PARTİ DEVLET ÇÖZERSE

            PARTİ  DEVLET ÇÖZERSE
          Türkiye’nin  küresel Yahudi-Amerikan  egemenliğine  karşı direnci zayıflıyor.
          Hegemonun önce inanışı ardından ekonomik çıkarlarından bezediği siyaseti  ya da materyalizmi,
          Cumhuriyet Devrimiyle  kazanılan  ulus bilincini ve değerlerini son kertesinde kuşatmış bulunuyor.
         
          *
          İşte, Medeniyetler İttifakı Projesiyle yüceİslam dininin Batı medeniyetine devşirilmesi,
          Yahudi-Amerikan merkezlerinden destekli cemaat vasıtasıyla  yolunda yürütülüyor!
          O cemaatin teşvik ve katılımıyla devletin istihbarat, güvenlik, iletişim,bankacılık,enerji ve benzeri  tüm kilit organizasyonları;
          Asla şaka değil, sanki kurtarılmış ve emre amadedir!
          Devlet partileştirilmiştir…
         
          *          
          Yüksek Yargıda  Anayasa Mahkemesi ve Hakimler-Savcılar Yüksek Kurulu yeniden yapılanmış,
          Referandum sonucuyla  siyasetin emrine verilmiş bulunuyor.
          Özel Yetkili Mahkemelerle de,
          Parti-Devlet; hukukun üstünlüğünü ele geçirmiş, tartışmasız en büyük güc haline gelmiştir…

          *
          Küresel hegemonun  gündeminde,
          Sıra Orta Doğu’nun temel sorunlarından biri Kürt Sorununun çözülmesindedir.
          Sorun çözüldüğünde ya da çözülmüş gibi kabul edildiğinde,
          Birer ucunda İsrail ve İran’ın şeriat esaslı soğuk savaşının tam destek noktasında,
          Türkiye; Kürtçü kamburundan rahatlayacak ya da rahatlatılmış gibi olurken,
          Kuzey Irak’tan hareketle Irak’ta istikrar sağlanmasına fırsat verilecek, 
          Faydası  heep İsrail’e yazılacaktır!

          *
          Fakat hegemonun başarısının dayandığı  böl-parçala siyaseti,
          Dilediği çözümlerin zorluğunu da oluşturuyor.
          Mesela Irak’ta ayrışmış Şii,Sünni,Kürt,Türkmen, Arap çıkarlarından bir türlü  hükümet oluşturulamıyor!
          Türkiye’de benzer ayrışmışlık onlarca yıllık ağır Kürt sorununun,
          Çözümünde dahi ayrı tellerden çalınmasının nedeni oluyor…

          *
          Demokratik anayasa, ulus,vatan, siyaset  ya da Demokratik Özerklik söyleminde,
          Ayrılıkçı Kürt Hareketinin  siyasal ve silahlı gücü BDP ve PKK;
          Çatışmasızlık kararını bir ay daha uzattı!
          Bu süreçte Abdullah Öcalan tarafların uzlaşmasında  güven oluşturacak,
          Genel seçim sonrasında parlamentoya sunulacak,
           Biri güvenlik diğeri demokratik haklar ve anayasa gereklerini gösterir protokol tutulmasını istiyor! 
           Şaşırmış!
          Nasıl olurda, ayrışmış çıkarlar çerçevesinde Türkiye’nin protokol yada benzeri bir sözleşmeye asla yeltenemeyeceğini bilmiyor?                
          Abdullah Öcalan’ın şu sözleri,
           “Gördüğünüz gibi işler geldi,bana düğümlendi.
          Dünya da en az bilgilendirilen kişiyim ama en küçük bilgi kırıntısıyla en detayına kadar yorumlayabiliyorum.
          Başbakan ne yapmaya çalışıyor?
          Bu kadar dış seferler neyin nesi?
          Dışarıda ne var,sorun ancak burada çözülür!” derken;
          Megolamania’sını, yalnızlığını ve korkusunu ele veriyor.
          Dünyayı kendisi sanıyor sadece kendi yörüngesinde  dönüyor!
          Önderliği  kurumuş bir kaynak olmaktan öteye gidemiyor…
          Esasen ayrılıkçı Kürtçüler “sakla samanı gelir zamanı” ilkesinden hareketle bir gün yeniden günyüzüne  çıkmayı hedefliyor.
          PKK yöneticileri  İsrail-ABD merkezlerinden yaşam güvencesine,
          Militanlar Türkiye’de arazi olmaya,
          Siyasi örgütlülüğü BDP ise siyaset yapmaya çoktan razıdır!
          Şartlar olgunlaşırken elbette bir sürü tatavası da oluyor…
 
         *
          CHP de Deniz Baykal, Kemal Kılıçdaroğlu ile sürpriz bir görüşmede, 
         “Anayasa değişikliği konularının  alt yapısı oluşmadan  gösterilecek  uzlaşmacı tavırda dikkatli olunmalı,
          AKP’den ayrışmak lazım,benzeşmek değil.Tabanı küstürmemek gerekir.”   ikazında bulunuyor.
          Tecrübeli eski Genel Başkan Cumhuriyet duyarlılıklarından asla vazgeçilmeyeceğini  biliyor!
          Bir anda CHP’nin  “dokunulmazlıkların kaldırılması” kozunun parti-devlet-yargı birlikteliğinde AKP ye etkisinin olmayacağı anlaşılmıştır.
          Bu durumda  Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde üretkenliği ve zayıf örgütüyle  CHP nin genel seçim kazanmaktan başka çaresi bulunmuyor.
          MHP ise canını dişine takmış direniyor…

          *
          Devletin ve Yargının da partisi AKP;
          Siyasi hedefini ve  Kürt Sorununu,
          Anayasanın gösterdiği Cumhuriyetin nitelikleri temelinde tek başına çözmeyi amaçlıyor!
          Bir tarafta devlet örgütü içinde kimi görevlileriyle İmralı’da göz boyama görüşmeleri yapıyor,
          Zamana oynuyor…
          Diğer tarafta kendine kullanmak üzere devletin tüm eski defterlerini açıyor.
          Yakın tarihin karanlıkta kalan olaylarını çözmek ve giderek cumhuriyetten rövanş almak hedefleniyor.
 
          *
          AKP kurgusu uluslararası serbest piyasaların dayandığı esastan yola çıkıyor.               
          Türkiye’de ekonomi üzerinde sağlanacak egemenlikle cumhuriyet ideolojisinin,
          İşte Kuzey Irak’ta sağlandığı gibi Kürt  ideolojisinin de bastırılacağı esas alınıyor.
          Devletin ekonomide örgütlülüğü kumandasında,
          Büyüklü-küçüklü  dinci  sanayi,tarım, ticaret ve hizmet sektörü grupları,şirketleri,iş çevrelerinin,
          Oluşturdukları  “şirketler oligarşisinden” o ideolojiler yerine  dinci ideoloji üretiliyor…
          Doğrusu AKP, referandum öncesi o yörenin işadamları ve çevrelerini kazanmak adına uyguladığı politikalardan  ve sonuçtan  cesaret alıyor…
          *
          Elbette güvenlik boyutu da ihmal edilmiyor.
          Uzun bir  süredir TSK,  Irak sınırında ağır silahlar,obüs,top,tank tahkimatı yapıyor.
          Yeni karakollar,her vadide yollar,coğrafyanın bütünlüğünü koparan barajlar  inşa ediliyor.
          Irak sınırında oluşturulacak güvenlik şeridi için Irak hükümetinden izin bekleniyor.
          ABD-Irak-Türkiye üçlü mekanizması Kuzey Irak Kürdistanı eklentisiyle çalışıyor.                    
          Hakkari, Van ve çevresinde sıkı bir istihbarat ağı tesis edilirken,
          Vatandaşlar örgütlü iş odaklarınca   aş ve iş örgütlülüğüne alınıyor!

          *
          AKP “tek devlet,tek millet,tek bayrak!”sloganından hareketle,
          Giderek anayasanın cumhuriyet niteliklerini aynen yerinde,
          Fakat yalnızca anayasa kitapçığı kağıdı üzerinde bırakıyor!
          Yaşamın pratiği devlet-yargı-parti üçlemesinde bir siyasi parti önderliğinde,
          Dinci cemaat-tarikat  şirketlerinin oligarşisine terkediliyor.
          Öylece dincinin islamı; Türk ulusçuluğunun önüne geçiyor…
 
          *
          TSK derseniz?
          İbareyi tamamlamak gerekiyor;”Devlet,Yargı,Ordu ve Parti”!

<p>            PARTİ  DEVLET ÇÖZERSE
          Türkiye'nin  küresel Yahudi-Amerikan  egemenliğine  karşı direnci zayıflıyor.
          Hegemonun önce inanışı ardından ekonomik çıkarlarından bezediği siyaseti  ya da materyalizmi,
          Cumhuriyet Devrimiyle  kazanılan  ulus bilincini ve değerlerini son kertesinde kuşatmış bulunuyor.
         
          *
          İşte, Medeniyetler İttifakı Projesiyle yüceİslam dininin Batı medeniyetine devşirilmesi,
          Yahudi-Amerikan merkezlerinden destekli cemaat vasıtasıyla  yolunda yürütülüyor!
          O cemaatin teşvik ve katılımıyla devletin istihbarat, güvenlik, iletişim,bankacılık,enerji ve benzeri  tüm kilit organizasyonları;
          Asla şaka değil, sanki kurtarılmış ve emre amadedir!
          Devlet partileştirilmiştir...
         
          *          
          Yüksek Yargıda  Anayasa Mahkemesi ve Hakimler-Savcılar Yüksek Kurulu yeniden yapılanmış,
          Referandum sonucuyla  siyasetin emrine verilmiş bulunuyor.
          Özel Yetkili Mahkemelerle de,
          Parti-Devlet; hukukun üstünlüğünü ele geçirmiş, tartışmasız en büyük güc haline gelmiştir...</p>
<p>          *
          Küresel hegemonun  gündeminde,
          Sıra Orta Doğu'nun temel sorunlarından biri Kürt Sorununun çözülmesindedir.
          Sorun çözüldüğünde ya da çözülmüş gibi kabul edildiğinde,
          Birer ucunda İsrail ve İran'ın şeriat esaslı soğuk savaşının tam destek noktasında,
          Türkiye; Kürtçü kamburundan rahatlayacak ya da rahatlatılmış gibi olurken,
          Kuzey Irak'tan hareketle Irak'ta istikrar sağlanmasına fırsat verilecek, 
          Faydası  heep İsrail'e yazılacaktır!</p>
<p>          *
          Fakat hegemonun başarısının dayandığı  böl-parçala siyaseti,
          Dilediği çözümlerin zorluğunu da oluşturuyor.
          Mesela Irak'ta ayrışmış Şii,Sünni,Kürt,Türkmen, Arap çıkarlarından bir türlü  hükümet oluşturulamıyor!
          Türkiye'de benzer ayrışmışlık onlarca yıllık ağır Kürt sorununun,
          Çözümünde dahi ayrı tellerden çalınmasının nedeni oluyor...</p>
<p>          *
          Demokratik anayasa, ulus,vatan, siyaset  ya da Demokratik Özerklik söyleminde,
          Ayrılıkçı Kürt Hareketinin  siyasal ve silahlı gücü BDP ve PKK;
          Çatışmasızlık kararını bir ay daha uzattı!
          Bu süreçte Abdullah Öcalan tarafların uzlaşmasında  güven oluşturacak,
          Genel seçim sonrasında parlamentoya sunulacak,
           Biri güvenlik diğeri demokratik haklar ve anayasa gereklerini gösterir protokol tutulmasını istiyor! 
           Şaşırmış!
          Nasıl olurda, ayrışmış çıkarlar çerçevesinde Türkiye'nin protokol yada benzeri bir sözleşmeye asla yeltenemeyeceğini bilmiyor?                
          Abdullah Öcalan'ın şu sözleri,
           "Gördüğünüz gibi işler geldi,bana düğümlendi.
          Dünya da en az bilgilendirilen kişiyim ama en küçük bilgi kırıntısıyla en detayına kadar yorumlayabiliyorum.
          Başbakan ne yapmaya çalışıyor?
          Bu kadar dış seferler neyin nesi?
          Dışarıda ne var,sorun ancak burada çözülür!" derken;
          Megolamania'sını, yalnızlığını ve korkusunu ele veriyor.
          Dünyayı kendisi sanıyor sadece kendi yörüngesinde  dönüyor!
          Önderliği  kurumuş bir kaynak olmaktan öteye gidemiyor...
          Esasen ayrılıkçı Kürtçüler "sakla samanı gelir zamanı" ilkesinden hareketle bir gün yeniden günyüzüne  çıkmayı hedefliyor.
          PKK yöneticileri  İsrail-ABD merkezlerinden yaşam güvencesine,
          Militanlar Türkiye'de arazi olmaya,
          Siyasi örgütlülüğü BDP ise siyaset yapmaya çoktan razıdır!
          Şartlar olgunlaşırken elbette bir sürü tatavası da oluyor...
 
         *
          CHP de Deniz Baykal, Kemal Kılıçdaroğlu ile sürpriz bir görüşmede, 
         "Anayasa değişikliği konularının  alt yapısı oluşmadan  gösterilecek  uzlaşmacı tavırda dikkatli olunmalı,
          AKP'den ayrışmak lazım,benzeşmek değil.Tabanı küstürmemek gerekir."   ikazında bulunuyor.
          Tecrübeli eski Genel Başkan Cumhuriyet duyarlılıklarından asla vazgeçilmeyeceğini  biliyor!
          Bir anda CHP'nin  "dokunulmazlıkların kaldırılması" kozunun parti-devlet-yargı birlikteliğinde AKP ye etkisinin olmayacağı anlaşılmıştır.
          Bu durumda  Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde üretkenliği ve zayıf örgütüyle  CHP nin genel seçim kazanmaktan başka çaresi bulunmuyor.
          MHP ise canını dişine takmış direniyor...</p>
<p>          *
          Devletin ve Yargının da partisi AKP;
          Siyasi hedefini ve  Kürt Sorununu,
          Anayasanın gösterdiği Cumhuriyetin nitelikleri temelinde tek başına çözmeyi amaçlıyor!
          Bir tarafta devlet örgütü içinde kimi görevlileriyle İmralı'da göz boyama görüşmeleri yapıyor,
          Zamana oynuyor...
          Diğer tarafta kendine kullanmak üzere devletin tüm eski defterlerini açıyor.
          Yakın tarihin karanlıkta kalan olaylarını çözmek ve giderek cumhuriyetten rövanş almak hedefleniyor.
 
          *
          AKP kurgusu uluslararası serbest piyasaların dayandığı esastan yola çıkıyor.               
          Türkiye'de ekonomi üzerinde sağlanacak egemenlikle cumhuriyet ideolojisinin,
          İşte Kuzey Irak'ta sağlandığı gibi Kürt  ideolojisinin de bastırılacağı esas alınıyor.
          Devletin ekonomide örgütlülüğü kumandasında,
          Büyüklü-küçüklü  dinci  sanayi,tarım, ticaret ve hizmet sektörü grupları,şirketleri,iş çevrelerinin,
          Oluşturdukları  "şirketler oligarşisinden" o ideolojiler yerine  dinci ideoloji üretiliyor...
          Doğrusu AKP, referandum öncesi o yörenin işadamları ve çevrelerini kazanmak adına uyguladığı politikalardan  ve sonuçtan  cesaret alıyor...
          *
          Elbette güvenlik boyutu da ihmal edilmiyor.
          Uzun bir  süredir TSK,  Irak sınırında ağır silahlar,obüs,top,tank tahkimatı yapıyor.
          Yeni karakollar,her vadide yollar,coğrafyanın bütünlüğünü koparan barajlar  inşa ediliyor.
          Irak sınırında oluşturulacak güvenlik şeridi için Irak hükümetinden izin bekleniyor.
          ABD-Irak-Türkiye üçlü mekanizması Kuzey Irak Kürdistanı eklentisiyle çalışıyor.                    
          Hakkari, Van ve çevresinde sıkı bir istihbarat ağı tesis edilirken,
          Vatandaşlar örgütlü iş odaklarınca   aş ve iş örgütlülüğüne alınıyor!</p>
<p>          *
          AKP "tek devlet,tek millet,tek bayrak!"sloganından hareketle,
          Giderek anayasanın cumhuriyet niteliklerini aynen yerinde,
          Fakat yalnızca anayasa kitapçığı kağıdı üzerinde bırakıyor!
          Yaşamın pratiği devlet-yargı-parti üçlemesinde bir siyasi parti önderliğinde,
          Dinci cemaat-tarikat  şirketlerinin oligarşisine terkediliyor.
          Öylece dincinin islamı; Türk ulusçuluğunun önüne geçiyor...
 
          *
          TSK derseniz?
          İbareyi tamamlamak gerekiyor;"Devlet,Yargı,Ordu ve Parti"!</p> - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir