NEDEN EN ÇOK BELGE TÜRKİYE’DEN ÇIKTI

Amerikan diplomatlarının bulunduğu ülkelerle ilgili merkeze yolladığı haberleşmeleri 250 bin sayfalık belge olarak bölümler halinde Wikileaks adlı web sayfası tarafından yayınlanması ABD dış politikasının kirli çamaşırlarının açığa çıkmasını sağladı. Bu belgeler aslında ABD dünyayı nasıl izlediğini ve bu konuda bütün dünyanın nasıl vurdum duymaz ve safça davrandığını da ortaya koyuyor. Bu vurdum duymaz davranan ülkelerin başında da Amerikan istihbarat elaman ve kurumlarının rahatlıkla cirit attığı Türkiye var.

ABD HERKESİ İZLİYOR

Amerikan diplomatlarının bulunduğu ülkelerle ilgili merkeze yolladığı haberleşmeleri 250 bin sayfalık belge olarak bölümler halinde Wikileaks adlı web sayfası tarafından yayınlanması ABD dış politikasının kirli çamaşırlarının açığa çıkmasını sağladı. Bu belgeler aslında ABD dünyayı nasıl izlediğini ve bu konuda bütün dünyanın nasıl vurdum duymaz ve safça davrandığını da ortaya koyuyor. Bu vurdum duymaz davranan ülkelerin başında da Amerikan istihbarat elaman ve kurumlarının rahatlıkla cirit attığı Türkiye var. - neden en cok belge turkiyeden cikti 0112101200 lDünyanın en büyük kulağı diye bilinen örgüt ABD’nin Ulusal Güvenlik Ajansı’dır (National Security Agency (NSA) İnsanları tek merkezden kontrol etmenin diğer kolay yolu uzay hâkimiyetini ele geçirmektir.
Uzaydaki uydular bu konuda en büyük teknolojik güçtür. Uzayda yerleştirilmiş uydu (satellite) sayesinde yeryüzünde istenilen telefon, fax, elektronik haberleşmeleri dinlenmesini sağlayan Echelon diye bir sistemi Amerikalılar uzun yıllardan beri varlığını saklayarak kullanmaktaydılar. (Populer Mechanics,Nisan 2001) (1) Bu global- küresel dinleme uydu ağı sistemi sistemin ana merkezi çok güçlü bilsayarların bulunduğu Marlyand’daki Ulusal Güvenlik Ajansı’ydı ( NSA) Amerika, Echelon sistemi artık bilindiğinden ve bunu Amerika da kabul ettiğinden bu sistem ömrünü doldurmuş demektir. Son zamanlarda gittikçe artan internet yoluyla haberleşme trafiğine uygun Echelon’a nazaran çok daha gelişmiş yeni bir sistemin uygulama da bunun adı da Tempest (Popular Mechanics). Tempest sisteminin bir uydu sistemi olmadığı yeryüzünde koşullandırılmış bir sistem olup otomatik para çekme sistemlerin elektronik yazar kasaya burdan bilgisayarların ekranlarındakileri okuyabilecek kapasitede bir sistemdir.
ABD’nin gizli servisi NSA’nın dinleme faaliyetlerini anlatan eski ajan Wayne Madsen’e göre,(2) Türkiye’de halen iki dinleme istasyonu vardır. ayrıca Nasa’nın faks, cep telefonu, e-mail, uydu telefonu konuşmalarını ve yazışmalarını çözen SİGNET adlı teknolojik bir ağ kurduğunu bunun Echelon’dan daha kapsamlı olduğunu olduğunu ileri sürmektedir.
Kanada merkezli Blackberry telefonları standart kripto ile çalışmadığından ve kripto anahtarlarını-kodunu da ülkelere verilmediğinden dolayı mesajların rahatlıkla bir merkezden izlenmesi mümkün. Bundan dolayı bu telefonlarla yapılan haberleşme güvenirliği konusunda bütün dünyada şüphe var.(3)

DÜNYA BANKALARDAKİ PARA TRANSFERLERİ ABD’NİN BİLGİSİ DAHİLİNDE

Bu kadar gelişmiş istemlere sahip ABD Global finans piyasasındaki para hareketlerini de takip etmektedirler. Bunu yapmak için bu sistemlere bile ihtiyacı yoktur. Bu konuda çok çarpıcı bir örnek verelim;
Banka ile yurt dışına para havale yapanlar, bankanın SWIFT {Society for Worldwide Interbank Financial Telecomunication} kod no’su ile karşılaşmışlardır. Bunun açılımı; Dünyada Bankalar arası Finansal Elektronik Haberleşme Toplumu anlamındadır. 1973 yılında Bürüksel’de kurulmuş olup bugün 80 bin civarında finansal organizasyonun güvenli ve hızlı şekilde haberleşme ve para transfer işlemlerinde aracı olur. Günde ortalama $ 6 trilyon dolarlık para transferini sağlar. Amerika 11 Eylül saldırısını ve terör tehdidini neden göstererek bireyleri izlemeye yönelik kanunların yanında bu izlemenin alanını gizli uygulamalarla daha da genişletiyordu. 11 Eylül terör saldırısından birkaç hafta sonra Bush hükümetinin ortaya koyduğu ‘Teröristlerin Finanslarını Takip Programı’{Terrorist Finance Tracking Program} adı altında bir uygulamayla bankaların SWIFT bilgileri detaylarına da girmeye başladıkları konusu haziran 2006’da gazetelere yansıdı(4) Bush hükümeti CIA ve Amerikan Hazinesi eliyle herkesin SWIFT yoluyla yaptığı hesap transferleri detaylarını sırf terörden şüphelendik bahanesi ile girebiliyorlardı. SWIFT sisteminin en önemli özelliği para transfer bilgilerin dışarıya sızmaması konusundaki güvenilirliğiydi. Sonradan öğrenildi ki yasak olmasına rağmen merkezi Belçika’da bulunan SWIFT şirketi birkaç yıldan beri SWİFT bilgilerini Amerikalı yetkililere gizlice veriyordu.(5) Bu aynı zamanda Avrupa Birliği mahrem yaşamı koruma yasalarına da aykırıydı. Fakat yasalar çiğnenmiş olsa bile karşıda dünyanın süper gücü Amerika olduğu için kimsenin onu hukuki olarak cezalandırmaya gücü yetmiyordu. Bütün bu bilgiler ışığında ABD dünyada bankalarda sayılı miktarda para hesabı olanları kolayca takip edip bildiği çok açıktır.

TÜRKİYE İSTİHBARATÇILAR CENNETİ

Şimdi Wikileaks’in yayınladığı belgelerin neden çoğunluklu olarak Türkiye ile ilgili bilgileri içerdiğini anlamaya çalışalım. ABD diplomatlar istedikleri habere ulaşma konusunda Türkiye’den daha rahat bir ülke bulamazlar. Türkiye adeta bir istihbarat ajanlarının kolayca çalıştığı bir cennettir. Amerika’nın Türkiye ile beraber dünya da en az 130 ülkede askeri üsleri bulunmaktadır. Buraları kontrat sürecinde ABD toprağı sayılır. Buralara ABD uçakları hiçbir gümrük denetimine tabi olmadan girer çıkar. Bu üstlerdeki gelişmiş teknolojiler ile her türlü dinleme yapılır. Biz zaten 1966’dan itibaren NATO haber alma tesislerine kapıyı açtık. Tüm istihbaratımızı ABD’ye devrettik
Bugüne kadar hiçbir ABD’li casus Türkiye’de yakalanmamıştır. Çünkü biz zaten ABD istihbarat teşkilatlarına Türkiye’de ofis tahsis ederek her kolaylığı sağlayarak rahat çalışmalarını sağlamış durumdayız. CIA genelde ABD elçilikleri içinde koşullanır.(6) Türkiye’deki en üst düzey ABD askeri temsilciliği olan ODC (Office of Defense Cooperation / Savunma İşbirliği Dairesi) bünyesinde Türkiye hakkında bilgiler toplanıp değerlendirilir. 35 kişilik CIA-Pentagon Heyeti, 18 Şubat 2008 günü Ankara’ya gelip ABD Büyükelçiliği yakınında bir binaya yerleştiğinde onlara her türlü kolaylığı sağladık. Bu adamların neden geldiği bunlarla hangi bilgi alış verişi yapıldığını resmen öğrenmek mümkün olmadı. CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, 4 Şubat 2010 da TBMM Genel Kurulu’nda İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a, şu soruyu yöneltti; 5 Kasım 2007 Oval Ofis görüşmesinden sonra Ankara’ya gelen 35 kişilik üst düzey ABD subay ya da istihbaratçıları, üç aylığına Türkiye’ye gelmiş olmaları iddia edildiği hâlde, bunlar geriye dönmüşler midir? Dönmemişlerse neden dönmemişlerdir? Öztürk- Niye Sayın Bakan yanıt vermiyor bu soruya? İçişleri Bakanı Beşir Atalay- Bende bir bilgi yok o konuda, bir bilgim yok. Buna yorum yapmıyoruz.
Bir de Amerikan Hava Kuvvetleri İstihbaratı (AFOSI-Air Force Office of Special Investigations) diye bir kuruluş var. Genelkurmay, 18 Mart 2009’da İçişleri Bakanlığı’na “Özel Büro’nun Faaliyetleri” başlıklı bir yazı gönderdi. Yazıda Türkiye’de görevli ABD Hava Kuvvetleri Özel Tahkikat ve Araştırma Bürosu’na (AFOSI) bağlı Amerikan ajanlarının yetki ve görev sahası dışına çıkarak, bazı yerel yöneticileri ziyaret ettikleri ve bilgi aldıkları bildirildi. Genelkurmay, Bakanlık’tan bu konuda yerel yöneticilerin uyarılmasını istedi.

BİLGİLERİ ELİMİZLE VERİYORUZ

Ankara ABD Elçiliği bir gazeteciyi, bir danışmanı, bir bakanı, milletvekili ile ya da yüksek rütbeli bir subayı Elçilikteki bir toplantıya ya da bir resepsiyona davet ediyorsa, bu bir prestij meselesidir ve bu davete çoğunlukla gurur duyularak gidilir. Bu konularda işi bilenler bu toplantılarda ağızlarını sıkı tutarlar. Fakat kendini göstermek isteyip ABD’ne seve seve “yardımcılık” yapma yoluyla bir şey umanlar da bu toplantılara katılırlar. Bu davetler bazen çok dar kapsamlı olup bir iki kişiyle olanları da vardır. Özellikle bir iki kişiyle sınırlı tutulmuş davetlerde yapılan samimi toplantılar mümkün olduğu kadar o davetliden bilgi alma toplantılarıdır.
ABD’li strateji kuruluşları da bilgi toplama konusunda uzmanlaşmışlardır. Bu kuruluşların toplantılarına davet edilmek özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin politikacıları, medya mensupları, iş adamları…için bir övünç vesilesi bir ayrıcalık olarak görülür. Buraya davet edilenler psikolojik olarak kraldan çok kralcı davranışlar gösterip ona bu ayrıcalığı bahşeden gücün daha çok gözüne girmeye çalışırlar. Bu kuruluşların özellikle basına kapalı toplantılarına ayakları yerden kesilmiş olarak katılanlar burada eteğindeki taşları kolayca dökerler. Periyodik aralıklarla düzenlenen çeşitli gizli oturumlardan sonra ileride ülkeyi idare edecek, ABD çıkarlarına hizmet edecek çeşitli adaylar buralarda tespit edilir. Amerika haber toplama, çeşitli ülkelerde ileride politik hayatta iktidara gelebilecek potansiyele sahip karakterleri tespit etme, onları hazırlama ve destek verme konusunda en iyi örgütlenmiş ülkedir. Mesela Amerika’da CSIS (Uluslararası Stratejik Araştırma Merkezi) gibi USIP (Birleşik devletler Barış ve Strateji Enstitüsü/United States Institute of Peace) gibi sayısız kelle avcısı (head hunter) organizasyonları vardır. CSIS, USIP diğer benzer ABD organizasyonlarında olduğu gibi CIA ve Pentagonla bağlantılı çalışıyordu. CSIS ve USIP ileride iktidara gelebilme ihtimali olan Amerika dış politikaları ile uyumlu çalışabilecek ağzı laf yapan karakterleri bulmada yön göstermede uzmandı. Bunlardan biri olan oldukça masum görünen Fulbright organizasyonunun düzenlediği burslarla özel olarak yetiştirilen bir çok kişi köşe başlarına yerleştiriliyordu.
CSIS devlete büyük şirketlere ülkeler hakkında raporlar hazırlar. Ülkelerin yöneticilerini başkanlarını çağırarak konferanslar verdirir onları büyük şirket temsilcileri ile tanıştırır. Artık ülkesinde politik hayatta başarı şansını arttırmak isteyenler bilmelidirler ki CFR gibi CSIS gibi Bilderberg gibi büyük organizasyonların onaylarından geçmek onların herkese açık olmayan toplantılarına katılıp sorularına cevap vermek eteklerindeki taşları dökmek zorundadırlar.
Wikileaks’in bilgileri doğrultusunda yüzümüze gülüp arkamızdan kuyumuzu kazanlara kızmayalım. Öncelikle kendi saflığımıza, dünyadan bihaber oluşumuza kızalım. Bundan ders alır mıyız? Hayır almayız, alamayız. Çünkü biz tamamen kuşatılmış, kendi ulusal politikalarını oluşturma konusunda tamamen pasifize edilmiş doğruları göremez bir durumdayız.
İsmail Tokalak
Odatv.com

Dipnotlar:
1- Popular Mechanics dergisi sayıları için bak: www.popularmechanics.com makale için bak:
2- www.waynemadsenreport.com
3- Daniel Emery BlackBerrys pose ‘security risk’ say UAE authorities BBC News 26.07.2010
4- Eric Lichtblau- James Risen, Bank Data is Shifted by U.S. in Secret to Block Terror, The New York Times, 22.06.2006
5- Constant Brand, Belgian PM: Data Transfer Broke Rules, The Washington Post, 28.09.2006
6- Philip Agee, Louis Wolf, Dirty Work: The CIA in Western Europe, (New York, Penguin Books, 1978)


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir