Doç. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Türkiye tek kelimeyle belirsizlik deryası içinde gemisini yürütmeye çalışan gündem yorgunu bir ülke konumunda. Bu yorgunluğun 2011’e doğru koşar adım gittiğimiz şu sayılı günlerde daha da artacağı hususunda hiç kimsenin bir şüphesi yok.
Aslında Ankara, bir süredir bugüne hazırlık yapıyordu ve bunla ilgili alt yapı çalışmalarında da görüldüğü kadarıyla yeni bir aşamaya girilmiş durumda.
Referandum sonrası hız kazanan yeniden inşa sürecinde kartların yeniden dağıtımı söz konusu…
Dengeler adeta sil baştan.
Siyasetten cemaatlere, medyadan şirketlere vb. diğer çıkar gruplarına kadar uzanan geniş yelpazede tüm kesimler bu yeni süreçteki yerlerini kuvvetlendirmek ya da en azından korumak istiyorlar. Fakat bu o kadar da kolay olacağa benzemiyor.
Dolayısıyla yeni denklemde Ankara “acar ittifaklara ve ihanetlere” gebe…
Bir taraftan tasfiye diğer taraftan yeniden yapılandırma işlemlerinin olanca hızıyla devam ettiği bu yeni dönemde açıkçası işin sonunun nereye varacağı büyük bir merak konusu. Çünkü anlaşıldığı kadarıyla ipleri ellerinde tuttuğu sanılan “büyük adamların” da kafaları “birazcık” karışmışa benziyor.
İşlerin “Arap saçına” döndüğü bir ortamda, matematik bilgisi kuvvetli olanlar bu on bilinmeyenli denklemi çözeceğe benziyor.
Halkın durumu daha da vahim…
Türk halkı, sistematik bir şekilde iç politika bağlamında üst üste gelen şok dalgalarıyla adeta sersemlemiş durumda. Derin aklın tetikçileri “belirli bir program” çerçevesinde uygulamaya konulan bu büyük projenin gereği kapsamında sağlı sollu muhteşem atışlarıyla “gündemdeki belirsizliği belirlemeye” devam ediyorlar.
Öyle ki, bu atışlardan nasibini almayan çevre, kurum, isim, kalmadı neredeyse…
Dolayısıyla verilen tepkiler de haliyle çok farklı. Bir taraftan süreci fazlasıyla ciddiye alanlar, diğer taraftan ise “halet-i tevekkül” içinde hareket edenler…
Saat başı gündemi değişen bir ülke açısından gelişmeleri takip edebilmek ve sağlıklı bir analizde bulunabilmek, açıkçası böylesi bir ortamda hiç de akıl karı değil. İşin ucunda “gündem manyağı” olmak var. Ya da gündem fırsatçısı…
Nitekim bir tarafta “gündem zengini aydınlar” ile diğer taraftan “gündem mağduru” olan Türkiye benzeri bir ikinci ülke yeryüzünde olmasa gerek!
Gündem tetikçileri yine iş başında…
Gündem kaydırmacıların son icraatları sistemin özüne dönük olarak derinler arası yeni çatışma alanları, tarafları yaratmak. Dolayısıyla, önümüzdeki süreç, iki yapının, moda tabirle iki Ergenekon yapılanmasının çatışmasına sahne olacak gibi duruyor…
İşin ilginç tarafı, bu çatışmayı ikinci Ergenekon yapılanmasının oluşmasına adeta zemin hazırlayan tarafın çanak tutması…
Dedik ya, Ankara’da siyaset yeni ittifaklara ve ihanetlere gebe…
Bir yanıt yazın