Doç. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Türkiye’de kurulan hemen hemen her parti, “biz en hakikisinden bir halk partisiyiz” diye kurulur ve diğer partilerin halka rağmen, halktan uzak bir siyaset yaptığını savunur.
Numan Kurtulmuşun “alelacele kurduğu” partinin adı (Halkın Sesi Partisi-HAS) da doğrudan bu realiteye dikkatleri çekiyor.
Yalnız burada önemli bir fark var.
Fark, partinin ambleminde gizli…
Partinin ambleminden de anlaşılacağı üzere Numan Kurtulmuş, çıtayı fazlasıyla yükseltmiş vaziyette.
Partinin amblemini oluşturan “Osmanlı Güneşi”, Kurtulmuş’un ifadesiyle bir “Medeniyet Güneşi”, bir diğer ifadeyle de “Yeni Osmanlıcılık Projesi”nde gelinen son aşama…
Dolayısıyla HAS, sadece “Misak-ı Milli” sınırları içindeki halkın değil, eski Osmanlı coğrafyasındaki halkların da sesi olmaya aday.
Daha da ötesinde, Türk-İslam coğrafyasında yeniden inşa edilen, canlandırılmaya çalışılan kadim medeniyetin yeniden doğuşu noktasında bir misyon partisi olarak bu süreçte yerini almak istediğinin mesajını veriyor HAS…
Aynaların bile insanların yüzünü tanıyamaz hale geldiği ve Batı medeniyetinin koşar adım çöküşe doğru gittiği bir dönemde, Osmanlı barışına ve medeniyetine yapılan bu vurgu, açıkçası oldukça yerindedir.
Fakat, diğer taraftan bir o kadar da iddialıdır!
Buna karşılık konjonktüre fazlasıyla uygun düşen bu parti Ankara’daki yeni siyasi arayışlar ve oluşum döneminde adeta ben bir “Yeni Türkiye” projesi ürünüyüm diyor, Yeni Türkiye gerçeğine hitap etmeye çalışan ve buradan güç elde etmek isteyen…
Hiç kuşkusuz bu durum, aynı zamanda partinin güç ve meşruiyet zeminiyle de ilgili önemli ipuçları veriyor.
Nitekim, son dönemde yaşanan “bir takım olağanüstü gelişmeler” bu tespiti fazlasıyla destekler türden.
HAS’ın oluşum süreci, bu süreçte yaşanan bir takım olaylar, taban sorununa rağmen partiye “taşıma suyla” taban yaratma girişimleri ve bu kapsamda yapılan bir takım “büyük” transferler, açıkçası bu acar partiyi önümüzdeki günlerde yeni ittifaklar ve ihanetler sürecinin merkezine oturtacak gibi…
Bu noktada HAS, başta AKP olmak üzere, diğer partilerdeki gayr-i memnunlar açısından da önemli bir liman olacağa benziyor.
Kuşkusuz, bu gayr-i memnunları sadece “vekil” düzeyinde düşünmek, büyük bir eksiklik olur.
Son dönemde AKP ile sıkıntılı bir süreçten geçen ve bu parti ile yüzükleri atma aşamasına gelen bir takım iç ve dış dinamikler açısından da HAS, adeta bir “Cazibe Gemisi”dir…
Ya da olağanüstü durumlar için bazı kesimler açısından bir “cankurtaran teknesi”…
Neticede esas mesele, HAS’ın ne kadar halkın sesi olacağından ziyade, “nerenin, nerelerin, kimin veya kimlerin sesi” olduğu sorusuna bir cevap bulmak olacaktır.
Dolayısıyla, belli bir süre daha bu parti üzerinde bir takım kuşku bulutları, iddialar, ithamlar dolaşmaya devam edecektir.
Özellikle de, Saadet Partisi’ne karşı gerçekleştirilen operasyonda ortaya konulan Erdoğan-Kurtulmuş ittifakı iddiaları ve AKP ile ilgili bir takım 2011 senaryolar, HAS’ı bir dönem daha AKP’nin yedeği (bir diğer ifadeyle stepnesi) konumunda tutacağa benziyor.
Dolayısıyla bu noktada Kurtulmuş’un bir süre kendini ifade etme ve kabul ettirme mücadelesi söz konusu gibi…
Eğer Kurtulmuş bunu da aşabilirse, konjonktürün ve “dinamiklerin” desteği ve AKP’nin yapacağı ciddi hatalarla 2011 seçimlerinde %10’u aşması hayal olmayacaktır. En azından beklentiler bu yönde…
Ne diyelim, bekleyip hep birlikte göreceğiz…