Kırgızistan Geleceğin Kapısında Geçmişini Sorguluyor

Kırgızistan olaylarının sebepleri hakkında bugüne kadar birçok iddia ortaya atılmıştır. Özellikle dış unsurların Kırgızistan’daki faaliyetlerinin üzerinde çok durulmaktadır. Ancak, Kırgızistan gerçeğini toplum bazında ele alan ve sosyal problemlerin yaşanan olaylara etkisini irdeleyen bir sav ortaya atılmamıştır. Siyasi, ekonomik ve diplomasi alanındaki uzmanlar sorunu kendi perspektiflerinden ele alarak klasik sebepleri ileri sürmüşlerdir. - rehayilmaz

Yrd. Doç. Dr. Reha YILMAZ
Çankırı Karatekin Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler

Kırgızistan coğrafi konumu itibariyle sadece Asya’nın degil, tüm Avrasya’nın kalbi durumundadır. Zira, Kırgızistan’da yerini sağlamlaştıran bir güç tüm Avrasya’ya rahatça ulaşabilir. Bu nedenle Kırgızistan evrensel güçlerin nüfuz mücadelesinin tam merkezinde yer almaktadır. Bu durum ülke için önemli avantajlar getirmekle birlikte içinde büyük tehlikeler de barındırmaktadır. Zira, küresel güçlerle mücadele ettiği bir coğrafyada siyasi istikrarını sağlamak ve ülkesel bütünlüğünü korumak son derece zordur. Bu amaçla ülke yönetimleri büyük güçlere karşı denge siyaseti yürütmeye çalışmış, ülke topraklarında hem Amerikan hem de Rus askeri üssü kurulmasına izin vererek bölgede istikrarın sağlanmasına göreceli bir katkıda bulunmayı amaçlamıştır. Buna rağmen ülke son dönemde siyasi ve sosyal çatışmalarla karşı karşıya kalmış, ülkede sivil darbelerle iktidar iki kez el değiştirmiştir. Periyodik olarak devam edegelen bu durumun önlenmesi için parlamenter demokrasiye geçmeye karar verilmiş ve ülkede gerçekleştirilen referandum sonrasında iktidarın tek bir elde toplanması engellenmiştir. Böylelikle yeni darbelere zemin oluşturan hukuki yapıda revizyon yapılmıştır. Ancak 10-11 Haziran 2010’da ülkenin güneyinde Kırgız ve Özbekler arasında ortaya çıkan etnik çatışmalar ülkenin sadece yeni demokratik sistemini değil, aynı zamanda bölünme tehlikesini de beraberinde getirmiş; bu durum sadece Kırgızistan için değil tüm Orta Asya Türklüğünü tehdit eder bir hale dönüşmüştür. Kırgızistan içinde bulunduğu tüm bu sorunlara rağmen ülkenin ilk demokratik seçimlerini gerçekleştirmiş ve barış, huzur, istikrarlı, gelişmiş geleceğini bu seçimin sonuçlarına bağlamıştır. Bir bakıma ülke geleceğin kapısında geçmişini sorgulamaktadır. Bu yeni sürece en büyük katkıyı sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel projelerle Türkiye yapmaktadır.

KIRGIZİSTAN PROBLEMİNİN SEBEPLERİ

Kırgızistan olaylarının sebepleri hakkında bugüne kadar birçok iddia ortaya atılmıştır. Özellikle dış unsurların Kırgızistan’daki faaliyetlerinin üzerinde çok durulmaktadır. Ancak, Kırgızistan gerçeğini toplum bazında ele alan ve sosyal problemlerin yaşanan olaylara etkisini irdeleyen bir sav ortaya atılmamıştır. Siyasi, ekonomik ve diplomasi alanındaki uzmanlar sorunu kendi perspektiflerinden ele alarak klasik sebepleri ileri sürmüşlerdir.

Sorunun temelinde genel olarak ekonomik kırılganlık, siyasi dağınıklık ve kültürel çatışmanın iyi idare edilememesi görülebilir. Bununla birlikte, Haziran olaylarının perde arkasında bağımsızlıktan bu yana ülkede devam edegelen tüm halkları kapsayacak bir devlet ideolojisinin bulunmaması ve bunun yönetime yansıyan olumsuz sonuçlarını öncelikle vurgulamak gerekmektedir. İdeoloji yokluğu, iktidarların uygulanabilir gençlik siyaseti üretmemesine, kültürel ortaklığı oluşturamamasına, eğitim birlikteliğini sağlayamamasına sebep olmuştur. Bu durum ülkede yaşayan halklar arasında derin bir ayrışma meydana getirmiştir.

