Serdar Akinan
Öcalan avukatları aracılığıyla çok önemli şeyler söyledi… Özal’ın kesinlikle öldürüldüğüne inandığını söyleyen Öcalan,’Bize karşı da çok önemli komplolar oldu; dört komplo dönemi var. Birincisi Özal’ın öldürülmesiyle yaşanan birinci komplo dönemi… Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın gibi o dönem birçok subayı çözüm yanlısı gördükleri için, kendilerinin önünde engel gördükleri için öldürdüler, tasfiye ettiler. İkinci dönem ’97-98’de yaşandı. O dönemde Erbakan daha samimi, daha çözüme yakın yaklaştı. Erbakan bizimle de ilişkiye geçmişti. Üçüncü komplo 2003-2004 yılında denendi. Bu dönemde Kürtleri parçalamak suretiyle yeni bir komplo tarzı ortaya konuldu. O dönemde de başarılı olamadılar. Şimdi de dördüncü komplo dönemindeyiz”
Bu yeni dönemde ilginç bir isim takıyor…”Yeşil komplo” Hakkari’deki imamın öldürülmesine karşılık 10 PKK’lının infaz edildiğini iddia eden Öcalan, bu konuda Erdoğan’ı açıkça ve doğrudan suçluyor.
YEŞİL KOMPLO
Başbakan’ın bilgisi dahilinde Ankara’dan gönderilen özel bir ekibin infaz operasyonuyla karşılık verildiğine inandığını açıklayan Öcalan, ”Bu yeşil komplonun merkezi Washington’dur. Washington merkezli yürütülüyor. Washington derken sadece Fethullah Gülen anlaşılmamalıdır, Fethullah Gülen’in rolü burada basittir, onu çok da büyütmemek gerekir” diyor. 2005 yılında Başbakan Diyarbakır’a gidip ‘Kürt sorunu benim sorunumdur, çözeceğim’ dediğinde Türk Gladiosu onu da Ecevit gibi götürecekti, ancak anlaştılar… diyen Öcalan, konuşmasında İmralı sürecine dair de kritik bilgiler veriyor.
31 EKİM’DE ÇEKİLECEĞİM
Konuşmasının en önemli kısmında satır aralarında çok önemli bir bilgi açığa çıkıyor… Adına ister hükümet, ister asker, ister MİT diyelim kısaca devlet ile PKK arasında İmralı’da sürdürülen gizli görüşmelerde bir tıkanma olduğu anlaşılıyor. Medya üzerinden mesaj veren Öcalan, açıkça ve adeta son kozunu oynuyor:
”31 Ekim’in sonuna kadar eğer çözüm amaçlı gelmezlerse kellem de gitse bundan sonra karışmayacağım. Bu oyuna gelmeyeceğim, bana çözüm temelinde gelmezlerse hiçbir açıklama da yapmayacağım. Eğer bana çözüm amaçlı gelirlerse de ben o zaman kendi görüşümü belirtirim.”
İKİ PROTOKOL ŞARTI
Öcalan, görüşme zeminindeki çerçeveyi ise şöyle formalize ediyor…
İki protokol imzalanmasını şart koşuyor: ”Birincisi güvenlik protokolü, ikincisi demokratik haklar protokolü, anayasa bunun içindedir.” Bu iki şart olmazsa da savaş çağrısı yapıyor…
‘ORTA YOĞUNLUKLU SAVAŞ KAPIDADIR’
İşte ‘orta yoğunluklu savaş’ kapıdadır. Her türlü savunma, öz savunma konumlarını güçlendirirler. Halkla birlikte bu işi yürütürler.
Öcalan bunları söylüyor… Bence çok kritik bir evreye girildiği ortada… Ve bu arada KCK davası başlıyor… Aralarında belediye başkanları ile kapatılan DTP’nin yöneticilerinin de bulunduğu 151 kişi hakkındaki kritik dava, pazartesi Diyarbakır’da görülmeye başlanacak.
Bir yanıt yazın