Başbakan Erdoğan, bazı ülkelerin Türkiye’den geri olmasına rağmen AB’ye üye yapıldığını söyledi ve “50 yıl bekletilen ikinci bir ülke yok” dedi.
20 Ekim 2010 Çarşamba, 17:40:45
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Finlandiya Başbakanı Mari Kiviniemi, yaptıkları görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenlediler ve soruları yanıtladılar.
Başbakan Erdoğan, 32 yıl aradan sonra ilk defa bir Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının Finlandiya’ya ziyaret ettiğini belirterek, ”Bu benim 3. ziyaretim. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyken bir ziyaretim olmuştu. Daha sonra iktidara geldiğimizde Genel Başkan olarak 8 yıl kadar önce bir ziyaret olmuştu. Şimdi 3. ziyaretimi gerçekleştiriyorum” dedi.
Erdoğan, ”Türkiye ile Finlandiya arasında kökleri tarihe dayalı bir birlikteliğimiz var. Ve aramızda herhangi bir siyasi sorun bugüne kadar olmuş değil. Bu ilişkiler, yıllar içinde karşılıklı anlayış ve işbirliği halinde gelişmiş bulunuyor. Aynı dil ailesine ait dilleri konuşan halklarımız gibi ülkelerimiz de uluslararası siyasetin bir çok alanında yine aynı dili konuşma noktasındadır” açıklamasında bulundu.
Erdoğan, Finlandiya Cumhurbaşkanı ile bugün yaptığı görüşmeye de değinerek, görüşmede ikili ilişkileri değerlendirme fırsatını bulduklarını, ağırlıklı olarak da AB sürecini aralarında konuştuklarını söyledi.
Finlandiya Başbakanı Mari Kiviniemi ile yaptıkları görüşmeye de değinen Erdoğan, ikili ve heyetlerarası görüşmelerin gerçekten verimli geçtiğini anlatarak, askeri, bölgelerarası, ikili ve ekonomik ilişkilerin ele alındığını bildirdi.
Erdoğan, 740 milyon avro düzeyinde olan dış ticaret hacmini yeniden tırmandırarak 1,5 milyar avronun üzerine çıkaracak bir iradeye sahip olunduğunu gördüğünü ifade etti.
Görüşmede, enerji alanında neler yapılabileceğini de müzakere ettiklerini anlatan Başbakan Erdoğan, ”AB sürecine yönelik neler yapabiliriz bunları aramızda konuştuk. AB’de gerçekten 1999 yılından bu yana aday olma süreciyle ilgili olarak, Finlandiya’nın, Helsinki Zirvesi’nde bize verdiği desteği unutmamız mümkün değil. O günden bu güne olan bir destek söz konusudur ve her zaman Finlandiya bu desteğini bize vermiştir, sürdürmüştür. Bundan sonraki süreçte de yine bize verecekleri destek için özellikle şimdiden teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum” diye konuştu.
TÜRKİYE’NİN AB ÜYELİK SÜRECİ
Erdoğan, Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada, barış ve istikrarın tesisine yönelik samimi, etkin çalışmalar yürüttüklerini belirterek, bu konuda kararlılıklarının devam ettiğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, ”AB üyelik süreci nasıl gitmektedir, düş kırıklığına uğradınız mı şu ana kadar?” şeklindeki sorusunu şöyle yanıtladı:
”Düş kırıklığına uğramak ne demek? AB üyesi ülkeler içerisinde 50 yıl kapıda bekletilen bir ikinci ülke yok. Şu anda AB üyesi 27 ülkenin içerisinde Avrupa Birliği müktesebatı noktasında değerlendirme yaptığımız zaman birçoğu demokrasi, özgürlükler noktasında, ekonomik alanda aslında bizim çok gerimizde. Buna rağmen siyasi kararlarla maalesef AB üyesi yapılmış ülkeler var.
Türkiye aslında İslam dünyasıyla Batı arasında köprü sıfatı taşıyan bir ülke ve katacağı çok şey var, alacağı çok şey var. AB, Medeniyetler İttifakı sürecinde İspanya ile eşbaşkan olarak bunu yürüten Türkiye’yi bu şekilde bekletmek suretiyle aslında kendisi de çok şey kaybediyor. Bunu özellikle ifade etmem lazım. Eğer bu kısa zamanda aşılabilirse, inanıyorum ki birlikte çok şey kazanacağız. Aşılamazsa, o zaman da inanıyorum ki çok şey kaybedecektir.”
ALMANYA’DAKİ TÜRKLER’E YAKLAŞIM
Erdoğan, bir gazetecinin ”Cumartesi günü Merkel, çok kültürlü Almanya’nın oluşturulmasının başarısız olduğunu söyledi. Göçmenlerin entegrasyondaki güçlüklere dikkati çekti. Bunun anlamı nedir? İslam karşıtlığı Avrupa’da artmaktadır. Bununla ilgili ne diyebilirsiniz?” sorusu üzerine, ”Bilemiyorum ama bu soruda herhalde bir eksiklik olsa gerek. Biliyorsunuz, kısa bir süre önce Sayın Wulff’un 3 Ekim’de yapmış olduğu bir açıklama var; ‘İslam, Almanya’nın bir dinidir. Müslümanlar Almanya’nın bir gerçeğidir’ şeklinde. Ertesi gün Sayın Merkel’in aynı istikamette bir açıklaması var. ‘İslam Almanya’nın bir gerçeğidir. Müslümanlar Almanya’nın bir gerçeğidir’ istikametinde. Hatta Türkiye-Almanya Milli maçında her ikisiyle de bu konuyu görüştüğümde gerek Cumhurbaşkanı gerek Şansölyeyi bu ifadeleri sebebiyle de tebrik ettim” diye konuştu.
”KESRETTE VAHDET”
Yükselen medeni değerler içerisinde hiçbir zaman çok kültürlülüğün bir ülke için sıkıntı olmayacağını belirten Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
”Tam aksine bir zenginliktir. Biz, buna Medeniyetler İttifakı içerisinde ‘çoklukta birlik’ diyoruz. Bu bizde ‘kesrette vahdet’ ifadesiyle ortaya konulur. Onun için hele hele gelişmiş ülkeler çok kültürlülüğü kendi ülkeleri için hiçbir zaman yıkım olarak görmezler. Tam aksine bir zenginlik olarak görürler. Bu noktada Türkiye olarak, biz çok kültürlülüğü zenginlik olarak görüyoruz ve hiçbir zaman bundan gocunmayız. Tam aksine bundan seviniriz, iftihar ederiz.
Almanya’da şu anda buna benzer bir sıkıntı yok değil, var. Ama bu sıkıntı, aslında ‘İslamafobia’ noktasında bir sıkıntı var. Bu sıkıntıya yönelik olarak daha önce yapmış olduğum açıklamalar var. Bu açıklama antisemitizm noktasında olmuştur ve dünyada antisemitizmi insanlık suçu olarak ifade eden belki de ilklerdenim. Bunu açıkladığım gibi, ardından İslamafobiayı da insanlık suçu olarak açıkladım. İslamafobia noktasında da mücadele verenleri de insanlık suçunun mensupları olarak açıklıyorum. Biz hiç bir zaman medeniyetler çatışmasını istemiyoruz, medeniyetler ittifakını istiyoruz. Onun için de İspanya ile birlikte başlattığımız süreci şu anda bakın; 100’ü aşkın ülke Medeniyetler İttifakının Dostlar Grubunda yer aldı. Bunun yanında onlarca kurum ve kuruluş yer aldı. Bu süreci de bu şekilde devam ettiriyoruz.”
AA