Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Bunlar (gazetecilerle ilgili davalar) tabii bizi de kaygılandırıyor, bununla ilgili görüşlerimi Türkiye’de açıklamıştım ve Adalet Bakanımızla da bunları paylaştım. Bir kanun değişikliği yoluna gidilecek” dedi.
Gül, İngiltere’nin başkenti Londra’da bulunan Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Chatham House’da, “21. Yüzyılın İlk Çeyreğinde Uluslararası Sistem, Avrupa ve Türkiye” konulu konferans verdi. Konferansı, Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül ve oğlu Emre Gül’ün de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi dinledi.
Konuşmasının ardından soruları da yanıtlayan Gül, BBC muhabirinin “Türkiye’de hapishanelerde gazeteciler olduğuna” ilişkin soru üzerine, “Türkiye’de son günlerde söylediğiniz gibi maalesef bazı gazetecilerle ilgili bazı davalar açıldı. Bunlar tabii bizi de kaygılandırıyor, bununla ilgili görüşlerimi Türkiye’de açıklamıştım ve Adalet Bakanımızla da bunları paylaştım. Bir kanun değişikliği yoluna gidilecek” diye konuştu.
Türkiye’nin çok köklü reformlar yaptığını belirten Gül, şöyle devam etti:
“Ama biz mükemmel bir haldeyiz demiyorum. Bizim de bazı noksanlıklarımız var. Daha yapacak işlerimiz var açıkçası. Bunu bir özgüven içerisinde söylerim. Daha yapacak işlerimiz var, daha alacağımız mesafeler var. Ama Türkiye çok büyük bir mesafe aldı. Bunu da ihmal etmememiz gerekiyor. Türkiye’de son günlerde söylediğiniz gibi maalesef bazı gazetecilerle ilgili bazı davalar açıldı. Bunlar tabii bizi de kaygılandırıyor, bununla ilgili görüşlerimi Türkiye’de açıklamıştım ve Adalet Bakanımızla da bunları paylaştım. Bir kanun değişikliği yoluna gidilecek. Karşılaştığımız bu sıkıntılar herhangi bir ifade özgürlüğü, herhangi bir fikrin beyanı, herhangi bir şekilde en ekstrem düşüncelerinizi, aykırı düşüncelerinizi yazma ya da ifade etmeyle ilgili değil. Bugün Türkiye’de herkes ne düşündüğünü, en aykırı fikir olabilir, benim hiç hoşlanmadığım bir konu olabilir, bunları açıkça yazabilir, anlatabilir, bunlarla ilgili konuşma yapabilir, konferanslar yapılabilir.”
İfade özgürlüğü konusunda Türkiye’nin herhangi bir AB ülkesinden farklı olmadığını belirten Gül, “Bahsettiğiniz gazetecilerle ilgili konu, bugünlerde devam eden bazı mahkemelerin safahatında gizli kalması gereken bazı dokümanların açıklanmasıyla ilgili, o dokümanlar açıklanacak ama mahkeme safahatının belirli bir sürecinde o dokümanların mahkemede kalması gerekiyor. Onlara erken ulaşılıp, erken açıklanmasıyla ilgili karşılaşılan problem var. Bu da tabii ki bizi rahatsız ediyor. İnanıyorum ki, bu konuyla ilgili bazı yasal düzenlemeleri yakında yapacağız” diye konuştu.
-İSRAİL İLE İLİŞKİLER-
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerde bugünkü durumun Türkiye’nin kararı ve arzusuyla olmadığını söyledi.
Bu noktaya uluslararası sularda bir insani yardım konvoyuna İsrail ordusunun saldırması ve orada 9 kişiyi öldürmesiyle gelindiğini anlatan Gül, “Bu da tabii ki uluslararası hukukun bir meselesidir. Uluslararası hukuka göre yapılması gereken şeyler vardır. İsrail hükümeti tabii ki bunu değerlendirecektir. Eğer Türkiye ile olan ilişkilerine, geçmişte Türkiye’nin İsrail’e verdiği öneme bir değer biçiyorsa gereğini yapacaktır. Bu gereğini yapmak herhangi bir şekilde taviz vermek değil, hukukun gereğini yapmaktan bahsediyorum. İlişkilerimizin geleceği doğrusu tamamen İsrail’in tavrına bağlı” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin kurulduğu günden bu yana İsrail’i bölgede tanıyan tek Müslüman ülke olduğunu vurgulayan Gül, Türkiye’nin barış sürecine olumlu yönde katkı yaptığını söyledi.
“Bazıları şunu söyleyebilirler, eskiden Türkiye ile İsrail’in arası böyle değildi, mevcut hükümet bu işlere sebep oldu. Bunların hiçbiri geçerli değil” diyen Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gerek ben gerek Sayın Başbakan Erdoğan, bakanlar, çok sık İsrail’e gidip geldiler. Türk-İsrail ilişkilerinin gelişmesine çok katkı verdiler. Ben Cumhurbaşkanı olduktan sonra İsrail Cumhurbaşkanı ve Filistin Devlet Başkanını Ankara’ya davet edip TBMM’de konuşma yapmaları fırsatını verdim. İsrail Cumhurbaşkanı acaba herhangi bir Müslüman ülkenin parlamentosunda konuşma yapabilir mi, Türkiye’den başka? Yapmış mıdır? Bundan sonra yapabilir mi?”
Cumhurbaşkanı Gül, konuşma yaptığı Chatham House’un “Yılın Devlet Adamı” ödülünü yarın akşam düzenlenecek törenle alacak. Gül’e ödülünü, İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth verecek.
90 yıllık tarihe sahip düşünce kuruluşu, 2005 yılından bu yana her yıl, uluslararası ilişkilere katkısından dolayı bir siyasi ya da sivil toplum liderine ödül veriyor.
GÜL: TÜRKİYE’Yİ ÜYE OLARAK ALMAK AB’NİN STRATEJİK ZORUNLULUĞUDUR
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Uluslararası güç dengesinin Doğu ve Asya’ya kaydığını dikkate alırsak Türkiye’yi üye olarak almak AB’nin stratejik zorunluluğudur” dedi.
Gül, İngiltere’nin başkenti Londra’da bulunan düşünce kuruluşu Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Chatham House’da, “21. Yüzyılın İlk Çeyreğinde Uluslararası Sistem, Avrupa ve Türkiye” konulu konferans verdi.
Chatham House’da bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek sözlerine başlayan Gül, uluslararası toplumun karşı karşıya kaldığı günümüz zorluklarının arkasındaki gerçeklerin karmaşık olduğunu söyledi.
Osmanlı ve İngiliz imparatorluklarının olduğu dönemdeki uluslararası düzen ile şu anki düzenin çok farklı olduğunu belirten Gül, Soğuk Savaşın bitmesinin yeni bir uluslararası stratejik ortamı doğurduğunu ifade etti.
Gül, günümüzde terörle mücadele, iklim değişikliği gibi zorluklarla karşı karşıya olunduğuna işaret ederek, mevcut uluslararası sistemin üç dengesinin bulunduğunu belirtti ve bunları, siyasi, ekonomik ve sosyal alanlar olarak sıraladı.
Günümüzde uluslararası sistemin tek kutuplu, çok kutuplu ya da kutupsuz olarak tarif edilemeyeceğini belirten Gül, küresel ekonomik krizin, uluslararası ekonomi yönetiminin zayıflığını ortaya çıkardığını söyledi.
21. yüzyılın ilk çeyreğindeki düzende, ABD’nin yanında AB, Rusya, Çin, Hindistan ve Brezilya’nın da yer aldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’nin artan öneminin farkında olunduğunu belirtti.
Türkiye’nin uluslararası bir düzen için olumlu katkı sağladığına dikkati çeken Gül, Türkiye’nin NATO üyesi olduğunu ve AB ile müzakereler yürüttüğünü vurguladı.
Gül, AB’nin genişlemesine ilişkin tartışmaların birliğin ilerlemesine olumlu katkı sağlamadığını dile getirerek, “Türkiye’nin üyeliğiyle AB güçsüz değil, siyasi ve ekonomik olarak güçlü olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
Bazı AB liderlerinin birliğin geleceğiyle ilgili ileri görüşlü olmadıklarını da belirten Gül, “Uluslararası güç dengesinin Doğu ve Asya’ya kaydığını dikkate alırsak Türkiye’yi üye olarak almak AB’nin stratejik zorunluluğudur” dedi.
-“OSMANLICILIĞI DİRİLTMEK GERÇEKÇİ DEĞİL”-
Konferansa katılanların sorularını da yanıtlayan Gül, AB ile ilgili bir soru üzerine, AB’nin elindeki gücün farkında olmadığını söyleyerek, “Ne yazık ki, Avrupa’da bazı politikalar çok içe dönük, günlük şeylerle meşguller ve bundan dolayı AB’nin gücü uluslararası anlamda hissedilmiyor” diye konuştu.
“Türkiye’nin mevcut dış politikasıyla Osmanlıcılığın diriltilmeye çalışıldığı” yönündeki görüşlerle ilgili soru üzerine de Gül, Türkiye’deki ekonomik gelişmenin övünç kaynağı olduğunu söyleyerek, Türkiye’nin bölgesiyle olan ilişkisinin doğal karşılanması gerektiğini bildirdi.
Gül, “Geçmişte bu kadar bölgenin sorumluluğunu taşıyan bir ülkenin, bugünkü jeopolitik imkanlarını değerlendirmesi gayet normaldir. Yeni Osmanlıcılık veya Osmanlıcılığı diriltmek gibi, bunlar gerçekçi de değil bugün. Geçmişte büyük bir imparatorluğun parçasıydı bütün bölge ama bugünün gerçeği çok farklı. Aynı şey güneş batmayan imparatorluk için de geçerli, Türkler için de geçerli” diye konuştu.
Türkiye’nin bölgenin istikrarına ve güvenliğine çok önem verdiğini belirten Gül, “Ekonomik, demokratik ve siyasi olarak güçlü bir Türkiye, Avrupa için, bütün müttefiklerimiz için iyi midir, kötü müdür, bunu herkes kendine samimi bir şekilde sormalı. Herhalde iyidir çünkü, her şeyden önce Türkiye demokrasiye, insan haklarına saygıya, serbest piyasa ekonomisine inanan ve bununla ilgili standartlarını yükselten bir ülke” dedi.
-“ÜMİT EDERİZ Kİ ADADA İKİ LİDER BİR NETİCEYE ULAŞIR”-
Kıbrıs sorunuyla ilgili soruya karşılık da Gül, şunları söyledi:
“Kıbrıs konusu maalesef kronik bir konu. Biz bu meselenin nihai çözümünü görmek istiyoruz ve bunu çok arzu ediyoruz. Eskiden de çok söylerdik biz ama çok inandırıcı gelmezdi, taktik bir propaganda olarak görülürdü. Bugün herhalde böyle görülmemesi lazım, çünkü biz 2004 yılında bunu ispatladık. O zaman Annan planı diye bilinen plan, aynı zamanda AB’nin de planıydı.”
Türk ve Rum liderlerin yürüttüğü müzakere sürecine değinen Abdullah Gül, “Biz hep şunu söylüyoruz: Bu sene sonuna kadar bir şeye ulaşın. Sizin ‘evet’ diyeceğiniz bir neticeye biz ‘evet’ deriz. Ümit ederim bir netice olur ama niçin bu netice kolay çıkmıyor; taraflardan biri AB içine girmiş, orada birçok süreci bloke etme gücüne ulaşmış, diğer üye ülkeler fırsatçılıktan dolayı, kendilerini hiç ilgilendirmese bile bu konunun arkasına sığınabiliyorlar” dedi.
”Doğu Akdeniz’de Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’ın tamamının sütun oluşturabileceğini ve ekonomik işbirliğinin sağlanabileceğini” belirten Gül, “Ümit ederiz ki, adadaki iki lider bir neticeye ulaşır” diye konuştu.
AA – Yunus Kaymaz/Aslı Aral
Bir yanıt yazın