Kırgızistan olaylarının arkasında yatan bir başka sebep, Kırgızistan’da yaşayan halkları geçmişte birleştiren ve gelecekte de birlikte yaşamalarını sağlayabilecek manevi değerlerin aşınması olmuştur. Bu aşınma sonucunda ortaya çıkan boşluğu radikalizmi destekleyen güçler, yani Ortadoğu kökenli Selefiler, Vahabiler ve Şii akımlar doldurmuştur. Bu akımların etkisiyle Kırgız toplumunda önemli kırılmalar ve ayrışmalar meydana gelmiştir. Ayrıca ülkede siyasilerin önderliğinde milliyetçilik akımı önemli bir gelişim göstermiş ve diğer halklara karşı hoşgörüsüz yaklaşımlar artmıştır.

Kırgızistan sorunu konusunda Kırgız toplumunun görüşü de genel olarak yukarıda ifade edilen doğrultudadır. 1-2 Ekim 2010’da yapılan Uzlaşı Konferansı’nda Kırgız ve Özbek halklarının kanaat önderleri ortaya çıkan sorunun ana sebeplerini:

1. Ülkenin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik problemler,
2. Son dönemde yaşanan siyasi karışıklık ve yönetim boşluğu,
3. Dış güçlerin ülke üzerindeki nüfuz mücadelesi,
4. Ülkedeki manevi aşınma,
5. Ülkedeki ideoloji yokluğu ve buna bağlı yönetim sorunları.
6. Ülkenin gençlik siyasetinin olmaması,
7. Ülkede her geçen gün artan marjinal güçler milliyetçi akımlar, dini gruplar arası çekişme, olarak belirtmişlerdir.

PROBLEMİN ÇÖZÜM YOLLARI

Kırgızistan’ın içerisinde bulunduğu sorunları çözebilmesi için öncelikle milli beraberlik ve toplumsal barışın sağlanması gerekmektedir. Bunun tesis edilebilmesi için, birlikte yaşama kültürünün geliştirilmesi gerekmektedir. Bunu sağlamak için de ülkenin önde gelen kanaat önderlerine, sivil toplum kuruluşlarına, idari ve sivil otoriteye büyük görevler düşmektedir. Onlar toplumu ve özellikle gençleri doğruya yönlendirmeli, toplum siyasetini iyi uygulamalıdır.

İkincisi, siyasi istikrardır. Bu konuda 10 Ekim seçimleri Kırgızistan’ın geleceği için büyük öneme sahiptir. Bu seçimler iyi değerlendirilmeli, seçimler sonucunda parlamentoya girmeyi başaran beş parti “Milli Birlik Hükümeti”ni kurabilmelidir. Ancak, ortaya çıkan tablo hiç de iyimser bir sonuç ortaya koymamaktadır. Zira, hükümet kurmanın son derece zorlaştığı bugünkü durumda, siyasetin belirsizliği siyasi grupları marjinalleşmeye itmektedir. Bu nedenle, sadece seçimler yapılmasının ve parlamentoya farklı kesimlerden daha fazla milletvekilinin seçilmesinin Kırgızistan’a istikrar getirmesi söz konusu değildir. Bu nedenle yeni sistemin sağlıklı bir şekilde uygulanabilmesi için parlamenter sistemi yıllarca uygulamış, Türkiye gibi tecrübeye sahip ülkelerden doğrudan destek alınmalıdır. Aksi takdirde, siyasi kaosun ortaya çıkması ve yeni darbelerin olması kaçınılmazdır.

Üçüncüsü, ekonomik kalkınmadır. Bu husus diğer şartlara bağlı bir unsurdur. Diğer şartlar gerçekleşirse ekonomik kalkınma da kendiliğinden gelecektir. Kırgızistan’ın ekonomik kalkınmasını sağlamak için Orta Asya’da bir ekonomik birliğin varlığı kaçınılmaz görülmektedir. Bu birlik bölgede çatışma istemeyen uluslararası kamuoyu tarafından da desteklenecektir. Bu doğrultuda Orta Asya’da işbirliğini arttırmak için kurulan Türk İşbirliği Konseyi önemli görevler üstlenebilir. Doğru yapılandırılması durumunda bölgesel kalkınma dolayısıyla barış ve huzura önemli katkıları olacaktır. Bu konuda yapılacak ilk iş bölge ülkeleri arasında ortak bir kalkınma ve ekonomik işbirliği programının oluşturulmasıdır. Türkiye bunun sağlanması için her türlü teknik desteği vereceğini en yetkili ağızlardan birçok kez beyan etmiştir.

Dördüncüsü, kurulacak hükümeti beklemeden devlet başkanı ülkenin her kesiminden kanaat önderlerini ve siyasi liderleri bir araya getirerek ülkenin milli ideolojisini oluşturmalıdır. Bu yeni konsept uyarınca tüm hukuki ve sosyal yapı yenilenmeli ve topluma bu yeni statü ulaştırılmalı ve kurumsallaştırılmalıdır.

Beşincisi, Kırgızistan toplumunda ayrılık ve çatışmalara sebep olan faaliyetlerde bulunan örgütlenmelerin faaliyetlerine son verecek bir hukuki reforma gidilmesidir. Ancak, bu uygulama manevi aşınmayı önlemeye çalışan tüm yapıya yansıtılmamalı, insan hak ve özgürlüklerini ihlal edecek kısıtlamalara gidilmemelidir. Bu konuda halen ülkede bulunan Diyanet İşleri Başkanlığının öncülüğünde yürütülen faaliyetler desteklenerek daha kapsamlı hale getirilmelidir.
Altıncısı, Türkiye bölgedeki etkinliğini yoğunlaştırmalı, faydacı ve uygulanabilir projelerle kendi tecrübesini bölgeye taşımalıdır. Bu konuda ülkede halen faaliyette bulunan Manas ve AlaTao Üniversiteleri, Diyanet İşleri Başkanlığı ve diğer gönüllü sivil toplum kuruluşlarından destek alınmalıdır. Türkiye üniversiteleri ile Kırgız üniversiteleri arasında AR-GE çalışmalarına yönelik işbirliği sağlanmalı ve özellikle ortak araştırma ve uygulama merkezleri kurularak bu kurumların faaliyetleri TİKA, TÜRKSOY, YUNUS EMRE VAKFI, TÜRK KALKINMA AJANSI tarafından desteklenmelidir.

KIRGIZİSTAN SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE TÜRKİYE’NİN KATKISI: UZLAŞI KONFERANSI

Ülkenin bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olarak Türkiye karşılık beklemeksizin sorunun başlangıcından itibaren Kırgızistan’a yardım elini uzatmıştır. Türkiye son dönemde dış politika konusunda önemli girişimlere aracılık yapmış, bu konuda önemli başarılar elde ettikçe uluslararası politikanın yönelimini de etkileme konusunda daha cesaretli adımlar atabilmiştir. Bunlardan birisi de Kırgızistan konusunda olmuştur. Türkiye, yakın bir zamanda parlamento seçimlerine giden ülkede Haziran ayında Özbekler ve Kırgızlar arasında yaşanan çatışmaların tekrar yaşanmaması ve Orta Asya coğrafyasında benzer sorunların yenilenmemesi için büyük çaba harcamaktadır.

Türkiye’nin bu çerçevede yaptığı çalışmalar ekonomik alanda olduğu kadar sosyal ve siyasal alanlarda da kendini göstermiştir. Ülkeye çatışmaların yaşandığı bölgelerdeki sağlık ve eğitim kurumlarının yeniden inşası için 21 bin dolar kredi açılmıştır.

Diğer taraftan sosyal uzlaşının tekrar sağlanması ve ülkedeki gerilimi en aza indirgemek ve tarafları barıştırarak tekrar birlikte yaşayabilmelerine yardımcı olmak amacıyla 1-2 Ekim 2010 tarihinde uzlaşma ve hoşgörü konulu bir konferans düzenlenmiştir. Kırgızistan devlet başkanı Roza Otanbayeva’nın da desteğiyle çatışmalarda zarar görmüş her iki halk bir araya getirilerek sorunun sebepleri ve çözüm yolları masaya yatırılmıştır.

