12/10/2010 2:00
Türk hükümeti Ahtamar’daki ayinle imajını düzeltmeyi amaçlıyordu. Fakat tarihi başkentlerinin tam kalbinde yer alan en kutsal tapınaklarından birini ‘tarihsel bir kalıntı’ olarak müzeye çevirip, Ermenilere senede bir gün dua etme izni verilmesi çok da hoşgörülü bir tavır gibi görünmüyor
Ara Toranyan (Arşivi)
Bu sefer ne tartışma oldu ne de en ufak bir polemik. Birkaç şahsi istisna dışında Ermenilerin tümü, eski Ermenistan’ın beşiği Van Gölü’ndeki Ahtamar Adası’nda Ermeni mimarisinin en saf mücevherlerinden birinde Türk devletinin yapılmasına izin verdiği ayini boykot etmeyi tercih etti. Bu propaganda operasyonunun iplerinin bu sefer bir katedral kadar aşikâr olduğunu söylememiz gerekir.
Türk hükümeti, AB’ye üyelik dosyasında kullanmak üzere, dünyaya Ermeniler konusunda yeniden bir hoşgörü imajı vermeye çalışıyordu, zira insan hakları ve azınlıklar açısından ilerlemesinde gevşek davranıyor. İslamcı Türk yetkililer birkaç senedir otların daha ‘yeşil’ göründüğü Asya veya Ortadoğu’ya göz dikerek iştahlarına çeşitlilik katmaya çalışsalar da Avrupa hedefinden de vazgeçmiş değiller. Bu açıdan bakıldığın-da, Brüksel’e giden her yol mübah.
Haç, samimiyetsizliği açık etti
İnananların sıkıntılarının ve Ermenilerin nostaljisinin bu şekilde kullanılması, ‘halkla ilişkiler planı’nın da ötesinde, Türk yönetiminin inanılmaz sinizmini ortaya çıkarmasaydı, gülüp geçebilirdik. Ermenilere karşı en karanlık borçlardan birini taşıyan bir devlet (1,5 milyondan fazla kurban, 2 bin yıkılmış kilise), böylesine kaba düzenbazlıklarla tekrar hoşgörülüymüş gibi bir imaj edinebileceğini sanıyor. Türk devleti mucizelere inanıyor anlaşılan. Bu girişim yönetimin iyi kalpliliğini vurgulamak şöyle dursun, kibiri ortaya koymaktan başka işe yaramıyor. Ermenilere tarihi başkentlerinin tam kalbinde yer alan en kutsal tapınaklarından birinde dua etmeleri için sadece senede bir izin verilmesine başka ne denebilir? Ama doğrudur, 100 yıllık yasağın ardından birdenbire bundan fazlasını vermek baş döndürebilirdi. Acelesi yok, anladık.
Hıristiyan varlığın imhası ve 1915 soykırımıyla tanınan bu ülkenin geçmişinde doğal olarak yer alan ve günümüzde de kendinden söz ettirmeye devam eden bu zihniyetin üzerine, nadir görülen bir küstahlık ekleniyor. Siz söyleyin: Bugün dünyanın 16. ekonomik gücü olmakla böbürlenen bu ülke, kilisenin üzerine bir haçı zama-nında yerleştirecek parayı bulamıyor. Yani Ermeniler alenen bir müzeye davet edilmiş oldu. Ermeni halkını tarihin bir kalıntısına indirgeme isteği hiçbir zaman sönmemiş olan devlet mekanizmasından, şaşırtıcı olmayan, güçlü bir sembol.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi bu medyatik şov, bilindiği gibi Ankara’nın soytarılıkları nedeniyle hezimetle sonuçlanan Ermenistan-Türkiye protokollerinin imzalanmasından bir yıl sonra düzenleniyor. Bu tarih dünyaya, Türk yönetiminin daha birkaç gün önce imzaladığı bir belgeye sonradan koşullar ekleyerek sergilediği 180 derece dönüşü dünyaya hatırlatmak için mi seçildi? Niyet ne olursa olsun, Van’daki küçük düşürme teşebbüsü ters tepti. Kamera-manlar bu Türk turizm ‘ofisi’ne düzenle- nen rehberli ziyaretten tatmin olmadı. Ve hemen hemen tüm medya, bu ıssız bölgede böylesine bir şaheser yaratabilmiş insanların nasıl ve hangi koşullar altında ortadan kaybolabildiği sorusunu sordu.
Bu olaydan çıkarılan ders şu ki, Türk yönetimi bundan böyle Ermeni sorunu hakkında ne yaparsa yapsın, hep köşede kendisini bekleyen biri olacak. Her zaman, her koşulda, felsefeci Bernard-Henri Levy’nin deyişiyle ‘bu ibret verici ve neredeyse ilk soykırım’ı, bu temel suçu hatırlatacak bir parlamento, bir siyasetçi, bir gazeteci, sağ kalanların soyundan gelen birileri çıkacak. Türk yönetimi bu olaydan ders çıkarıp Ermenilerle tarihin daha farklı, daha insani bir biçimde yazılmasını isteyen kendi aydınlarından bazılarına daha fazla kulak vermeli.
Türkiye bugün artık insan haklarına önem verme lüksü olmayan, gelişmemiş bir ülke değil. Eğer maddi varoluş koşullarının vicdan üzerinde bir etkisi varsa, bu devlet artık bilmesinlercilik için yoksulluk mazeretini kullanamaz. Yeniden kavuştuğu refah, bilakis bu devletin kutsala saygısızlık etmeyen genel bir kalkınma düzeyine erişmesini sağlamalı. Yoksa AKP’nin yaptığı gibi dini siyasete davet etmek ne işe yarar?
Diğer dinleri hakir görüyor
Ruhani ile dünyevi arasındaki bu evlilik, Ankara’nın bir kez daha gösterdiği gibi, diğer dinleri hakir görmekten başka işe yaramıyorsa, bu birliktelik Avrupalı yetkililer nezdinde Türkiye dosyasına da yaramayacaktır. Aksine bu yetkililer, en azından Avrupa konusunda Türkiye’nin geleceğinin Ermenistan’dan geçeceğini düşünmeye başlayabilirler. (Fransa’da yayımlanan Nouvelles d’Armenie (Ermenistan’dan Haberler) dergisinin yayın yönetmeni, eski ASALA lideri, 7 Ekim 2010)