Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) tarafından Fransa’da Türkiye algısı konulu çalışma, Fransızların Türkiye’yi “çatışma” kavramıyla birlikte algıladığını ortaya koydu. Çalışmaya göre Fransız diplomatlar, Suriye-İsrail arasındaki barış görüşmelerinde arabuluculuk yapan Türkiye’yi rakip ülke olarak görüyor, Türkiye’nin tarih boyunca Avrupa ülkelerinin sömürgesi haline getirilemeyen bir ülke olması ise AB’yi ürkütüyor.
ORSAM tarafından Fransa’da bir çok akademisyen ve uzmanla yapılan mülakatlar sonucu oluşturulan “Fransa’daki Türkiye Algısı: Türk dış politikası ve AB’ye tam üyelik süreci bağlamında bir analiz” başlıklı çalışmaya göre, AB’nin genişleme sürecinde söz sahibi ülkelerden Fransa’da kamuoyunu yönlendiren unsurlar arasında kimliksel ve tarihi algılamalar başta geliyor.
Fransız kamuoyunu yönlendiren unsurlar arasında dinin gelmemesine rağmen, Hristiyanlık ve onun ötesinde Katoliklik, sıradan bir Fransızın kendini tanımlamasında başvurduğu bir olgu. Türkiye konusu gündeme geldiğinde ilk etapta dile getirilenin kimliksel farklılık olması dikkat çekiyor.
Fransız kamuoyunda Türkiye’ye, Almanya ile karşılaştırıldığında, oldukça negatif sayılabilecek bir önyargıyla bakıldığı gözlemleniyor. Türkiye üzerine bilimsel ve akademik çalışmalar yürüten ve bu konuda birçok yazı yayımlayan kesimlerde bile bazı önyargıların bulunduğu belirtiliyor.
Türkiye’nin genel olarak “Müslümanların yaşadığı bir ülke” olarak tanımlandığı Fransa’da Türkiye’nin AB üyeliğini desteklemeyen bazı akademisyen ve yazarlar, özellikle Ermeni meselesi, Kıbrıs sorunu ve insan hakları ihlallerini dile getiriyor. Bu görüşe sahip kişiler arasında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde görev alan bir yetkiliye sorulduğunda ise Türkiye’yi hiç ziyaret etmediğini ifade ediyor.
Strasbourg Üniversitesi Türkoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Paul Dumont’a göre, Fransızların genel Türkiye algısını anlayabilmek için bugüne değil tarihe bakılması gerekiyor. Yunanistan’ı da içine alan bölgeyi “Doğu” olarak algılayan Fransızların bu algısının oluşmasında, hem Haçlı seferleri hem de ondan öncesine giden çatışmalar etkili oluyor. Fransızların Türkiye’yi tarih boyunca “çatışma” kavramıyla birlikte algıladıklarını ifade eden Dumont, Fransa’daki Türkiye algısının değiştirilmesinde propaganda ve dinler arası işbirliği gibi unsurların etkisiz kaldığını, doğrudan sanatsal, kültürel ve toplumsal düzeyde bir işbirliği ve tanıtım çalışmasının başarılı olabileceğini kaydediyor.
-TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ-
Türkiye’nin Ortadoğu başta olmak üzere Balkanlar ve eski SSCB topraklarında etkisini güçlendirdiğini kabul eden Fransızlar, genel olarak bu gelişmeler ile AB üyelik süreci arasında doğrudan bağ kurmuyor.
Français des Relations Internationales (IFRI) araştırma merkezi Türkiye uzmanı Prof. Dr. Dorothe Schmid’in verdiği bilgiye göre, Fransa’da “Türkiye bölgesel bir rakip” olarak algılanıyor, Fransız diplomatların Suriye-İsrail arasındaki barış görüşmelerinde arabulucu rol oynama gibi konularda işbirliği yapmak yerine, Türkiye’yi rakip ülke olarak görmesi ise dikkat çekiyor.
Türkiye’de ticari faaliyette bulunan Fransız firmalarının Türkiye’deki değişimi en hızlı algılayan kesim olduğunu, ancak bunların politikacılar üzerinde etkisinin istenilen düzeyde olmadığını belirten Schmid’e göre, sıradan bir Fransız ise Türkiye konusunda yeterince bilgiye sahip değil.
Schmid, kimliksel tanımlamaların kamuoyunda yükselmesinin ardından Fransa’da kamuoyunun özellikle 11 Eylül sonrası dönemde Müslüman bir ülkenin AB üyesi olmasını açık bir dille eleştirdiğini ileri sürüyor.
Institut de Relations et Strategiques (IRIS) araştırma merkezinden Türkiye uzmanı Prof. Dr. Didier Billion ise Fransız toplumunun kendisini seküler olarak tanımlamasına rağmen, politik yaşamda dinin oldukça kritik bir rol oynadığını belirterek, bu durumun Fransız politikacıların söylem düzeyinde Türkiye’nin AB’ye üye olmasına karşı bir politika izlemelerine yol açtığını söylüyor. Billion, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Türkiye karşıtlığının ise taktiksel olduğunu ve seçimlerin ardından konunun gündeme getirilmediğini söylüyor.
Centre d’etudes et de Recherches Internationales (CERI) Science Pro araştırma merkezinden Türkiye uzmanı Prof. Dr. Riva Kastoryano ise Türkiye’nin ekonomik, toplumsal ve siyasal açıdan güçlü bir ülke olmasının AB’yi ürküten en önemli nedenlerden biri olduğu değerlendirmesini yapıyor. Kastoryano, Türkiye’nin tarih boyunca Avrupa ülkelerinin sömürgesi haline getirilemeyen bir ülke olmasının da AB’yi ürküten bir diğer önemli neden olduğunu belirtiyor.
AB ekonomisinin durma noktasına geldiğine de işaret eden Kastoryano, “Kuvvetli bir devlet ve sömürge olmamış bir ülke olarak Türkiye AB’ye üye olduğunda, Avrupalı ülkeler bugüne kadar yönettikleri Müslüman ülkelerden farklı farklı bir devlet ve egemenlik anlayışıyla karşı karşıya kalacaktır. Diğer bir neden de Türkiye’nin, ekonomik gelişmişlik, politik yapı ve toplumsal dinamizm olarak da ciddi bir gelişme içinde olmasıdır” yorumunu yapıyor.
-ERMENİ DİASPORASININ ROLÜ-
Çalışmaya göre, Fransa kamuoyundaki Türkiye imajını olumsuz kılan en önemli etkenlerden biri de ülkede yaşayan Ermeni diasporası. CERI Science Pro Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Christian Lequesne, özellikle politik alanda Fransa’da Ermenilerin aktif rol oynadığını ve 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarının tanınması konusunda toplumsal bir baskı oluşturduğunu ifade ediyor.
Öte yandan 5 milyonluk Müslüman nüfusunun algısına da yer verilen çalışmaya göre, Paris Büyük Camisine bağlı El Gazali Enstitüsü Başkanı Dr. Djelloul Seddiki, Türkiye’nin son yıllarda izlediği politikaların Fransa’daki Arap kökenli Müslümanları derinden etkilediğini belirtiyor.
Arap Müslümanların Türkiye’nin AB üyeliğini desteklediği ve olası tam üyelik durumunda Müslümanların haklarının korunacağına inandığını söyleyen Seddiki, Arap kökenli Fransızların Türkiye’nin iç ve dış politikasını yakından takip ettiğini söylüyor.
AA
Bir yanıt yazın