Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu ele geçirmesi Türk-Amerikan ilişkilerine nasıl yansıyacak.
Mehmet TOROĞLU / WASHINGTON (A.A)
Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu ele geçirmesi Türk-Amerikan ilişkilerine nasıl yansıyacak.
ABD’de düzenlenen ara seçimler sonucunda Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisinde çoğunluğu ele geçirmesinin Türk-Amerikan ilişkilerine nasıl yansıyacağı, en çok merak edilen konular arasında yer alıyor.
Kongrenin ocak ayında göreve başlayacağı yeni dönemde, Temsilciler Meclisi Başkanlığının, Türkiye karşıtı tavrıyla bilinen şu anki başkan Demokrat Nancy Pelosi’den, Azınlık Lideri Cumhuriyetçi John Boehner’e geçmesi öngörülüyor.
Geçmişte Ermeni tasarılarına karşı tutumuyla bilinen Boehner, Türkiye ile ABD’nin müttefikliğine de vurgu yapan isimlerden. Boehner, 2007 yılında Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinden geçen Ermeni tasarısının Genel Kurulda oylanıp oylanmayacağının tartışıldığı bir sırada katıldığı bir televizyon programında, 1915 olaylarının niteliğinin Washington’daki politikacılar değil, tarihçiler tarafından belirlenmesi gerektiğini söylemiş, “Bu ortamda tasarının genel kurula getirilmesi, Kongrede bu yıl gördüğüm en sorumsuz şey olabilir” diye konuşmuştu. Boehner, “Türkiye, teröristlerle savaşımızda çok önemli bir müttefik. Türkler, dünyanın çok stratejik bir noktasında. Bizim çok iyi müttefiklerimiz” ifadesini kullanmıştı.
Bu açıdan Boehner’in Temsilciler Meclisi başkanlığının Türkiye açısından avantajlar getirebileceği yorumları yapılıyor. Ancak Cumhuriyetçilerin İran ve İsrail konusunda Demokratlara kıyasla daha çok önem verdikleri ve geleneksel olarak ulusal güvenlik konularında daha hassas oldukları göz önüne alındığında, bu durumun bazı noktalarda Türkiye’nin önünde yeni zorluklar yaratabileceğine dikkat çekiliyor.
Yönetimle Kongrenin farklı partilerden olması durumunda, bunun birtakım dezavantajlar yaratabileceği de ifade ediliyor. Bunun nedeni olarak, yönetimin Kongre üzerinde zaten sınırlı olan etkisinin böyle bir durumda daha da azalacak olması ve Cumhuriyetçilerin örneğin Türkiye aleyhinde bir karar tasarısı geçirmek istemeleri halinde, yönetimin onlara söz geçirmesinin daha fazla zorlaşacak olması gösteriliyor.
Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisinde çoğunluğu sağlamasının ardından, Türkiye karşıtı diğer bir isim olan Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Demokrat Howard Berman da bu görevinden ayrılacak. Berman’ın yerine, komitede Cumhuriyetçi Partinin en kıdemli üyesi Ileana Ros-Lehtinen’in gelmesi öngörülüyor. Lehtinen, bu yılın mart ayında Temsilciler Meclisinden geçen Ermeni tasarısının oylamasında tasarıya karşı oy kullanmıştı. Ancak Lehtinen’in de ulusal güvenlik konularında çok hassas isimlerden biri olduğuna dikkat çekiliyor.
ERMENİ TASARISI, “TOPAL ÖRDEK” OTURUMLARINDA GÜNDEME GETİRİLİR Mİ
Ara seçimlerin ardından yeni seçilen üyelerin görevlerine başlayacakları ocak ayına kadar, Kongrede şu anki üyelerle “topal ördek” oturumları düzenlenecek. Yeni seçimle gelenler göreve başlamadan eski yetkililerin görevlerini yürütmesi durumuna ABD’de “topal ördek” deniliyor. Bu dönemde, Ermeni tasarısı gibi Türkiye’nin aleyhindeki bazı tasarıların Temsilciler Meclisi gündemine getirilip getirilmeyeceği de merak konusu. Bu tip tasarıların Başkan Pelosi tarafından bu yaklaşık iki aylık sürede meclis gündemine getirilmesi genel anlamda pek olasılık dahilinde görülmese de, ihtimal dışı değil ve teknik olarak mümkün…
Görevine başlayabilmesi için Senatodan onay bekleyen ABD’nin Ankara Büyükelçisi adayı Francis Joseph Ricciardone’nin durumu da hala netlik kazanmış değil. Ricciardone’nin atamasını veto eden senatör Sam Brownback, seçimlerin ardından Kongreden emekli olarak Kansas valiliğine adaylığını koydu ve yarışı kazandı. Ancak “topal ördek” oturumlarının olacağı ocak ayına kadar senatörlük görevini sürdürecek olan Brownback’in, Ricciardone’nin atamasının bekletilmesine dair talebini bu süre içinde kaldırıp kaldırmayacağı henüz bilinmiyor.
Bir yanıt yazın