Avrupa Konseyi Ankara’ya emanet

Türkiye, Avrupa Konseyi dönem başkanlığını altı aylığına devraldı. Yoğun bir gündem hazırlayan Türkiye’nin başlıca hedefi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi reformu. Kayhan Karaca’nın haberi.

Siyasal ve kültürel planda “Avrupalılığı” sorgulanan Türkiye, bugünden itibaren, altı aylığına, 1949 yılından bu yana üyesi olduğu Avrupa Konseyi'nin dönem başkanlığını devraldı. Türkiye dönem başkanlığı programının temel direğini, Avrupa Konseyi ve Avrupa Konseyi'nin en önemli organı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) reformu oluşturuyor. - ak bayraklarSiyasal ve kültürel planda “Avrupalılığı” sorgulanan Türkiye, bugünden itibaren, altı aylığına, 1949 yılından bu yana üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nin dönem başkanlığını devraldı. Türkiye dönem başkanlığı programının temel direğini, Avrupa Konseyi ve Avrupa Konseyi’nin en önemli organı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) reformu oluşturuyor.

Türkiye; İkinci Dünya Savaşı’nın ertesinde yeni bir Avrupa oluşturmak için 5 Mayıs 1949’da kurulan Avrupa Konseyi’ne, komşusu Yunanistan’la birlikte 9 Mayıs 1949 tarihinde üye oldu. O tarihten bu yana, 1952, 1958, 1965, 1972, 1987 ve 1992 yıllarında Avrupa Konseyi dönem başkanlığı yaptı. Bugün İzlanda’dan Kıbrıs’a, Portekiz’den Rusya’ya, irili ufaklı 47 Avrupa devletini bünyesinde toplayan Avrupa Konseyi’nde dönem başkanlığı, Avrupa Birliği’nde (AB) olduğu gibi altı ay süreyle yapılıyor. Dönem başkanlığı yapan her ülke kendi önceliklerini temel alan, ancak Avrupa Konseyi gündemine de yabancı olmayan bir program hazırlıyor.

Türkiye, dönem başkanlığını, uluslar rası planda “Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyeti” olarak anılan, “Makedonya Cumhuriyeti”den devralacak. Devir teslim töreni Strasbourg’da, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun da katıldığı bir törenle gerçekleştirildi. Davutoğlu bu tören öncesinde ise Avrupa Konseyi bünyesinde imzaya açılmış “Siber Suçlar Sözleşmesi” ile “Hükümlülerin Nakline Dair Sözleşmeye Ek Protokol”ü Türkiye adına imzaladı.

Türkiye’den beklentiler

Makedonya’nın Avrupa Konseyi dönem başkanlığının, ülkenin siyasal çapı ve Yunanistan’ın isim boykotu nedeniyle pek parlak geçtiği söylenemez. Türkiye dönem başkanlığı bu nedenle kendisine Avrupa’nın politik mimarisinde yeni yer arayışı içinde olan Avrupa Konseyi için önem taşıyor.

Son 60 yılda Avrupa genelindeki müşterek demokrasi ve hukuk kriterlerinin yaratıcısı olan Avrupa Konseyi’nin kulislerinde bugünlerde en çok teleffuz edilen sözcük “reform”. Türkiye dönem başkanlığı programının ana maddelerinin Avrupa Konseyi ve organlarında reformla ilgili olması da bu nedenle tesadüf sayılmaz.

Türkiye, ilk olarak hükümetlerarası bir organ olan Avrupa Konseyi’nde reform istiyor. Ankara, birçok çevrede varlığı sorgulanan Avrupa Konseyi’nin Avrupa mimarisinde kilit rol oynamasından yana olduğunu söylüyor. Dönem başkanlığı sırasında Avrupa Konseyi’nin bu rolünün yoğunlaştırılması için çalışma ve bu amaçla başlatılan reform sürecini destekleme sözü veriyor.  Diğer Avrupa devletlerinden de bu konuda yardım istiyor.

AİHM reformu

Ankara, Avrupa Konseyi’nin en önemli organı olan AİHM’de de derinlemesine reformdan yana. Türk hükümeti ve diplomamasisi, birçok Avrupa ülkesi gibi, AİHM’nin Avrupa hukukunda eriştiği boyutun şaşırtıcı olduğunu gizlemiyor. Kendisine yapılan başvurular nedeniyle tıkanmanın eşiğine gelmiş AİHM bu başvuruları kısa sürede karara bağlayamaz hale gelmiş durumda.

AİHM’nin bazı kararlarındaki kalite ve ahenk de birçok Avrupa Konseyi üyesi devlet tarafından sorgulanıyor. Türkiye, bu sorunlara çare aramak ve AİHM’nin geleceğini tartışmak üzere, 26-27 Nisan 2011 tarihlerinde İzmir’de üst düzey bir Avrupa konferansı düzenleyecek.

Ankara, dönem başkanlığının üçüncü önemli önceliği olarak, bu çerçevede AB’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) taraf olması için başlatılan çalışmaları hızlandırmayı da arzuluyor. Ankara’ya göre AB’nin en kısa sürede AİHS’ye taraf olması Avrupa genelinde insan haklarının korunması açısından dönüm noktası olacak.

İnsan hakları

Avrupa Konseyi’nin demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları alanlarında standartlar yaratmaya devam eden denetim mekanizmalarının kuvvetlendirilmesi de Ankara’nın dönem başkanlığı öncelikleri arasında.

Ankara bu kapsamda, Avrupa Konseyi bünyesinde imzaya açılması planlanan ve dünyada bir ilk olacak “Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Sözleşmesi” çalışmalarına hız vermek istiyor. Türkiye yine bu çerçevede, Avrupa Konseyi Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele Komisyonu’nun (ECRI) öncülüğünde 13-14 Ocak 2011 tarihlerinde Ankara’da, “Irksal, Etnik, Dinsel ve Diğer Her Türlü Ayrımcılıkla Mücadele” temalı uluslar arası bir seminer düzenleyecek. Türkiye’de son yıllarda İmralı cezaevinde Abdullah Öcalan’ı ziyaretleriyle gündeme gelen Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) de Avrupa genelinde cezaevlerinin durumunu görüşmek üzere 17-18 Mart 2011 tarihlerinde Antalya’da toplanacak.

Ankara rapor hazırlayacak

Ankara’nın dönem başkanlığı 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da düzenlenecek Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısıyla noktalanacak. Ankara’nın, bayrağı Ukrayna’ya devredeceği bu toplantıda, Avrupa Konseyi bünyesinde geçtiğimiz haftalarda oluşturulan “Seçkin Şahsiyetler Grubu”nun “21’inci yüzyılda beraber yaşamak” temalı raporunu yayımlaması bekleniyor. Almanya eski Dışişleri bakanı Joschka Fischer’in başkanlık ettiği grupta, Timothy Garton Ash (İngiltere), Emma Bonino (İtalya), Martin Hirsch (Fransa), Danuta Hubner (Polonya), Ayşe Kadıoğlu (Türkiye), Sonja Licht (Sırbistan), Vladimir Lukin (Rusya) ve Javier Solana Madariaga (İspanya) görev yapıyor.

Avrupa Konseyi üyesi ülke sayısının bugünkü gibi 47 ile sınırlı kalması halinde Türkiye’nin bir sonraki dönem başkanlığı 2033 yılında gerçekleşecek.

Kayhan Karaca / Strazburg

Editör: Hülya Köylü


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir