Odatv’nin değerli yazarları, Füze Kalkanı ya da Füze Savunma Sistemi konusunda birbirinden değerli yazılarla gerçekleri ortaya koydular. Değerlendirmeler bir katkı da ben yapayım.
Yurdum insanına gaz vermeyi gazetecilik olarak yutturan bir kısım ‘Yurdum Medyası’, NATO’nun Lizbon Zirvesi’nde olup bitenlerle ilgili olarak ‘gaz verme’ tavrını, dozunu artırarak sürdürdü. Zirve’nin ardından estiren yalan rüzgârlarında, ‘Türkiye istediğini aldı’, ‘Türkiye zirveye damgasını vurdu’, ‘Türkiye için zafer’, ‘Türkiye’nin dediği oldu, belgelerde İran’ın adı geçmiyor’ türünden başlıklar kullanılarak AKP İktidarının NATO’yu dize getirdiği havası yayıldı.
Acaba gerçekler böyle mi? İşine geleni yazan, gerçeklerden nefret eden, yurdum insanı derin uykusundan hiç uyanmasın diye daha çok ninni söyleyen bir kısım medyanın köşede bucakta kalmasını istediklerini biz yazalım.
YABANCI BASINDAN MI ÖĞRENECEĞİZ
Bakın İngiliz Daily Telegraph gazetesi Türkiye ile olan pazarlığı nasıl özetliyor: “Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve Savunma Bakanı Robert Gates, kapalı kapılar ardında Türk yetkilileri, ‘Füze kalkanına katılmazsanız, ilişkiler zarar görür’ diye tehdit etti.”
Amerikan Wall Street Journal Gazetesi ise gerçekleri daha net bir dille ortaya koyuyor. “Türkiye’nin toplantıdan önceki haftalarda ortaya attığı taleplerinin çoğu ya bir kenara itildi ya da kontrol merkezinin Türkiye’de olmasına ilişkin olanı gibileri de daha sonra görüşülmek üzere ertelendi. Zirveye katılanlar, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bu konularda bastırmadığını söylediler.”
Tehdidin kim olabileceği konusunda NATO Genel Sekreteri Rasmussen’in, ‘Dünyada 30 ülke balistik füze teknolojisi için çalışıyor. Bizim için bunlardan herhangi biri tehdit olabilir’ diyerek İran’dan bahsetmemesi ise bir kısım medyayı sevindirmişti.
Ama hemen ardından Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin,‘Belgelerde isim yer almıyor, ama biz kediye kedi deriz. Bugünün füze tehdidi İran’dır demesi yurdum medyasını kızdırdı ve aile fotoğrafında Sarkozy’in Gül’ün arkasında bırakılması üzerinden yapılan yorumlarla ‘Kedici Nicolas’ yerden yere vuruldu.
İngiliz düşünce kuruluşu Chatham House Cumhurbaşkanı Gül’e ödül vermesiyle bilinir. Bu kuruluşun Türkiye uzmanı Fadi Hakura da gerçekleri şöyle dile getirmişti: ‘Türkiye’nin, sistemin İran’ı hedef almaması isteği kabul edildi, ancak bunun uygulamada hiçbir etkisi olmayacak. Füze sistemi İran’ı, bir ölçüde de Suriye’yi hedef alıyor.’
Olacak iş mi yani… Önce Gül’e ödül ver sonra da füze kalkanı konusunda da gerçekleri söyle… Ne yapalım böyle oluyor bu yabancılar….
HER ÜLKE DÜŞMANIMIZ
NATO belgelerinde İran’ın adı geçmedi, Türkiye zafer kazandı yaygarasını koparanlara soralım, Tahran, Kıbrıs konusunda neden yanımızda yer almadı? KKTC’yi neden tanımadı? Ermeni iddialarına karşı Türkiye’nin tezlerine neden destek vermiyor?
Soru listesini uzatmadan sözü İran Devrim Muhafızları Komutanı General Amir Ali Hacizade’ye verelim. Ne diyor Hacizade, ‘Topraklarını bize karşı füze fırlatma rampası olarak kullandıracak her ülke düşman ülke muamelesi görecektir.’
Bu sözleri açıklamaya gerek var mı?
İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ramin Mehmanparast ise daha açık konuşmayı tercih ediyor. ‘Füze kalkanı İsrail’i korumayı hedefliyor. Türkiye’ye bu sistemin yerleştirilmesini doğru bulmuyoruz.’
Bu sözleri yok sayan bir kısım yurdum medyası, ‘İran, Türkiye’ye güvenini nakde çeviriyor. İranlılar, 4,3 milyar TL’lik mevduatlarını Türk bankacılık sistemine emanet etti’ haberleriyle derin uykudaki yurdum insanına yeni ninniler söyledi.
Allah için biri de çıkıp, ‘Kardeşim, BM İran’ın bankacılık sistemine ambargo uyguladığı için, Tahran yönetimi Türkiye bankacılık sistemi üzerinden dünyaya açılıyor. Söz konusu paranın nedeni budur’ demiyor ya da diyemiyor.
Peki, Araplar bu işe ne demiş diye soranlara da birkaç örnek verelim.
Birleşik Arap Emirlikleri’nde yayımlanan el Halic gazetesinin yazarı Muhammed Nureddin tam bir doğrucu Davut. Nuriddin, ‘İran, Suriye ve herhangi bir Arap ülkesinin adının zikredilmemesi, füze kalkanı sisteminin ve radarlarının bu ülkelere yönelik olduğu gerçeğini değiştirmez’ sözleriyle kendi dünyasındakileri uyandırma görevini gayet iyi yapıyor.
Yazıyı bitirirken Lübnan’da bulunan Başbakan Erdoğan’ın ‘Lizbon Zirvesi’nde İran’ın adı Türkiye sayesinde zikredilmedi’ açıklaması geldi. Öyleyse bir gerçeğin altını çizerek bitirelim. CHP Bursa Milletvekili Onur Öymen, 1999’daki NATO Zirvesi’nde de tehdit algılaması olarak ülke ismi verilmediğini söylemişti. Biz daha geri gidelim. Soğuk Savaş dönemindeki NATO belgelerine bakın, tehdit algılamasında ‘SSCB’ adını görürseniz iktidara yakın medyaya lütfen bildirin ki bunu da tepe tepe kullansınlar.
Gürbüz Evren
Odatv.com
Yazıları posta kutunda oku