Müyesser Yıldız
Cumhurbaşkanı Gül’ü, “yılın devlet adamı” seçip, “kristal cam” ödülü ve beratını bizzat “patronu” Kraliçe Elizabeth’in elinden veren Kraliyet Enstitüsü Chatham House’un misyonunu anlattık. Gül’ün hangi “icraatlarından” dolayı o ödüle layık görüldüğünü de… Ancak işin bitmediği, bu ödülle birlikte Türkiye’ye yeni “misyon ve roller” yüklendiği anlaşılıyor.
İngiltere’de “First Magazine” adlı etkili bir dergi var. Etkisi de sloganında gizli; “Global karar vericilerin forumu” olduğunu söylüyor. Gerçekten de öyle, çünkü kurulduğu 1984’ten beri dünyadaki endüstri ve finans çevreleriyle devlet adamlarını buluşturuyor. Ağırlıklı çalışma alanı ise enerji ve petrol bölgeleri… İlginç ortakları var; NATO, AB Komisyonu, G-8, G-20, OPEC, Dünya Petrol Konseyi, Dünya Enerji Konseyi, BM Ticaret Komisyonu ve tabii ki Chatham House gibi… Derginin kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Rupert Goodman. Ancak asıl etkili isim, Danışma Kurulu Başkanı Lord Hurd. Biz onu Douglas Hurd diye tanıyoruz. Hani şu Thatcher ve Major dönemlerinin etkili Dışişleri Bakanı olarak Sovyetlerin çöküşü, 1. Körfez Savaşı, Yugoslavya iç savaşı ve Bosna soykırımında epey rol oynayan isim… Emekliye ayrıldığında Sırbistan’a giderek, Miloşeviç’le görüştüğü iddia edilmişti. Bosna Hükümeti’nin soykırımdan sorumlu tuttuğu isimlerden de biri.
İşte bu dergi Gül’e verilen Chatham House ödülü münasebetiyle kapağında, “Türkiye-Global Oyuncu” yazısı ve Gül’ün kocaman portresi olan özel bir sayı çıkardı. Özel sayıda Chatham House’un Başkanı Dr DeAnne Julius, Direktörü Dr. Robin Niblett ile Avrupa uzmanlarından Fadi Hakura’nın Türkiye konulu makalelerine yer verildi. Bunlardan özellikle Chatham House’dan önce ABD’nin en büyük ve etkili düşünce kuruluşu CSIS’de Başkan Yardımcılığı yapan Direktör Dr. Niblett’inki dikkat çekici.
“Türkiye’nin genişleyen rolü” başlıklı makalede, Türkiye’nin Soğuk Savaş’ın sona ermesinden beri uluslararası ilişkilerde oynadığı rol, joe-stratejik önemi, 21.yüzyılın ilk yarısında da “eksen ülke” olması, Orta Doğu, Afrika ve Kafkaslar açılımı, AB ve NATO ile ilişkileri anlatılıyor. Türkiye’nin kendi dış politikasını oluşturmak için başarılı bir “yönetim kapasitesi ve diplomatic altyapısının” olup, olmadığı sorgulanırken, “Türkiye hala önemli iç politika, sosyal ve ekonomik sorunlarla karşı karşıya. Siyasi ve ekonomik gelişimi, önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin sadece iç istikrarının değil, uluslararası ilişkilerde de önemli ve etkili bir rol oynamasının belirleyicisi olacaktır” deniliyor.
Asıl önemlisi devamındaki cümle; “Hükümetin, Türk dış politikasında etkisi artan kamuoyu görüşünü yönetmesinin” gerekebileceğinden söz ediliyor. Hemen peşinden de Mavi Marmara gemisine saldırı üzerine yapılan İsrail karşıtı protestolar örnek veriliyor.
Bir başka dikkat çekici cümle ise NATO, yani füze kalkanına ilişkin… Türkiye’nin Soğuk Savaş döneminde Avrupa’nın koruyuculuğunu yaptığı hatırlatıldıktan sonra, “21. yüzyılda da uluslararası sistemde yükselen yeni güçlere sağlayacağı imkanların önemli bir işaret” olacağı vurgulanıyor.
Özetle, biz bu diplomatik sözlerden şu siparişleri çıkardık; Türk kamuoyunun görüşlerine kaale almayın, kontrol altında tutun… ABD-NATO’nun taleplerine “evet” deyin… Yoksa “küresel güç” olamazsınız!..
GÜL’ÜN İNGİLTERE GEZİSİNDEN NOTLAR
Chatham House ödülü ve bu İngiltere seyahatinin tahminlerin ötesinde sonuçları olacağı anlaşılıyor.
Yeri gelmişken, bu seyahate ilişkin olarak dikkatimizi çeken üç noktaya daha değinelim.
1- Zaman Gazetesi’nden Kerim Balcı’nın aktardığına göre, dönüş yolunda gazetecilerle sohbet eden Cumhurbaşkanı Gül, Kraliçe Elizabeth’le arasında geçen diyaloğu anlatmış. Diyalog şu; Gül, merdivenleri hızla çıkan Kraliçe’ye yaşını sormuş… “85” cevabını alınca da “Maşallah” demiş, peşinden “Maşallah”ın anlamını açıklamak durumunda kalmış!..
T.C. Cumhurbaşkanı’nın, Kraliçe Elizabeth’in yaşını bilmemesine mi (gitmeden öğrenebilirdi), bir bayana, hele de Kraliçe’ye yaşını sormasına mı yanalım?!.. Mümkünü yok, Gül ve Kraliçe arasında böyle bir konuşma geçmiş olamaz… Herhalde Gül ve İngiltere Büyükelçimiz Ünal Çeviköz’ün Kraliçe’yi uğurlarken kendi aralarında yaptığı “yaş” sohbeti anlatıldı, ama gazeteciler yanlış anladı!..
2- T.C. Cumhurbaşkanı İngiltere’de “yılın devlet adamı” seçiliyor… İş bakın ki, belki de ilk kez tek bir bakan bile Gül’e refakat edip, bu “tarihi” törende hazır bulunmuyor. Hükümet, Gül’ü “yılın devlet adamı” saymıyor mu ne?..
3- Haberler ve fotoğraflardan Hayrünnisa Hanım’ın, Kraliçe’ye takdim edildiğini anladık. Oysa Kraliçe, Gül’e “Büyük Şövalye Nişanı” takmak için Türkiye’ye geldiğinde tanışmışlardı. Hatta Hayrünnisa Hanım Kraliyet Ailesine ne kadar yakın olduklarını anlatırken, “Kraliçe geldiğinde, aile yakınımız ziyaret etmiş gibi oldu. Akraba gelmiş gibiydi” (4 Ocak 2009- Kanal D Şeffaf Oda) demişti. 2.5 yıl aradan sonra yeni bir takdim yapıldığına göre iki ihtimal var; Ya Kraliçe’nin “Maşallah 85 yaşı” bir şehir efsanesi, ya da “akrabalık” duyguları karşılıklı değil!..
Bu arada Gül’ün yakın arkadaşı Fehmi Koru da Londra’dan izlenimlerini, “Tornacı Ahmet Usta’ya Rapor” etmiş. Bahse konu kişi Cumhurbaşkanı Gül’ün babası… “Evladıyla övünmesini” önerirken, Türkiye’nin ne kadar “ilerlediğini”, Abdullah Gül’ün sokaklarında öğrenci olarak dolaştığı İngiltere’de ise her şeyin yerinde saydığını anlatıyor. Gül’ün görüştüğü İngiliz politikacılara, “Bizim gibi yaparsanız, başarılı olursunuz” diye akıl verdiğini de ekliyor.
Koru’nun kıyaslamasına bir ilave de biz yapalım; Maşallah ülkemiz AB ve yabancı ülke bayraklarından geçilmiyor. 37 yıldır AB üyesi olan İngiltere geçenlerde 150 milyon sterlin para cezasına çarptırıldı. Neden mi? Değil bizdeki gibi ülkenin her tarafına, AB fonlarıyla yürütülen projelerin bulunduğu yerlere dahi AB bayrağı asmayı reddettiği için… Şu İngilizler de ne kadar “geri kafalı” değil mi, elbette ki “ilerleyemez”, böyle geri kalırlar!..
Yazıları posta kutunda oku