Avrupa Parlamentosu Hukuk İşleri Komitesi’nin 18 Ekim 2010 tarihinde Strasbourg’da Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün hukuksal zemini konusunda almış olduğu karar üzücü boyutlarda. Buna AB’nin yüz karası da denebilir.
Karar KKTC limanlarından AB ülkelerine ticareti öngören Doğrundan Ticaret Tüzüğüne ilişkin “hukuki zemininin doğru olmadığı” ve 10. Protokol’un bu zemini oluşturduğu şeklinde.
Kıbrıs ile ilgili 10. Protokol’un birinci maddesinin birinci ve ikinci alt maddeleri de aşağıdaki gibidir.
1. AB müktesebatının uygulanması Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümetinin etkin kontrolü dışında bulunan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ait bölgelerde askıya alınacaktır.
2. Konsey, birinci paragrafta belirtilen askıya alınmanın kaldırılması için Komisyondan gelecek bir öneri üzerine oybirliği ile karar alacaktır.
Yani 10. Protokolun değişebilmesi için Kıbrıs Rum Cumhuriyeti dahil tüm üye ülke devlet başkanlarının “Evet” demesi gerekmektedir.
Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan taslağın zemininin hatalı olduğu yönündeki karar, Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün artık yürürlüğe konulamayacağı ya da en azından Kıbrıs Türk halkının kabul edebileceği şekilde yürürlüğe konulamayacağı anlamını taşımaktadır. Çünkü 10. Protokol’un değişmesi oybirliği gerektirmektedir.
Avrupa Parlamentosu Hukuk İşleri Komitesi’nde alınan bu son kararın üzücü tarafı AB’nin saygınlığına gölge düşürecek nitelikte olması.
Belli ki Avrupa Parlamentosu Hukuk İşleri Komitesi’nde “Adalet” yok siyaset ve entrika var ve Doğrudan Ticaret Tüzüğü de artık yürürlüğe konamayacak. Hukuk İşleri Komitesi’nin bağlayıcı olmasa da tavsiye niteliğindeki bu kararı bunu söylemekte.
İşin ilginç yanı, Avrupa Birliği içinde Konsey ve Avrupa Parlamentosu aynen kedi köpek gibi çekişmektedir. Avrupa Parlamentosu “en yüksek nihai makam benim” derken, Konsey “En yüksek benim” demekte ve kendi aralarında bir yetki savaşı sürdürmektedirler.
Doğrudan Ticaret Tüzüğü altı yıl gibi uzun bir süre ertelendikten ve Kıbrıslı Türklerin umudu kırıldıktan sonra 2009 yılında yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması hükümleri uyarınca yeniden gündeme gelmiş ve fırsattan istifade Avrupa Parlamentosu da Konsey’e ilaveten bu konuda söz söyleme hakkını elde etmişken iki gün evvel Hukuk İşleri Komitesi’nde alınan bu karar, Avrupa Parlamentosu tarihinde belki ilk kez bu kurumun kendisine verilen bir yetkiyi Konsey’e iade etmesi gibi garip ve garip olduğu kadar da bu çekişmeyi ileride daha da alevlendirecek bir durum ortaya çıkarmıştır.
Yaklaşık yirmi yıl boyunca sorunsuz olarak yapabildiğimiz ancak 1994 yılında Avrupa Toplulukları Adalet Divanı (ATAD) tarafından alınan karar sonucu engellerle karşılaştığımız AB ile ticaret konusunda bu adımın atılamamış olması ve Kıbrıs Türkü’nün altı yıldır boş yere bekletilmesi, AB’nin verdiği sözleri yerine getirmekteki isteksizliğini ve acizliğini göstermesi bakımından çok önemlidir.
Avrupa Parlamentosu Hukuk İşleri Komitesi’nin 18 Ekim 2010 tarihinde Strasbourg’da Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün hukuksal zemini konusunda almış olduğu bu karar Kıbrıs Türk halkıyla AB arasında ciddi bir güven krizi yaratacağı kesindir.
Belli ki Birleşmiş Milletler zemininde devam eden müzakerelere, AB’nin olumlu bir katkısı olamayacak ve bu karar bırakın olumlu etkiyi, adanın bölünmüşlüğüne benzin dökecektir.
Rumlar, AB’de verdikleri “Kıbrıslı Türkleri ambargolarla dünyadan soyutlayalım ve Rum idaresini kabule zorlayalım” mücadelesi sonucunda aynen 1974’de olduğu gibi “Enosis isterlerken adanın üçte birini Kıbrıslı Türklere kaptırmışlardı” şimdi de “Dimyata giderken evdeki bulgurdan olacaklar” ve adanın kuzeyinde Kıbrıslı Türklerin yaşadıkları bölgeleri ebediyen kaybedeceklerdir.
Gözüken köy kılavuz istememektedir.
Elbette ki Türkiye ve Kıbrıslı Türkler bu engelleri de birlikte aşacaklardır.
Avrupa Birliği’nin, içerisine almış olduğu bölünmüş bir ülkeye ilişkin politikalarını yeniden gözden geçirmesinin zamanı gelmiş ve artık geçmektedir.
Prof. Dr. Ata ATUN
http://www.ataatun.com
20 Ekim 2010