Prof. Dr. Yalçın Küçük, 3 komutanın açığa alınması ve NATO Zirvesi ile ilgili Odatv’ye çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Küçük, sınıf arkadaşı Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’e de Odatv aracılığıyla seslendi.
İşte Yalçın Küçük’ün yaptığı açıklamalar:
Bir defa şunu söyleyelim; NATO Zirvesi Türkiye’deki iç basında yazımında; NATO zirvesinin özü ve mahiyetini aşarak bir Tayyip Erdoğan – Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığı yarışının bir parçası olarak sunuldu. Mesele bir tarafa bırakıldı, orada Abdullah Gül Beyefendi’nin çok büyük başarılar elde ettiği, şeklinde sunulmak istendi. Bu kavganın şununla ilgili bir tarafı vardır; “Abdullah Gül mü, Tayyip Erdoğan Beyefendi mi cumhurbaşkanı olacak?”meselesi, NATO liderlerini ve bu arada İsrail’i çok yakından ilgilendirmektedir. Burada Mehmet Ali Birand’ın söyledikleri önemli ölçüde yanlıştır. Yani bütün Amerika Tayyip Erdoğan’ı devirmek istiyor, Obama bunu önlemeye çalışıyor, şeklindeki düşünce yanlıştır. Obama’nın öyle bir durumu yoktur. Özetleyecek olursak; İngiltere, NATO’nun ileri gelen ülkelerinden, hatta Fransa, Obama, İsrail, Fethullah Gülen Hoca, Türk basınının en büyük kesimi ve ne yazık ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun temsil ettiği CHP “Gül’cülük” yapıyorlar. Onu getirmek istiyorlar. Bir de Tayyip Erdoğan tarafı var. Bu vesileye o da ilgilidir tabii. Birinci özetimde ilgilidir. İç politikayla da ilgilidir.
ORDU BAŞKA BİR DİL KONUŞUYOR
Bunu tekrar birleştirmek üzere ordu cephesine gelecek olursak, izin verilirse ben Ağustos’tan beri, “şura”dan beri “başka bir orduyla, başka bir yüksek komuta kademesiyle karşı karşıyasınız ey kavm-i Türk” diyorum. Televizyondaki haftalık programımda bunu da söyledim. Hatta görev devir teslimini, 27 Ağustos’u muhtıra olarak gördüm. Şimdi bütün bu işlerde yeni olan nedir? Yeni olan sadece şudur; Genelkurmay Başkanı Işık Paşa Hazretleri’nin açıklamış olduğu 21 maddede Türkiye ordu tarihinde, Türkiye politika tarihinde yeni olan şudur: Başbakanlık Genelkurmay’a diyor ki “bana şu şu kağıtları ver, ben de şunu yapacağım.” Genelkurmay da “gel de al, vermem” diyor. Bu yenidir. Şurada anlaşılıyor ki benim söylediğim, ordu başka bir dil konuşuyor. Bu ordu başkalaşıyor dediğim tarihten itibaren, Işık Paşa Hazretleri’nin yazmış olduğu 21 maddede, ordu ile AKP hükümeti arasında bir kavga var. Ümit ediyordum ki bu kavga bir müdahaleye yol açmaz. Temenni ediyorum ki yakın zamanda öyle bir durumla karşılaşmayız. Bunu çok açık olarak söylemek lazım. Bütün bunlarda Tayyip Bey’in de başarıya ihtiyacı var. NATO meselesine de geleceğiz. Bütün hikaye yalan üzerine kurulmuştur. NATO neredeyse kendi yapısını önemli ölçüde değiştirdiği, silah kullanımını değiştirdiği böylesine büyük bir projede, “İran’a karşıdır” demez. Bunlar çocukça şeyler… “Onu söyledik de, biz onu öğrendik…” Bu, Gül’cülüktür, yağcılıktır. Böyle ciddiyetten uzak bir şey olamaz.
CEMAL TURAL DA AÇIĞA ALINMIŞTI
İki; Türkiye ne zaman, hangi güçle, NATO’nun hangi kararına karşı çıkar ki burada karşı çıksın. Bu yeni bir durumdur ve tabiatıyla da İran’a karşıdır. Bunda hiçbir kuşku yoktur. Bu işin orduyla ilgili tarafı, bu sırada kendi tabanına bir başarı göstermektir. “Ben orduyu dövüyorum bakın” ve bir takım ya bilgisizlikten ve cehaletten veya kötü niyetten ortaya gelir. Şimdi bir laf var: “AKP ne yaparsa ilk defa” diye. Neyi ilk defa? 16 Mart 1969 tarihinde Başbakan Süleyman Demirel, Genelkurmay Başkanı Cemal Tural’ı açığa aldı. Ne demek? Şuraya getirdi. Nereden ilkmiş. İnsan sıkılır. Tekrar ediyorum. 16 Mart 1969 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı Cemal Tural Genelkurmay Başkanlığı koltuğundan alındı askeri şuraya getirildi. Eskiden askeri şuraya getirirlerdi.
Daha benzerleri de var. İlk defa bakanlık emri ile açığa alınıyor, dendi. 1956 yılında da Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı, şu andaki Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu’nun babası Turhan Feyzioğlu dekandı. Aynı böyle bir kararla bakanlık emrine alındı.
SINIF ARKADAŞIM VECDİ GÖNÜL’E…
Vecdi Gönül’le ilk defa girmiştik üniversiteye. Cumhuriyet döneminin ilk büyük öğrenci isyanını biz yaptık. Vecdi seyretti. Üniversiteden atıldık. Alamazsınız, dedik. Bu arada da sınıf arkadaşım Vecdi’ye şunu söyledim. Geçen pazartesi günü televizyon programında şunu dedim. Bir Milli Savunma Bakanı orduya karşı böyle davranamaz. Daha önce ordu ihalelerinde suiistimaller yapılıyormuş. Bunu söyleyen kim? Milli Savunma Bakanı. Benim “Haberci” kitabımda da var. Suistimal yapılıyor, denen savunma ihalelerini üç kişi imzalar, verir. Başbakan, Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı. Buna ilaveten bir de Savunma Sanayi Müsteşarı Murat Bayar’dır. Onun babası Vecdi’nin politika arkadaşıdır. Benim de arkadaşımdır. O söylediği ne kadar çizgi dışı ve yasalara aykırıysa, bu yaptığı da öyledir. İhtiyaçları vardı. Neden ihtiyaçları vardı? Balyoz harekâtında, biz o zaman da söyledik. Gözaltına alacağım, dedi. Ordu, gücün yetiyorsa muvazzaf subayları gel al, dedi. Korgeneral Adana’dan çıktı. Alın bakalım… Alamadınız. Emekli olmuşları da ordu evlerinde topladı. Ordu vermedi. Bir emekli albay ordu evinden çişini yapmak için dışarı çıktı, Türk polisi yakaladı. Yakışır mı? Vecdi Gönül yakışır mı? Alamadınız. Onda sonra türbanlı resepsiyon yapıldı, gitmediler. Dolayısıyla bu Tayyip Bey’in hem NATO’daki bu başarısızlığı, başarısızlık olmayabilir. Açıkça söyleyebilirdim. Bu, NATO’dur. Biz NATO’ya hayır demeyiz, diyemeyiz. Hayır. Yapacağız edeceğiz de… İran’a yaparlar, İran’a yapılacağı söylenmez. NATO büyük bir kuruluştur. Demek ki mesele budur. Hiçbir güvenli tarafı kalmadı.
YA ORDU YA AKP DİZ ÇÖKECEK
Siz bana şunu sorsaydınız daha iyi olurdu. Bu operasyonla Lübnan seferi arasında bir bağ var mı? Var tabii. Morale ihtiyacı var. Siz Başbakan’ın ailesine Telekom’u vereceksiniz, Türkiye’nin kalbini vereceksiziz, siz de giderseniz sizi öyle karşılarlar. Aynı sırada, hem orada büyük şaşalarla karşılandı, öbür tarafta da üç tane yüksek rütbeli subayı aldı. Ve birtakım basın da “ilk defa” dedi. Neresi ilk defa? Şuraya almak diye bir şey vardır, açığa almak diye bir şey vardır. Bundan önceki Ankara emniyet müdürünü, getirirsin, açığa alırsın. Yani ne demek açığa almak? Uygulamalı işinden uzaklaştırırsın. Böyle birtakım bilgisiz adamlar konuştular. Hiçbir şey olmaz. Onların odaları vardır. Ama bu yapılan kanunsuzdu. Çünkü mahkeme işliyor. Ordu ne demiştir? Kanunsuz iş yapıyorsunuz. Yeni olan budur. Daha önceki televizyon programlarında da söyledim. İki kişi şuradan sonra orduyla çok temas halinde oldukları için çok dikkatli hareket ediyor. Bir tanesi Tayyip Bey, bir tanesi de benim sınıf arkadaşım Vecdi Gönül. Ama çok sıkışınca ölçüyü kaçırdılar. Ne demektir Tayyip Bey’in dikkat etmesi? Ordu bunu hazırlamadı, dikkat ediyoruz, seçim sonrasına kalıyoruz.
Şunu şunu yapacağız, bunu bunu yapacağız… AKP’nin içinde tahrikçi laflara rağmen orduya yapıyordu ama Tayyip Bey de duramıyordu. Vecdi Gönül de duramıyordu. İkisi de zor durumdadır. Ben geçen pazartesi günü bütün bunları anlatarak seçimden sonra ordu ile ilgili çok büyük bir provokasyon yapılacağını söyledim. Artık öyle bir noktaya gelmiştir ki ya ordu diz çökecek, ya AKP diz çökecek. Buraya getirdiler. Dikkat ediyorlardı çok sıkıştılar. İlk defa diyorlar, söyledik, hayır ilk defa değil. Bu yargıdan dönecektir.
Öbür taraftan NATO zirvesi, NATO için önemli, Türkiye için son derece rutin… Ancak Tayyip Bey herhalde o sırada aniden rahatsız olduğu için Abdullah Gül’ü gönderdi. Abdullah Gül partisi var şu anda. Mehmet Ali Birand bu partide, Kemal Kılıçdaroğlu bu partide. Bu partide olduğu için füze kalkanı üzerine hiçbir şey söylemedi. Pazartesi günü televizyon programında Kemal Bey’i çok ağır eleştirdik. Bu füze kalkanıyla ilgili ağzınızı açmadınız, ne biçim partisiniz. Ondan sonra salı günü ağzını açtı.
Çok gerilimli ama, Ağustos ayından beri yeni bir ordu konuşlanması var. Bunu herkes hesaba katmalıdır. Genelkurmay Başkanlığı bunu açıkladı. Tane tane açıkladılar. Şunu istediler vermedik, bunu istediler vermedik, şunu istedik mahkemeden karar aldılar, terfilerini yapmadılar. Tabii iki bakanlıktan aynı zamanda yapılması, hükümet tarafından ve doğrudan doğruya Tayyip Bey tarafından yapıldığı anlaşılıyor. O kadar kolay değil. Hukuk var, kanun var, terfi edecekler, mahkemesi var, çok gücünüz yetiyorsa gelin alın, dediler. Buna alışacaklar. Balyoz harekatındaki yüz kişi, karargahta olanlar karargahtaydı, ordu evlerine gidenler ordu evindeydi. Şu anda Türkiye bu noktaya gelmiştir.
VECDİ GÖNÜL NİHAT SARGIN’A KEFİL OLDU
NATO kalkanı İsrail için de önemli. Asıl önemli olan nokta İran’ın nükleer silaha sahip olmamasını sağlamaktır. Asıl kavga da buradadır. Tayyip Erdoğan şu veya bu şekilde İran’ı destekliyor görünüyor. Ben de çok açık söylüyorum. Bu bölgede İsrail’in hegemonyasını kırmak için İran nükleer silahlanması çok doğrudur. Ayrıca Türkiye de nükleer silaha yönlenmelidir. Nükleer santrallerin kurulmamasının arkasında, ta Cumhuriyet Gazetesi’nde çalıştığım yetmişli yıllardan beri takip ederim, bu vardır. Nükleer santralden öbür tarafa geçebiliriz. Şimdi kavga budur. Dolayısıyla Türkiye’nin içindeki ordu kavgası, Gül kavgası, Gü’lcü parti ile Tayyip Bey… Tayyip Bey zayıftır, kendinden başka hiçbir şeyi yoktur. CHP Gül’cüdür. Kılıçdaroğlu iki de bir “canımın içi cumhurbaşkanım sıkıldıysan ben işi keserim…” “Canımın içi hanımefendi, üzülme sen…” dedi. CHP tarihinde bunlar yoktur. Hiçbir muhalefet partisinin tarihinde bu yoktur. Bu noktada ordu çok net olarak ortaya çıkmıştır.
Ne demek istiyorum? Birtakım akılsızlar akıllarını başlarında toplasınlar. Şu anda dış güçler askeri müdahaleyi tahrik ederler. Kime karşı? Tayyip Erdoğan’a karşı. Tayyip Erdoğan ne yapıyor? Kendi merdivenlerini biçiyor. Ayağının altındaki toprağın kaydırılması için çalışıyor. Vecdi Gönül’le Tayyip Erdoğan’ın bu yaptıkları, kendi ayaklarına kurşun sıkmaktır. Uluslar arası konjonktür, NATO konjonktürü elverişlidir. Bu gerginliği yapmaması lazım. Zaten Vecdi Bey çok da çekindiği için, Vecdi benim arkadaşım, Tayyip Bey zorlamazsa bunları yapmazdı. Mutedil tabiatlı ve ben solda, o sağda çocukluğumuzdan beri birbirimizle arkadaştık. 1975-76 yılında biz Behice Boran’la ikimiz Sovyetler Birliği’nin Türkiye İşçi Partisi’ne karşıtlığını ortadan kaldırdık. İkimiz yaptık. Sovyetler Birliği o zamana karşı Türkiye’de ya TKP’yi kabul ederdi, yahut da güçlü olduğu zaman Doğan Avcıoğlu’nu kabul ederdi. Bizi yok sayardı. İlk defa 1977 yılında olan devrimin büyük yıldönümünde, Türkiye İşçi Partisi’ni de çağırdılar. Behice Hanım gidecek, yanına da Nihat Sargın’ı da almıştı. Tam hareket edecekler ki Nihat Sargın’ın pasaportu yok. Eski komünist olduğu için tahdit var. Behice Hanım milletvekilliği yaptığı için tahdit kalkmış. Vecdi Gönül emniyet genel müdürüydü. Her zaman olduğu gibi bana telefon ettiler. Vecdi geliyorum, dedim. 15 dakika içinde “sorumlu benim hemen pasaportu verin” dedi. Kısa bir süre önce hayattan ayrılan Nihat Sargın 1977 yılındaki en önemli komünist bayrama katılabildi. Sonradan aramız açıldı TKP’ye gitti. Vecdi mutedildi. Mutedil sınırlarını aştı. Çekindiği için de bundan başka kimseye bunu yapmayacağız, diyerek teminat da veriyor. O zaman şunu söyleyebiliriz. Orduya başka türlü baksınlar. Her gün ordu hırsız, ordu fuhuşçu, ordu şunu yapan dediler. O ordu da size bunu yapar. Gelin alın, diyor. Vermiyorum kağıdı diyor.
Bir yanıt yazın