğer pazarlarında “hâkim durumda” iseler, yüksek reklam harcamalarıyla başka şirketlerin pazara girmelerini önleyebilirler ya da pazarda olan ama boyları bakımından küçük olan şirketlerin pazardan silinmelerini sağlayabilirler.

“Eee bunda ne var, bu amaçla da yapmış olsalar, bu ekonomi rekabet ekonomisi değil mi, başka şirketlerin pazarını kapmasını bekleyecek değil ya!” diye bir cevap verebilirsiniz.

Ama benim cevabım ne yazık ki yalnızca: “Bunu yapamazlar, çünkü bu yasalarla yasaklanmış bir davranıştır” demek olacak. Bırakın dünyayı bizim 4054 sayılı “Rekabeti Koruma Yasası”nın 6. maddesinin a bendi şirketlerin bu amaçla attıkları adımları yasaklıyor. İnanmazsanız yasaya bakın. Ama ben buraya yazayım ki kolaylık olsun: “Hâkim durumda” olan bir müteşebbisin: “a) Ticarî faaliyet alanına başka bir teşebbüsün girmesine doğrudan veya dolaylı olarak engel olunması ya da rakiplerin piyasadaki faaliyetlerinin zorlaştırılmasını amaçlayan eylemler” hukuka aykırı ve yasaktır.

Bu kadar! Yani yasak!

Bizim iş dünyamız ya anlamıyor ya da bir süre daha idare edebilir sanıyor. Ama söyleyelim. Böyle bir kapitalizm artık kalmadı. Kabul edilmesi zor ama gerçek bu. Yalnızca bir avuç “piyasa eliti”yle bir avuç “siyaset eliti”nin aldığı kararlarla yürüyen bir toplum yönetiminin sonuna gelindi. Bugün dünyada olan bitenler bunların işaretleri.

Wikileaks de, bizde olan bitenler de bu işaretlere dâhil…

erolkatircioglu@gmail.com

Taraf


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir