Hazırlık soruşturmalarında yaşanan olumsuzluklar, teknik takip, izleme dinleme, delil ve belge toplamada takip edilen kuşkulu yöntemler uzun süredenberi konuşulmaktadır. Bunun yanında uzun süren ve yargısız infaza dönen tutukluluk dönemleri, bitmeyen davalar, yargıya uygulanan siyasal baskılar; yargıya ve ülkeye karşı büyük bir güvensizlik kaynağını oluşturmaktadır. Bütün bunlara ek olarak; ekonomik sorunlar, yaşam koşullarının tahammül edilmez hale gelmesi sonucu, mahkemelik ve icralık olanların sayısının büyük ölçüde artması, yargıda diğer önemli sorunları yaşanır ve tartışılır konuma getirmiştir.
ADLİYE SARAYI BİNASI GECEKONDU MAHALLESİ GİBİ
Her il ve ilçede bulunan adliye binalarının üzerinde yazdığı gibi, Ankara adliyesinin üzerinde de büyük harflerle “Ankara Adliye Sarayı” yazmaktadır. Ancak adliyenin içi bir “gecekondu mahallesi” görünümündedir. Odalara sığmayan dava dosyaları, gelişigüzel bağlanmış, üst üste yığılmış şekilde duruşma salonlarında dinleyicilere ayrılmış bölümde oturacak yerlerin üzerine atılmış olarak durmaktadır.
İCRA KORİDORLARI KİŞİSEL ÇELİK DOLAPLARLA DOLU
Adliye binasında icra dairelerine ayrılmış bölümler ise daha kötü durumda bulunmaktadır. İcra Müdürlüklerinin bulunduğu kat ve koridorlarda, odalara sığmayan dosyalar koridorlara taşınmıştır. Koridorlarda yürümek bile zorluk arzetmektedir. Koridorlar boydan boya çelik dolaplarla dolmuştur. Üstelik “bu dolaplar kişilere özel olup” , üzerinde hangi kurumlara ait olduğunu gösteren yazılar bulunmaktadır. Yüzlerce, binlerce icra takibi yapan kurumlar, kendilerine ait çelik dolapları getirerek adliye koridorlarına sıralamış, üzerlerine kendi adlarını yazarak, kendilerinin yaptıkları icra takiplerini bu dolaplar içine koymuşlardır.
İCRA DAİRELERİ ÖZELLEŞTİRİLMİŞ DURUMDA
Yani bir bakıma “icra daireleri özelleştirilmiş” durumdadır. Artık kişi ve kurumlara ait özel çelik dolaplar kullanılmakta ve içlerinde kendilerine ait dosyalar muhafaza edilmektedir. “Dolapların anahtarları” , bu kişilerin ceplerindedir. Dolapların içlerinde; kredi kartlarından, taksitli alış verişlerden, cep telefonlarından kaynaklanan yüzlerce, binlerce dosya bulunmakta, üzerlerinde de takibi yapan bankaların, iletişim kurumlarının, market ve mağazaların, avukatlarının isimleri birer tabela şeklinde yapıştırılmış olarak bulunmaktadır.
HALKIN BİR YARISI ÖBÜR YARISI İLE İCRALIK
Ankara Adliyesinde bulunan icra dairelerindeki, icra takiplerinin büyük bir kısmı, bankaların kredi kartlarından, ödenmeyen telefon ücretlerinden ve taksitli alış verişlerden kaynaklanmaktadır. İlçeler hariç, Ankara merkez adliyesinde 32 icra müdürlüğü bulunmaktadır. Her bir icrada yapılan takip sayısı 15.000 rakamını bulmuş olup sene sonunda tek bir icra dairesinde 20.000 i geçecektir. Yalnızca Ankara merkez adliyesinde yapılan icra takibi sayısı 640.000 olacaktır. Her bir dosyada alacaklı, borçlu ve kefil olarak ortalama dört kişinin bulunduğu düşünüldüğünde yalnızca Ankara’da icralık olan vatandaş sayısı 2.500.000 kişi rakamlarına ulaşmaktadır. İlçe adliyelerinde yapılan icra takibi ve dava sayısı nazara alındığında bu rakamlar çok daha büyük boyutlara ulaşmaktadır.
Türkiye genelini ele aldığınız zaman 16 milyon dosya sayısı ve 40 milyonu aşkın icra kapısında bekleyen insanlar karşınıza çıkacaktır. Yani “halkın bir yarısı öbür yarısı ile” icralık ve mahkemelik durumdadır.
HACİZ RANDEVUSU ALMAK, AMELİYAT GÜNÜ ALMAKTAN DAHA ZOR
Haciz isteminin çokluğu ve günlerin dolu olması nedeni ile haciz işlemleri bile, haftalar sonrasına verilen randevular ile yapılabilmektedir Ödeme emri gönderilmesine, borçlu tarafından itiraz edilmemesine, borç kabul edilmesine rağmen ödenmeyen icra alacakları için haciz işlemlerinde, haftalar sonrasına randevular verilmektedir. İcralardan “haciz randevusu almak, hastahanelerden muayene ve ameliyat günü almaktan” daha zor bir hale gelmiştir.
İşlemeyen ve önünde kuyruklar oluşmasına neden olan UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) internet bağlantılı adalet hizmeti ise ayrı bir ızdırap kaynağını oluşturmaktadır.
YENİ BİR SEKTÖR DOĞDU
İcra ve haciz işlemlerinden ötürü ‘yeni bir sektör” doğmuştur. Haciz edilen mallar yediemin depolarına bırakılmaktadır. Adliye civarı, yediemin büroları ile dolmuştur. Her bir yedieminin, şehrin dışındaki yerlerde büyük arsalar üzerinde depoları bulunmaktadır. Haciz edilen bu mallar bu depolara bırakılmakta ve günlük olarak muhafaza ücreti tahakkuk ettirilmektedir. İcrada haraç mezat satılan malların büyük bir çoğunluğu, borcu karşılamak bir yana, yediemin ücretlerini bile karşılamamaktadır.
Hatırlanacağı üzere, adliye binalarında, duruşma salonlarında “Adalet Mülkün Temelidir” şeklinde bir cümle yer almaktadır . Mülkün yani devletin, ülkenin temeli olan “adalet” işte böyle bir temel’dir.
Üzerinde bulunan yapıya, işte bu şekilde ve bu sağlamlıkta bir temel oluşturmaktadır.
Av.A.Erdem Akyüz
Hukukun Egemenliği Derneği
Genel Başkanı
erdemak@gmail.com
Bir yanıt yazın