Batı Asya Birliği bolgeyi yabanci guclerden savunacaq ?!

Gulnara Inanc - mehmet1

Gulnara Inanc

Mehmet Perinçek, 19 Eylül 1978’de İstanbul’da doğdu. Faik Reşit Unat İlkokulu’nu ve Cağaloğlu Anadolu Lisesi’ni bitirdi. Burs alarak Rusya Federasyonu’nda Nijni Novgorod’da 35 Nolu lisede okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü’nde araştırma görevlisi olarak göreve başladı. 2005-2006 öğretim yılında Moskova Uluslararası İlişkiler Devlet Enstitüsü (Üniversitesi)’nde (MGİMO(U)) misafir araştırma görevlisi olarak çalıştı. 2007-2008 yıllarında TC Dışişleri Bakanlığı’nın projesi çerçevesinde Rusya Federasyonu devlet arşivlerinde araştırmalar yaptı.

On seneyi aşkın süredir Rus-Sovyet devlet arşivlerinde “Türk-Sovyet İlişkileri” ve “Ermeni Meselesi” üzerine araştırmalar yapıyor. Bu konular üzerine birçok makalesi var. “Atatürk’ün Sovyetlerle Görüşmeleri/Sovyet Arşiv Belgeleri’yle”, “Boryan’ın Gözüyle Türk-Ermeni Çatışması”, “Rus Devlet Arşivlerinden 100 Belgede Ermeni Meselesi” ve “Avrasyacılık/Türkiye’deki Teori ve Pratiği” başlıklı dört kitabı yayımlandı. Ayrıca çalıştığı konular üzerine önemli kitapları yayıma hazırladı. Diğer taraftan güncel Türk dış politikası üzerine çalışmalar yapıyor.

Bu konular üzerine sempozyumlarda ve uluslararası konferanslarda tebliğler sundu, Türkiye’de ve yurtdışında konferanslar verdi. TRT’de, özel ve yabancı televizyonlarda birçok programa katıldı.

Rusça’dan Türkçe’ye çevirdiği kitap ve şiir yayımları da bulunuyor. Rusça, Almanca ve İngilizce biliyor.Gulnara Inanc - mehmet

– 16 aqustosta Turkiye Cumhurbaskani A.Gulun Baku gorusmeleri ve imzalanan strateji emekdasliq ve qahsiliqli yardim anlasmasindan sonraki basin icin aciqlamasinda Azerbaycan Cumhurbaskani İ.Aliyev bu anlasmanin buyuk tarihi anlami olduqunu bildirib.
Artiq iliskilerimizin yeni tarihi asamaya kecdiyini soylemek olar. Cunki artiq Azerbaycan Turkiyenin her zaman desteyine muhtac olan sovetler doneminden cikmis bir ulke deyil, esit hukuklu, ekonomisi gelisen ve Turkiyenin bolge siyasetine destek ola bilecek bir ulke durumuna gelmis.
Bu asamada ulkelerimiz hansi stratejik maksedlere gidiyorlar?

Mehmet Perinçek: Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini ve geleceğini değerlendirirken ilk önce Tayyip Erdoğan hükümetinin Ermenistan’la imzaladığı protokole değinmek gerekir. ABD’nin bölge planları adına Washington’un dayatmasıyla imzalanan bu protokol, Türkiye’nin milli çıkarlarına ciddi zarar vermektedir. Protokolün vurduğu en büyük darbelerden biri de Türk-Azeri ilişkilerinedir. Ermenistan’la yürütülen gizli görüşmelerden Azerbaycan bilgilendirilmemiş, Bakü, kendisinin arkasından çevrilen dolapları ne yazık ki Rus istihbaratından öğrenmiştir. Gizli görüşmelerin ortaya çıkmasıyla üst düzey Türk yetkilelerinin İlham Aliyev’e “Biz, senelerden beri yük olan Kıbrıs’ı verdik kurtulduk, siz de Karabağ’ı verin kurtulun” diyecek kadar olumsuz bir noktaya sürüklenmesi krizi büyütmüştür. Ankara-Bakü ilişkilerinde doğan bu güven bunalımı, Karabağ sorununun çözümünü dışarıda tutan protokolün imzalanmasıyla üst seviyeye çıkmıştır. Arkasından Türkiye-Ermenistan maçında Azerbaycan bayraklarının stada sokulmaması protokolün gerçek yüzünü tekrar görmek açısından önemlidir. ABD, Türkiye’ye yönelik planlarında onu yalnızlaştırarak kolay yutulur bir lokma haline getirirken, Azerbaycan’ı da Türkiyesiz bırakmanın hesaplarını yapmaktadır.

Bu oyun mutlaka bozulmalıdır. Ancak bu oyunu bozmak sözle değil, icraatla olur. Bunun da ilk adımı, Türk hükümetinin imzalanan Ermeni protokolünü yırtıp attığını açıklamasıdır. Belki protokol, gelen tepkiler yüzünden TBMM’ye getirilmemektedir ama tamamen de ortadan kaldırılmaması uygun bir zamanın kollandığı kuşkusunu yaratmaktadır. Ama Azerbaycan’daki kardeşlerimiz mutlaka bilmelidir ki, eğer bu hükümet, imzaladığı protokolü tarihin çöplüğüne atmayacaksa, kurulacak ilk milli hükümet bunu yapacaktır.

Ülkelerimiz arasındaki stratejik işbirliği de sorunlarımızı çözecek somut bir temele dayanmalıdır. Türkiye, bölücü terör ve parçalanma tehtidiyle yüz yüzeyken, Azerbacan topraklarının da önemli bir kısmı işgal altındadır. En önemli meselelerimiz bunlardır. İşte bu sorunları çözecek bir işbirliği geliştirilmelidir. Buna da cevap verebilecek bir formül olarak Batı Asya Birliği’ni önerebilirim. Bölgeye yabancı müdahaleleri ve terörü önlemek, bölge ülkelerinin toprak bütünlüğünü savunmak, güvenliğini ve kalkınmasını sağlamak ve barışı korumak için, Türkiye, Suriye, İran, Irak, Azerbaycan ve KKTC bölge ittifakı gerçekleştirmelidir.

– Bu ziyaretden bir az once Rusiyanin Ermenistana s-300 Hava Savunma sistemleri satdiqi bildirilsede, Azerbaycan bunu evvellerde olduqundan daha soyuq qarsilayaraq Azerbaycanin kendi askeri sanayesini gelisdirdiyini aciqladi. A.Gulun Baki seferi Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’in Erivan’a ziyarete ile ardisira olacaq. Bununla da Ankara ve Moskova yakinlasmalarina reqmen onlarin bolgede ustunluk verdiyi ulkeler ve konularin altini cizmis oldu.

Mehmet Perinçek: Sanırım burada bir hata var. İlk başta onu düzeltmek gerekir. S-300 hava savunma sistemlerinin Rusya tarafından Azerbaycan’a satılması gündemdedir, yoksa Ermenistan’a değil. Hatta bu durum Ermenistan’da büyük tepkiye yol açmıştır. Ermeni basını günlerce bu konuyu tartışmıştır.

Medvedev ve Gül’ün Güney Kafkasya’ya peşi sıra ziyaretleri geçekten ilgi çekicidir. Ortaya çıkan verilerden bu ziyaretlerin bölgedeki sorunları çözmeye yönelik paralel adımlar mı olduğu, yoksa karşılıklı atışmalar mı olduğu tam anlaşılamamaktadır. Gül’ün ziyareti sırasında imzalanan antlaşmanın içeriğine dair bir açıklama yapılmamıştır. Bu antlaşma, her ülkeye yapılan ziyaretler sırasında imzalanan sıradan bir metin midir, yoksa iki ülkenin ulusal güvenlik konusunda sorunlarını çözecek, ekonomik işbirliğini artıracak bir içeriğe mi sahiptir? Bana kalırsa Türk-Azeri ilişkilerini geliştirmek ve üst düzeye çkarmak açısından Türkiye’nin Ermeni protokolünden vazgeçtiğini açıklaması çok daha büyük önem taşımaktadır. İşe buradan başlanmalıdır. Bu yapılmadığı taktirde atılan diğer adımlar gösteriden öteye gitmeyecek, samimiyetsiz kalacaktır.

Medvedev’in Ermenistan ziyaretiyle Gümrü’deki üslerin süresinin uzatılması ve öncesinde Rusya’nın S-300 füzelerini Azerbaycan’a satacağı sözünü vermesi Moskova’nın bölgedeki iki yönlü politikasına işaret etmektedir. Rusya, ne Ermenistan’ı ABD’ye kaptırmak istemektedir ne de Azerbaycan’la arasını bozmak.

ABD’nin temel hedefinin Orta Asya olduğu biliniyor. Bunu başarmak için de Rusya’ya diz çöktürmekten başka çaresi yok. Bu nedenle Rusya’yı kuşatmak için peşi sıra hazırlanan renkli devrimlerde Kafkasya önemli bir rol oynuyor. Rusya’nın bölgedeki tek askeri üssünün Ermenistan’da olması Amerikan politikası açısından bu ülkenin önemini ayrıcalıklı kılıyor. Bu bakımdan Ermenistan’ı Rusya’dan koparmak ABD güdümündeki sözde bir Türk-Ermeni yakınlaşmasından geçiyor. İşte Washington imalatı olan Ermeni protokolüyle iki ülke arasında sınırın açılmasıyla Ermenistan’ın Rusya’ya bağımlılığının azaltılması ve Moskova’dan koparılarak Türkiye üzerinden Atlantik sistemine entegre edilmesi hedeflenmiştir. Rusya, bunun önüne geçmeye çalışmaktadır, Medvedev’in ziyareti ve üslerin süresinin uzatılması bunun bir parçasıdır. Hele bir de sonbaharda Ermenistan’da NATO tatbikatının yapılacak olması, Rusya’nın Ermenistan’da kontrolü kaybetmemek için çabalarını daha da arttırmıştır.

Azerbaycan resmi makamlarının bu gelişmelere tepkiyle yaklaşmaması da üslerin süresinin uzatılmasını doğrudan kendine yönelik bir tehdit olarak görmemesinden kaynaklanmaktadır. Medvedev’in Ermenistan ziyaretinin temel çıkış noktası, Ermenistan-Azerbaycan ihtilafı değil, Rusya-ABD rekabetidir.

-Turkiye muhalifeti Rusiyanin Ermenistandaki Gumrude askeri ussunun yerlesmesi suresinin 49 yil uzatilmasi anlasmasi qarsiliqi olaraq Turkiye usslerinin Azerbaycanda yerlesmesini hokumetden istemeyi dusunur. Yabanci usslerinin ihtiyac olursa Azerbaycanda yerlesmesi Kanunu Azerbaycan meclisinde kabul edildikden sonra ve Rusiyanin Ermenistandaki askeri alanda calismalari qarsiliqinda bir ihtiyac kimi gorunur.

Mehmet Perinçek: Abdullah Gül’ün Azerbaycan’da üs kurma teklifinde bulunduğu ifade edilmektedir. Ancak resmi kanallardan bir açıklama yapılmamıştır. Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin her alanda gelişmesi olumludur. Siyasi, ekonomik, askeri, kültürel vb. Böyle bir üssün kurulması iki ülkenin ulusal güvelikleri, bölge barışı adına olumlu bir rol de oynayabilir. Ancak Amerikan güdümlü bir politikanın sonucunda bölgeyi içinden çıkılmaz çatışmalara da sürükleyebilir. Eğer bu üs, bir NATO üssü olarak kullanmak amacıyla açılacaksa Türkiye ve Azerbaycan’ı İran ve Rusya’yla karşı karşıya getirir. Diğer bir tabirle ülkelerimiz ABD projeleri adına koç başı olarak kullanılacak ve kendi menfaatleri adına değil, Atlantik ötesinin çıkarları adına ateşe atılacaktır.

Türk hükümetinin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın 32 kez basın mensupları önünde ABD’nin 24 Müslüman ülkenin sınırlarını değiştirmeyi hedefleyen, ki buna Türkiye de dahildir, Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı olduğunu açıklaması bu tereddütlerimizi daha da arttırmaktadır. Tabi bir de buna Abdullah Gül’ün Amerikan Dışişleri Bakanı Colin Powell’a yaptığı 2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşmayı ekleyebiliriz. Türkiye’nin milli çıkarları adına hareket edecek bir hükümetin Azerbaycan’la en üst seviyede askeri ilişkilerini geliştirmesi mutlaka gereklidir. Ama tekrar altını çizek gerekirse herşey Türkiye’nin ve Azerbaycan’ın çıkarları adına yapılmalıdır, yoksa ABD’nin bölge planları adına değil. Bu tuzağa dikkat edilmelidir.

– Askeri anlasmalar ve Kavkaslarin silahlanmasi 2 anlama gelir – tum maraqli taraflar Azerbaycanin isqal olunmus torpaqlarin (DQ olmamaq sartila) savas yolu ile azad olunmasina razilasib, ya da DQ sorunu yakinlarda cozum sansini kayb ediyor.

Mehmet Perinçek: Karabağ sorununun çözümü açısından dikkate alınması gereken güçleri değerlendirerek başlayalım. ABD, Karabağ konusunda da inisiyatif geliştirmeye başlamıştır. ABD’nin girişimleri, çıkarlarının Karabağ’da statükonun korunmasından yana olduğunu ifade eden Rusya’yı oldukça rahatsız etmektedir. Özellikle Rus istihbaratının ABD’nin Ermenistan’a Rusya’nın üstlerinin kaldırılması karşılığında Karabağ’ın tanınması konusunda adımlar atmayı önerdiğini tespit etmesi, ilişkilerin daha da gerilmesine neden olmuştur. Medvedev’in son Ermenistan ziyaretini ve üslerin süresinin uzatılmasını bunun karşı bir atağı olarak da değerlendirmek gerekir. Aralık 2009’da ABD Kongresi, Ermeni işgali altında bulunan Azerbaycan toprağı Yukarı Karabağ’a 8 milyon dolar mali yardımı onaylayarak bunun ilk sinyallerini vermiştir. Rusya ise Karabağ sorununda statükonun bozulmasına yönelik girişimlerin karşılığında Azerbaycan lehine ağırlığını koymayı planlamaktadır. Bu durum, Rusya’yı kendi tarafına çekmek açısından Azerbaycan’a bir fırsat vermektedir.

Diğer taraftan Azerbaycan-İran ilişkilerinin geliştirilmesi yine bu anlamda önemli bir rol oynayacakır. Azerbaycan’dan kendi toprak bütünlüğüne yönelik hiçbir şüphenin kalmaması İran’ın geleneksel olarak Ermenistan’ı destekleme politikasına son verebilecektir. Hatta Azerbaycan’ın yanında da tutum alması sağlanabilir. Bunun başarılmasında yukarıda altını çizdiğimiz Batı Asya Birliği, çok önemli bir işlev görür.

Amerika’nın bölgeye yönelik yayılmacı planlarını engellemek hedefiyle Türkiye-İran ve Türkiye-Rusya ilişkilerinin geliştirilmesi, Karabağ sorunun çözümünde de etkili olacaktır. Tabi ilk önce ifade ettiğimiz gibi Türkiye’nin Ermeni protokolünü tarihin çöplüğüne gömmesi lazımdır.

– Yukarida soylenilenler Turkiye ve Rusiya Kavkaslar ve Hazar uqrunda tarihen novbeti aciq bir mucadileye basladiqini anlamina gelir. Rusiya tarihen olduqu kimi simdi de kerekirse ekonomik ekspansiyon, kerekirse harbi yurusler yapiyor. Turkiyenin bu yonde yurutduyu politikasi. Ankara ve Moskovanin bolge uqrunda savasi bolge devletleri ve bolgedeki dengeye nasil yansitir?

Mehmet Perinçek: Bölge barışının ancak ve ancak dış müdahalelerden arındırılarak Türkiye ve Rusya’nın işbirliği içerisinde sağlanabilecektir. Tarih, Kafkasya’da Batı’nın kışkırttığı Türk-Rus rekabetinin her zaman olumsuz sonuçlarını gözler önüne sererken, işbirliğinin ise bölgeye huzur ve barışı getirdiğini ortaya koymaktadır. Tarih boyunca Batı’nın Kafkasya planları, Türk-Rus çatışmasına dayandı. İki ülke, Kafkasya’da savaştığı zaman bundan galip çıkan hep Batı emperyalizmi oldu. Dostluk politikasında ise iki ülke, milli çıkarlarını sağlamada başarı sağladı. Osmanlı ve Çarlık döneminde dahi iki devletin birbiriyle savaşmasından her zaman Batılı devletler karlı çıkmıştır. İki devletin birbirine düşmesi, Kafkaslar’da Batılı emperyalist güçlerin inisiyatifini hakim kılmıştır. Ama ne zaman iki ülke dostluk kurmuş ve ortak politikalar belirlemiştir, o zaman bölgede istikrar sağlanmıştır. Bugün de Türkiye’yi bölmeye çalışan Batılı emperyalist devletler, ülkemizi müttefiksiz bırakmak için komşu ülkeleriyle arasını açmaktadır. O zaman Türkiye’yi parçalamak daha kolay olacaktır. Bu bakımdan bölgemizde Türkiye-Rusya-Azerbaycan arasında iyi ilişkilerin kurulması, her üç devletin de çıkarınadır.

Bugün Türkiye’yi Büyük Ortadoğu Projesi’yle (BOP) bölmek isteyen kimdir? Karabağ’ın bağımsızlığının tanınması kimin planıdır? Niçin Ernemi soykırım yalanı Batı parlamentolarında peşisıra kabul edilmektedir? Bunların arkasındaki gücün ABD olduğunu görmek gerekir ve ona göre bir ittifatlar manzumesinin oluşturulması şarttır. Eğer tehtidin gerçek kaynağını görmez ve ona karşı direnecek güçleri birleştirmeye çalışmak yerine dağıtırsak bundan herkes zararlı çıkacaktır.

Kaynak –http://novosti.az/analytics/20101004/43546512.html


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir