YANLIŞ NEREDE
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Bayan Gül’ün vereceği 29 Ekim resepsiyonu,
CHP kurumsallığını ayrıştırıyor ve krize neden oluyor…
*
13 Ekim’de MYK toplantısından sonra Genel Başkan Kılıçdaroğlu,
Grup Başkanvekilleri Kemal Anadol,Muharrem İnce ve Genel Sekreter Önder Sav,
Genel Başkan Yardımcıları Süha Okay ve Haluk Koç biraraya gelmiştir.
Yapılan değerlendirmede 29 Ekim resepsiyonuna katılmama eğilimi ortaya çıkıyor.
Rağmen Genel Başkan Kılıçdaroğlu konunun biraz daha değerlendirilmesi kanaatindedir.
Eğilimin kamuoyuna açıklanması yönünde bir karar oluşmuyor.
*
15 Ekim’de Muharrem İnce “CHP nin resepsiyona katılmayacağı”nı açıklıyor.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun “29 Ekim’e daha çok var” diye açıklamaya sahip çıkmaması,
Ardarda tartışmalar,kulis haberleri ve yorumlar oluştururken,
CHP’de kriz patlıyor…
*
Türkiye’de lâik kesim tartışmaların odağında “türban” için;
Siyasi bir kisve olduğu kanaatindedir.
Yargı organları ve AİHM’ce yasak getirilmiş bir fiil olması nedeniyle de serbest hale getirilmemesini istiyor.
Çünkü yasalara rağmen serbesti durumunda yasama,yürütme ve yargı organlarına güvenin sarsılacağı,
Halk arasında kin ve nefret uyandıracağı,yürütmenin oligarşiye yöneldiği kanısı oluşacağına inanılıyor.
*
29 Ekim Resepsiyonuna katılıp-katılmayacağı konusunda tartışmalar,
CHP nin Önder Sav ile Gürsel Tekin grupları arasında bölündüğünü gösteriyor.
Önder Sav tarafı; AKP iktidarının kamuda türban serbestisi oluşturma yönünde CHP yi kullandığını,
Gürsel Tekin tarafı; seçimde milletvekili listelerini önseçimle belirleneceği talebine rağmen
Önder Sav’ın liste belirlenmesinde etkin olmak istediğini, o nedenle Kılıçdaroğluna her vesileyle muhalefet yürüttüğünü iddia ediyor.
O halde Muharrem İnce’nin CHP nin resepsiyona katılmayacağı açıklamasının nedeni;
Kılıçdaroğlu’na yapılan muhalefettir,deniyor!
*
Kemal Kılıçdaroğlu,bir video iddiasıyla istifa eden Deniz Baykal’ın açık desteğini almaksızın,
Parti örgütünün desteğiyle CHP’nin 33. Olağan Kurultayında Genel Başkan seçildi.
Haziran 2007 de kabul edilmiş ve yürüyen CHP Tüzüğüne göre de parti örgütünün başkanıdır.
Umdeleri 6 ok ile belirlenmiş partiyi temsil ediyor,
Bağlayıcı demeçler vermeye yetkili ve partinin uyumlu çalışmasının gözetmenidir.
*
Aynı şekilde CHP;2008 tarihli “Çağdaş Türkiye için Değişim” başlıklı programı doğrultusunda siyaset yapıyor.
Programın daha 1.bölümü Hedef ve Önceliklerinde;
CHP nin Atatürk ilke ve devrimlerinin bekçisi olduğu ve partinin gücünü tarihsel kökeninden aldığı yazıyor.
Genel Başkanın parti programı doğrultusunda partiyi temsil etmesi gerekiyor…
*
CHP’nin parti programından kaynaklanan siyaset vizyonu;
Önder Sav ve Gürsel Tekin arasında çekişmenin odağını oluşturuyor.
Sadece çarşaf ve türban açılımlarında gösterdiği performans,
Gürsel Tekin’in toplumun geri kalmışlığı ve tutuculuğu ile mücadeleden çok onlarla uzlaşmayı yeğ tutan bir anlayışta olduğunu gösteriyor.
Çarşaf ya da türbanı toplumsal gerçeklik olarak görüyor,
Sağcı partilerin üstlendiği bir misyonu CHP ye yüklemekten kaçınmıyor.
*
Benzer sığlık Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun söylemlerinde de görülüyor. Mesela Kılıçdaroğlu; Türkiye’nin ayrıştığı ve CHP hassasiyetleri Laiklik ve Milliyetçilik konularında,
CHP Programı dışında söylemdedir.
“Askerci” damgası yememek için Türkiye Cumhuriyeti kurucusu ve kollayıcısı TSK ya karşı,
Demokratik tavrını abartıyor;”27 Mayıs’ı yapanlar bugün utanıyorlar” diyor!
Ona göre TSK Cumhuriyetin niteliklerini koruma ve kollama bir yana,
Ülke savunmasıyla ilgili asli görevini yapmalıdır…
*
Türban konusunda da,
“Yüksek öğrenim de başörtüsünü kaldırmak için iktidar partisiyle işbirliğine hazırız.” çağrısında bulunuyor.
Nitekim bir başka konuşmasında “Laikliği tehlikede görmediğini” savunuyor.
AKP ye dair onca deneyim ve Anayasa Mahkemesinin kararını görmezden geliyor…
Cumhuriyetin niteliklerini tehdit eden ve iktidara uzanmış irticaya aldırmıyor!
*
Mesela Kürt Sorunundan söz etmiyor,Kürt sözcüğünü kullanmıyor!
“İyi ama ben Türk de demiyorum!” derken etnik milliyetçiliği reddettiğini ima ediyor.
“İnsan odaklı siyaset” yumuşaklığıyla CHP ilkelerinden Atatürk Milliyetçiliğini yok sayıyor.
Bu suretle “Türk Ulusu” kavramının da içini boşaltıyor.
*
CHP nin yürürlükte olan tüzük ve programına rağmen -ki, kurumsallığı onlar belirliyor,
Kılıçdaroğlu ve Tekin, ikisi birlikte,
Laiklik ve Milliyetçilik ilkelerini kağıt üstünde bırakıyor,partiyi Atatürkçü çizgiden uzaklaştırıyorlar.
29 Ekim Resepsiyonuna laik ilkeye bağlılık adına katılmama kararını;
Genel Başkan forsuyla;”Onlar kişisel tavırlardır,kurumsal bir tavrımız yok” diyerek kırıyor!
Bu noktada partinin yıllardır Atatürkçü felsefede emektarı Önder Sav duruma el koyuyor.
Kriz çıkıyor…
*
Kılıçdaroğlu’nun ” Program ve Tüzük Kurultayı” yapmadan,
Kurultayda istediği yönde bir tüzük ve programı kabul ettirmeden,
CHP ilkelerine rağmen söylemi ve uygulamaları sür-git kriz oluşturuyor.
Parti çatırdıyor, genel seçime 8 ay kalmışken seçimi kazanmak hayal ediliyor.
Bu noktada Kılıçdaroğlu kendini aniden Genel Başkan yapan o karanlık sürece borç ödüyor gibidir.
Birincisi CHP karanlıkları aydınlatmak iddiasındadır.
İkincisi CHP söyleminde Sosyal Demokrasi iyi de, Kemalizm’i yoktur!
Bir yanıt yazın