Konferansa damgasını vuran en önemli konu Türkiye’nin yoğun ve aktif diplomasisi olmuştur. Zira, dışişleri bakanının New York’taki yoğun mesaisinden sonra 15 saate yakın bir yolculuktan sonra ulaşımı zor Issık-Göl’e gelmesi, konferansa katılımı ve hemen ardından Suriye’ye başka bir programa hareket etmesi büyük takdir toplamıştır. Kırgızistan devlet başkanının, bu trafiğe bir insanın nasıl dayandığını merak ettiğini ancak bu durumun takdire şayan olduğunu bir kaç kez tekrarlaması ve teşekkürlerini bildirmesi önemli bir ayrıntı olarak konferansa damgasını vurmuştur.

Konferans, sorunun asıl sebeplerinin belirlenmesine büyük katkıda bulunmuştur. Buna göre:

1. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik problemler,
2. Son dönemde yaşanan siyasi karışıklık ve yönetim boşluğu,
3. Dış güçlerin ülke üzerindeki nüfuz mücadelesi,
4. Ülkedeki manevi aşınma,
5.Ülkedeki ideoloji boşluğu ve buna bağlı yönetim sorunları; gençlik siyasetinin olmaması.
6. Ülkede her geçen gün artan marjinal güçler arası çekişme, milliyetçi akımlar, dini grupların sebep olduğu ayrışma, sorunun asıl kaynağını oluşturmaktadır.

Bu sorunların ortadan kaldırılması için öngörülen önlemler ise şu şekilde belirlenmiştir:

1. Devletin ideolojisinin belirlenmesi,
2. Halk arasında ayrımcılığa sebep olabilecek hukuki ve siyasi uygulama ya da düzenlemelerin ortadan kaldırılması,
3. Aktif bir gençler siyasetinin yürütülmesi,
4. Din ve kanaat önderlerinin toplum içerisinde aktif olarak faaliyet göstermesi,
5. Ülke ekonomisini düzeltecek uygulamalara gidilmesi,
6. Parlamento seçimlerinden sonra demokrasinin sağlamlaştırılmasına yönelik çalışmaların yapılması,
7. Olayların meydana geldiği bölgelerde altyapı, yaşayış ve sosyal kullanım alanlarının acil olarak yapılması,
8. Türkiye’nin Kırgızistan’a verdiği toplam 21 milyon dolarlık kredinin bu bölgenin yeniden yapılandırılmasında kullanılması ve,
9. Konferansta alınan kararların uygulanması ve halklar arası diyalog ve uzlaşının arttırılması için İstanbul’da tekrar bir araya gelinmesi.

Konferans sonuç bildirgesinde:

1. Bölge halkının uzun yıllardır birlikte barış ve uzlaşı içerisinde yaşadığı ve bunu tekrar başarabileceği,
2. Bölgede barış ve istikrarın tekrar sağlanması için birlikte çalışılacağı,
3. Kırgızistan’ı zor döneminde yalnız bırakmayan Türk halkına teşekkür edilmesi,
4. Bölgede yıkılan ve yakılan ev, okul, hastane gibi konutların hızla yapılması,
5. Tüm siyasi partilerin parlamento seçimlerini barış içinde ve tek millet kavramını bozmaksızın, demokratik ortamda serbest ve doğru bir şekilde gerçekleştirmesine katkıda bulunması,
6. Her bir Kırgız vatandaşının ortak borcunun ülkede hoşgörü içerisinde devleti güçlendirmek ve halkı yüceltmek olduğu belirtilmiştir.

Yukarıda belirtilen sorunların sebepleri, çözüm yolları ve elde edilen sonuçlara bakıldığında Kırgızistan sorununun her açıdan ele alınmasını sağlayan Türkiye’nin sorunun çözümüne ilişkin ilerleyen aşamalarda da görev alarak inisiyatif üstlenmesi yerinde olacaktır. Zira, bu konferansta da görüldüğü üzere Kırgızistan siyasi liderleri, liderliği, kanaat önderleri sorunun çözümünde Türkiye’ye güvenmekte ve daha aktif görevler üstlenmesini beklemektedir.

KIRGIZİSTAN SEÇİMLERİ VE GELECEĞE BAKIŞ

Kırgızistan birçok olumsuzluğa rağmen 10 Ekim 2010’da parlamento seçimlerini gerçekleştirmeyi başarmıştır. Özellikle iktidar güçlerinin seçim sürecine müdahale etmemeleri, hükümet kaynaklarını kullanmamaları, az oy almalarına rağmen seçim sonuçlarını kabullenebilmeleri Kırgızistan’da demokrasi kültürünün olgunlaşmasına büyük katkıda bulunmuştur.

Merkez Seçim Komisyonu verilerine göre 10 Ekim 2010’da yapılan Kırgızistan parlamento seçimlerinde oy kullanma hakkı olan 2 milyon 855 bin 4 Kırgız vatandaşından 1 milyon 659 bin 821 seçmen (%59.73) oylamaya katılmış ve seçim sonuçlarına göre % 5 barajını aşarak 5 parti parlamentoya girebilmiştir. Seçim sonucunda “Ata Yurt” Partisi (%8.88), Sosyal-Demokratlar Partisi (%8.04), “Ar-Namıs” Partisi (%7.74), “Respublika” Partisi (%7.24), “Ata Mekan” Partisi (%5.6) partileri Kırgızistan Parlamentosu’na girmeyi başarmıştır.

Seçim sonucunda oluşan milletvekili dağılımına bakıldığında, 5 partiden meclise toplam 120 milletvekili girmiştir. Buna göre yeni mecliste devrik iktidar yanlısı milliyetçi Ata Yurt Partisi 28, iktidar yanlısı Sosyal Demokrat Partisi 26, Rusya yanlısı Ar-Namıs Partisi 25, Cumhuriyet Partisi 23, iktidar yanlısı Sosyalist Ata Mekan Partisi 18 milletvekili ile temsil edilmektedir.

Uluslararası gözlemcilerin da ifade ettiği gibi, Kırgızistan tarihinde ilk kez iktidar güç kullanmadan yasal şekilde belirlenmiştir. AGİT’in Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi’nin yayınladığı açıklamada seçimler istenilen düzeyde olmasa da demokratik kurallara uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Kuşkusuz ki Kırgızistan seçimleri tamamen demokratik usullere uygun şekilde yapılmamıştır. Özellikle kadınların ve etnik grupların yeterli temsili sağlanamamıştır. Kırgızistan mevzuatındaki değişiklikler seçime kadar yetiştirilememiştir. Fakat iktidar yetkisini elinde bulunduran güçlerin seçimi sabote etmemeleri ve seçim sonuçlarını kabullenme olgunluğunu göstermeleri Kırgızistan demokrasisi için önemli bir adımdır.

Bundan sonraki süreç daha da zor geçecektir. Özellikle Kırgızistan’ın içinde bulunduğu siyasi istikrarsızlık göz önüne alındığında parlamentoya giren partilerin “Milli Birlik Hükümeti” kurmaları en doğru seçenektir. Ancak, Parlamentodaki tüm partileri kapsayan bir milli birlik hükümetinin kurulması son derece zor gözükmektedir. Zira, parlamentoya giren partilerin siyasi eğilimleri farklılık arz etmekte, ayrıca partilerin destek aldığı kesimler ve gelecekte yapmak istedikleri birbirine zıtlık teşkil etmektedir.

Diğer seçeneklere bakıldığında tek başına ya da koalisyonla hükümet kurmak da son derece zor gözükmektedir. Gerek barajı geçen partilerin milletvekili sayılarının birbirine yakın olması, gerekse hükümet kurma konusundaki hukuki mevzuattaki boşluklar hükümet kurmayı son derece zorlaştırmaktadır. Hatta, hükümetin kurulamaması sonucunda seçimlerin yenilenmesi dahi gündeme gelebilir. Çünkü mevcut hukuki düzenlemelere göre siyasi partilerden hiçbirisi tek başına veya iki parti bir arada hükümet kurma yeterliliğine sahip bulunmamaktadır.

Bununla beraber hükümet kurmakla ilgili en iyi ihtimal, geçici hükümeti destekleyen SDPK, Respublika ve Ata Mekan partilerinden oluşacak bir koalisyondur. Bu seçenek Kırgızistan için en makul hükümet koalisyonu olarak kabul edilebilir. Zira, partilerin geçici hükümeti ve icraatlarını desteklemeleri nedeniyle onun başlattığı demokratikleşme sürecinin başarılı şekilde devam ettirilmesi mümkün olabilecektir.

Buna karşın iktidara gelmeleri durumunda anayasayı değiştirerek başkanlık sistemine geri döneceklerini beyan eden milliyetçi ve devrik iktidarın desteklediği Ata Yurt ve Rusya’nın desteklediği Ar-Namıs partilerinin bir araya gelerek bir hükümet kurması, ülkeyi yeni bir maceraya sürükleme riskini taşımaktadır. Ancak bu partilerin bir üçüncü parti olmadan hükümet kurma ihtimallerinin olmaması, bir bakıma ülkenin yeni demokratik perspektifi için bir şans olarak kabul edilebilir.

SONUÇ

Kırgızistan sorunu sadece kendi ülkesini değil iç içe yüzyıllardır yaşayan tüm Orta Asya Türklüğünü tehdit etmektedir. Evrensel güçlerin nüfuz mücadelesinin tam merkezinde yer alan Kırgızistan sahip olduğu stratejik konumu itibariyle bölge için önemli avantajlara sahip olmakla birlikte içinde büyük tehlikeleri de barındırmaktadır.

Kırgızistan son dönemde siyasi ve sosyal çatışmalarla karşı karşıya kalmış, ülkede sivil darbelerle iktidar iki kez el değiştirmiştir. Periyodik olarak devam edegelen bu durumun önlenmesi için parlamenter demokrasiye geçmeye karar verilmiş ve ülkede gerçekleştirilen referandum sonrasında iktidarın tek bir elde toplanması engellenmiş, böylelikle yeni darbelere zemin oluşturan hukuki yapıda revizyona gidilmiştir. Ancak bu değişim ülkeye istikrar getirmemiş, 10-11 Haziran 2010 olaylarında Kırgızlar ve Özbekler arasında ortaya çıkan etnik çatışmalar ülkenin sadece yeni demokratik sistemini tehdit etmemiş, aynı zamanda bölünme tehlikesini de beraberinde getirmiştir. Bu durum sadece Kırgızistan için değil tüm Orta Asya Türklüğünü tehdit eder bir hale dönüşmüştür. Tüm bu olumsuzluklara rağmen ülke 10 Ekim 2010’da yapılan seçimlerle özgür bir şekilde parlamentoyu yenilemeyi başarmıştır.

Kırgızistan içinde bulunduğu tüm bu sorunlara rağmen ülkenin ilk demokratik seçimlerini gerçekleştirmiş ve barış, huzur, istikrarlı, gelişmiş geleceğini bu seçimin sonuçlarına bağlamıştır. Ülke geleceğini aramaktadır. Ancak bu aşamada geçmişte meydana gelen olayları sorgulanması ve periyodik olarak gerçekleşen sosyal, siyasi ve ekonomik sorunların sebeplerini ve çözümlerini bulması zorunludur. Bunu yapabilmesi için benzer sorunlarla karşılaşan ve bunları çözme konusunda daha geniş tecrübeye sahip Türkiye ile işbirliği yapması oldukça önemlidir.

Zira, bölgede kalıcı bir istikrar için kararlı politikalar zorunlu hale gelmiştir. Bu ise ancak sağlam duran bir güç tarafından gerçekleştirilebilir. Bu güç ise tüm Türk dünyasında istikrar, barış ve uzlaşı isteyen Türkiye’dir.

kaynak -http://www.usakgundem.com/haber/59618/-yorum-analiz-k%C4%B1rg%C4%B1zistan-gelece%C4%9Fin-kap%C4%B1s%C4%B1nda-ge%C3%A7mi%C5%9Fini-sorguluyor.html

Kırgızistan olaylarının sebepleri hakkında bugüne kadar birçok iddia ortaya atılmıştır. Özellikle dış unsurların Kırgızistan’daki faaliyetlerinin üzerinde çok durulmaktadır. Ancak, Kırgızistan gerçeğini toplum bazında ele alan ve sosyal problemlerin yaşanan olaylara etkisini irdeleyen bir sav ortaya atılmamıştır. Siyasi, ekonomik ve diplomasi alanındaki uzmanlar sorunu kendi perspektiflerinden ele alarak klasik sebepleri ileri sürmüşlerdir. - rehayilmaz

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir