Kıbrıslı Rumların 3. Cumhurbaşkanı Yorgo Vasiliu döneminde başlamış olan müzakerelere paralel olarak Rumların kişisel olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde hak arayış çabaları, AİHM’nin dünkü kararı ile sona yaklaştı.
Rumların yıllar süren çabaları, müzakereleri delmek, anlaşma sonunda olası bütünlüklü takasa mani olmak ve müzakerelerde varılacak sonuç ne olursa olsun bireysel olarak KKTC sınırları içindeki taşınmazlarını talep etmek.
Böylece liderler arasındaki anlaşma ne olursa olsun, AİHM kararı ile adanın kuzeyindeki KKTC sınırları içine bir şekilde geri dönmeyi hedefliyorlar.
Bu nedenle de “İki Bölgeli, İki Toplumlu Federasyon” kavramını istedikleri gibi yorumluyorlar.
Rumlara göre “İki Bölgeli”liğin sınırları hayali. Fiiliyatta öyle bir sınır olmayacak ve sınır sadece harita üzerinde idari bölgelerin yetkilerini belirleyen bir çizgiden öteye gitmeyecek. İsteyen Rum, herhangi bir sayısal sınırlama olmadan kuzeydeki Federal Türk Devleti sınırları içinde yaşayabilecek, yerel yönetimlere ve Federal Devletin Temsilciler Meclisine aday olabilecek. Kazanırsa da Rum olsa da kuzeydeki Federal Türk Devletini temsilen Federal Devletin Temsilciler Meclisinde yer alabilecek.
“İki Toplumluk” kavramı ise, 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinde olduğu gibi adada iki toplumun var olduğu gerçeği üzerine kurulu. Hiçbir şekilde adanın kuzeyinde sadece Kıbrıslı Türklerden oluşacak bir “Kıbrıs Türk Federal Devletini” ve “İki Bölgeli”liği kabul etmiyorlar.
Bunun için de AİHM’ye başvurarak, müzakereleri sürdüren Rum lider bir şekilde anlaşmak zorunda kalıp kabul etse bile, kuzeyde kurulacak “Kıbrıs Türk Federal Devleti”nde sadece Türklerin mülk sahibi olmasının önüne geçmeye çalışıyorlar.
Elbette ki, 1964’de, 1967’de ve 1974’de olduğu gibi adadaki Kıbrıs Türk varlığını yok saymaları bir gün gene geri tepecek ve bu gün mevcut olan durum da ortadan kalkacak.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ünlü “Dimopulos” kararı tarafından bağlayıcılığı bulunmadığı için KKTC Taşınmaz Mal Komisyonu’na havale etmediği 19 Kıbrıslı Rum başvurusu için dün tazminat miktarını belirleyen kararını da açıkladı.
Mahkeme geçen sene söz konusu davalar ile ilgili verdiği kararlarda 19 davanın tümünde mülkiyetin korunması hakkının ihlalinin sürdüğü, davaların 11’inde de ayrıca özel ve aile yaşama saygı hakkının da ihlal edildiğini açıklamıştı.
Aradan geçen bir yıllık sürenin sonunda da söz konusu davalara ilişkin tazminat tutarlarını da belirledi. Buna göre, davacılara maddi ve manevi tazminat olarak toplam 15 milyon bin 498, mahkeme masrafları olarak da toplam 160 bin 375 Euro ödenecek.
AİHM’nin, hem bireyler hem de şirketlerce de yapılan şikayetlere ilişkin bu davalarda belirlediği tazminat tutarları 5 milyon 125 bin 629 ile 30 bin Euro arasında değişiyor
Kapalı bölge Maraş’taki taşınmaz malları için Maraş Kökenli Rumlar ve Lordos ile ilgili olanı da gelecek hafta açıklayacak.
Özellikle Lordos davasının sonrasında Maraş’ın Abdullah Paşa ve Lala Mustafa Paşa Vakıflarına ait olduğu ve EVKAF tarafından yönetilmesi gerektiğini içeren Türk iddialarına da yeni bir kapı açacak ve yeni bir statü kazandıracak.
AİHM’in gerek Lordos davası gerekse 19 Kıbrıslı Rum başvurusuna ilişkin kararlarını açıklayarak, Kıbrıslı Rumların AİHM başvuruları dönemini kapatmayı planlıyor. Tüm başvurular önce (KKTC) Taşınmaz Mal Tazmin Komisyonuna yapılacak, itirazlar KKTC Yüksek İdare Mahkemesine iletilecek, gene de mutabakat sağlanamaz ise son aşama olarak başvuru AİHM’ye yapılacak.
Şimdi AİHM’in gündeminde bulunan bin 500 Kıbrıslı Rum başvurusunu tek tek ele alıp başvuru red kararlarını ilgili Avukatlık bürolarına göndermeye başladı.
AİHM’nin bu son kararı ile Maraş Kökenli Rumlar ile Lordos’a ödenecek tazminatlar, aynen güneydeki Kıbrıs Rum Hükümetinin zorla istimlak ettiği Kıbrıslı Türk Mallarına bedellerini “Liderler arasında varılacak bir çözüm anlaşmasından sonra ödeyecekleri” taahhüdüne benzer bir taahhüt ile “Anlaşmadan sonra” ödenmesi en doğru yol olacaktır, tabii söz konusu mülkler Osmanlı Vakıf malları değillerse.
Prof. Dr. Ata ATUN
http://www.ataatun.com
27 Ekim 2010
Bir yanıt yazın