Şu sıralar, bu lafı edebilecek en uygun kişi olduğundan, bu lafı Haşim Kılıç etmiştir. Gelecekte planlananların önünün açmak için topluma “yoklama çekmiştir | |
endererdemil
“(…)Bence ilk 3 maddeyi dondurmak, evrensel hukuk kurallarına uygun değil. Ben ilk 3 maddeyi donmuş maddeler olarak görmüyorum. Aksi halde Anayasa’yı dondurursunuz. Hukuk devletini, demokrasiyi, laikliği geri götüren uygulamaya geçit verilemez. İlk 3 maddeye pozitif olarak dokunulabilir.” Bu sözler Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a ait. Dondurulmasın dediği “ilk üç madde de şöyle: MADDE 1: Türkiye Devleti bir cumhuriyettir. MADDE 2: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. MADDE 3: Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır. Aynı Haşim Kılıç, aldığı tepkiler üzerine: “Yok ben öyle demedim. Kalan 173 Maddeyi değiştirerek …” diye geri adım attı. Haşim Kılıç öyle demiş olsa da böyle demiş olsa da taşı atmış, Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak Yüksek Yargı’yı siyasallaştırmıştı. Anayasa’yı değiştirmek siyasetçilerin işidir. Anayasa Mahkemesi Başkanı da yürürlükteki anayasa doğrultusunda kararlarını verir. Anayasanın tamamını veya bazı maddelerini beğenmeyen, bunu da kamuoyuyla paylaşan Anayasa Mahkemesi Başkanı görev tanımının dışına çıkmış, siyaset yapmıştır. Haşim Kılıç, Anayasanın ilk üç maddesinin “dondurulamayacağını” söyleyerek kamuoyunun nabzını yoklamıştır. Şu sıralar, bu lafı edebilecek en uygun kişi olduğundan, bu lafı Haşim Kılıç etmiştir. Gelecekte planlananların önünün açmak için topluma “yoklama çekmiştir.” Haşim Kılıç, 1968 yılında Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ne girdi ve 1972 yılında mezun oldu. 1974 yılında Sayıştay Başkanlığı’nda denetçi yardımcısı olarak göreve başladı. Denetçi, başdenetçi unvanlarını aldıktan sonra 1985 yılında Sayıştay üyeliğine, beş yıl süren üyelikten sonra da 1990 yılında Turgut Özal tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine getirildi. 1999 yılında ilk defa Anayasa Mahkemesi Başkan Vekilliğine, 2007 yılında da Anayasa Mahkemesi Başkanlığına seçildi. Haşim Kılıç’ın 1975 yılında İBDA-C örgütünün yayın organı olan Gölge dergisinin Ankara temsilciliği görevini yürüttüğü iddia edildi. Her ne kadar yalanladıysa da gerek derginin Eskişehir temsilcisi Av. Harun Yüksel, gerekse Baran Dergisinde bir yazı yazan Av Ahmet Arslan beyanlarıyla Haşim Kılıç hakkındaki iddiaları güçlendirdi. İBDA-C lideri Mirzabeyoğlu ile 1970’li yıllardan tanıştığı da anılan kaynakların verdiği bilgiler arasındaydı. 1990 yılında Turgut Özal tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine getirilişi, Bugün yaşananları yıllar önceden planlandığının kanıtı sanki. Haşim Kılıç, AKP aleyhine açılan kapatma davasında Anayasa mahkemesinin 10 üyesinin kabul karara red oyu vererek AKP’nin demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine aykırı eylemlerin odağı haline geldiği görüşüne katılmadı. Diğer 10 üye de, demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine aykırı eylemlerin odağı haline geldiği konusunda hüküm verdikleri AKP’nin Türkiye’yi yönetmeye devam etmesini uygun gördü. Haşim Kılıç, Anayasa’nın ilk üç maddesi üzerine söylediklerinden sonra yeni bir kavram attı ortaya: Derin devlete karşı “derin özgürlük”. Bu sözleriyle, tarikatların ve bölücülerin cirit attığı, devletin kendini koruma dürtüsünün yok edildiği bir ortamdan söz ediyor olmalıydı. Haşim Kılıç, Anayasanın ilk üç maddesi üzerine yaptığı “yoklama çekme” eylemiyle yüksek yargıyı boyunca siyasete sokmuştur. Hem de siyasi iktidarın yanı başında yer alarak. Anayasa Mahkemesinin diğer üyelerinden de ses çıkmamaktadır. Haşim Kılıç’ın, son günlerde söylediklerinden anlaşılması gereken şudur: “Ey Yurttaşlar! Türkiye’de tek ses dönemi başlamıştır. Bundan sonra iktidarın sesinden başka ses, çıksa da duyulmayacaktır!” |
Bir yanıt yazın