Rauf R. DENKTAŞ
Yazarın tüm yazılarını görüntüle
13 Eylül 2010, Pazartesi 23:44 Yorum Yaz Yazdır Arkadaşına Gönder Paylaş
“Tüm günlük” görüşme 4 saat’te son bulunca, Rum lideri Hristofyas içini döküverdi:
“Halkıma verdiğim söz değişmezdir ve son sözdür: iki kesimli, iki toplumlu federasyondan vazgeçmeyeceğiz, çünkü adayı, ülkeyi, halkı ve ekonomimizi birleştirmenin tek yolu budur. Yeniden, barış şartlarında, federal devletimizde müşterek katılım ve işbirliği içinde Kıbrıslı Türklerle Rumların bir araya gelmesini istiyoruz. Eroğlu’nun masaya getirdikleri ve konuya yaklaşımı ile bunu başaramayız. Bu öneriler iki tarafı birbirine yaklaştırmıyor. Taksim halk için (Rumlar ve Türkler için) yeni ızdıraplara neden olacaktır. Bu günkü mücadelemiz, çok zor şartlar altında işgalden ve taksimden kurtulmak içindir. Konunun uzaması, adayı taksim etmek isteyenlerin işine yaramaktadır. Türkiye, kendi iç sorunları nedeniyle, uzlaşmaya yardımcı olmamaktadır. Türkiye de bilmektedir ki işlerliği olan adil bir uzlaşma olmaksızın Kıbrıs meselesi halledilemez ve Türkiye de AB’ye üye olamaz; Ancak, öyle anlaşılıyor ki Türkiye henüz böyle bir uzlaşmaya hazır değildir”.
Uzun sözün kısası Hristofyas “Makarios’un izinde, EOKA’dan ilham alarak tek halktan oluşan Kıbrıs’ın meşru hükümeti ile kol kola, 1960 Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı olarak Sayın Eroğlu’ndan ve Türkiye’den insafa gelmelerini ve kendisine yardımcı olmalarını istemektedir.
Başka bir deyimle Hristofyas, Makarios’un yoluna gelmemizi, EOKA’dan ilham alarak 1963’den 1974’e kadar bize yapılanları unutmamızı, Kıbrıs Cumhuriyetinin ortaklık olduğundan da vazgeçip, bu Cumhuriyetin Rum çoğunluğuna bağlı üniter bir devlet olduğunu kabul etmemizi, Makarios’un “ölmüştür ve gömülmüştür” dediği 47 yıldır uygulamadıkları Anayasanın geçerli olduğunu ve iki toplumlu, tek halklı, tek egemenliği olan bir Federasyona, bu anayasayı tadil ederek gidilebileceğini kabul etmemizi beklemektedir.
Adil ve işbirliği olan bir sonuca ancak bu şekilde varılabilirmiş! Kuşkusuz, bu Rum cennetinde Rumlarla kardeşçe yaşayabilmemiz için “barbar, işgalci Türkiye’nin aradan çekilmesi ve garanti anlaşmasının da lağvedilmesi ön şarttır. AB normları altında birleşen tek halktan, tek devletten, tek egemenlikten oluşan ve adına Hristofyas’ın deyimi ile “üniter federasyon” denilecek olan bu ucube ülkede, AB normları uygulanacak böylelikle AB üyesi “Kıbrıslılar” ve AB üyesi Yunanlılar, adanın istedikleri yerine yerleşebilecekler; Rum göçmenler de eski yerlerine dönebilecekler hem de tazminatlarını alarak!
Manzara budur! İçimizde Hristofyas’ın bu güzel, olumlu önerilerini niye kabul etmiyoruz diye yırtınanlar var, Rum idaresini 47 yıldır, tüm zulmüne rağmen, destekleyen dış güçler var. BM Güvenlik Konseyi 47 yıldır Rum’un yalanının peşine takılmış Kıbrıs’ta barış arıyor, Kıbrıs’a kendi sapık kararlarına uyarak eli kanlı Rum idaresinin “Meşru” ünvanını koruyan askerlerinin barış getiremediğini, barışın 1974’de Türkiye sayesinde geldiğini kabul edemiyor ve Hristofyas’ın “son görüşmeler, iki tarafı yakınlaştırmadır” beyanına rağmen, BM Temsilcisi “gidişattan memnuniyet” beyan ediyor.
Evet, zamanı gelmiştir. Hristofyas’a yardımcı olalım. İki halk, iki devlet ve garantilerin devamı ilkelerinden vazgeçerek, Hristofyas’ın önünde eğilip, mübarek ellerini öpelim. Makarios’un kutsal yolunda, EOKA’dan aldığımız ilham ile Yunan Kıbrıs’ın yücelmesi için Rum kardeşlerle kucaklaşalım!
Şehitler, mezardan kalkıp, bize “Allah cezanızı versin, nankörler, şerefsizler” diyecekmiş. Kimin umuruna? Yeter ki Hristofyas ve onu destekleyen yüce(!) devletler sevinsinler!.
Hristofyas’ı sevindirelim
Rauf R. DENKTAŞ
Yazarın tüm yazılarını görüntüle
13 Eylül 2010, Pazartesi 23:44 Yorum Yaz Yazdır Arkadaşına Gönder Paylaş
“Tüm günlük” görüşme 4 saat’te son bulunca, Rum lideri Hristofyas içini döküverdi:
“Halkıma verdiğim söz değişmezdir ve son sözdür: iki kesimli, iki toplumlu federasyondan vazgeçmeyeceğiz, çünkü adayı, ülkeyi, halkı ve ekonomimizi birleştirmenin tek yolu budur. Yeniden, barış şartlarında, federal devletimizde müşterek katılım ve işbirliği içinde Kıbrıslı Türklerle Rumların bir araya gelmesini istiyoruz. Eroğlu’nun masaya getirdikleri ve konuya yaklaşımı ile bunu başaramayız. Bu öneriler iki tarafı birbirine yaklaştırmıyor. Taksim halk için (Rumlar ve Türkler için) yeni ızdıraplara neden olacaktır. Bu günkü mücadelemiz, çok zor şartlar altında işgalden ve taksimden kurtulmak içindir. Konunun uzaması, adayı taksim etmek isteyenlerin işine yaramaktadır. Türkiye, kendi iç sorunları nedeniyle, uzlaşmaya yardımcı olmamaktadır. Türkiye de bilmektedir ki işlerliği olan adil bir uzlaşma olmaksızın Kıbrıs meselesi halledilemez ve Türkiye de AB’ye üye olamaz; Ancak, öyle anlaşılıyor ki Türkiye henüz böyle bir uzlaşmaya hazır değildir”.
Uzun sözün kısası Hristofyas “Makarios’un izinde, EOKA’dan ilham alarak tek halktan oluşan Kıbrıs’ın meşru hükümeti ile kol kola, 1960 Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı olarak Sayın Eroğlu’ndan ve Türkiye’den insafa gelmelerini ve kendisine yardımcı olmalarını istemektedir.
Başka bir deyimle Hristofyas, Makarios’un yoluna gelmemizi, EOKA’dan ilham alarak 1963’den 1974’e kadar bize yapılanları unutmamızı, Kıbrıs Cumhuriyetinin ortaklık olduğundan da vazgeçip, bu Cumhuriyetin Rum çoğunluğuna bağlı üniter bir devlet olduğunu kabul etmemizi, Makarios’un “ölmüştür ve gömülmüştür” dediği 47 yıldır uygulamadıkları Anayasanın geçerli olduğunu ve iki toplumlu, tek halklı, tek egemenliği olan bir Federasyona, bu anayasayı tadil ederek gidilebileceğini kabul etmemizi beklemektedir.
Adil ve işbirliği olan bir sonuca ancak bu şekilde varılabilirmiş! Kuşkusuz, bu Rum cennetinde Rumlarla kardeşçe yaşayabilmemiz için “barbar, işgalci Türkiye’nin aradan çekilmesi ve garanti anlaşmasının da lağvedilmesi ön şarttır. AB normları altında birleşen tek halktan, tek devletten, tek egemenlikten oluşan ve adına Hristofyas’ın deyimi ile “üniter federasyon” denilecek olan bu ucube ülkede, AB normları uygulanacak böylelikle AB üyesi “Kıbrıslılar” ve AB üyesi Yunanlılar, adanın istedikleri yerine yerleşebilecekler; Rum göçmenler de eski yerlerine dönebilecekler hem de tazminatlarını alarak!
Manzara budur! İçimizde Hristofyas’ın bu güzel, olumlu önerilerini niye kabul etmiyoruz diye yırtınanlar var, Rum idaresini 47 yıldır, tüm zulmüne rağmen, destekleyen dış güçler var. BM Güvenlik Konseyi 47 yıldır Rum’un yalanının peşine takılmış Kıbrıs’ta barış arıyor, Kıbrıs’a kendi sapık kararlarına uyarak eli kanlı Rum idaresinin “Meşru” ünvanını koruyan askerlerinin barış getiremediğini, barışın 1974’de Türkiye sayesinde geldiğini kabul edemiyor ve Hristofyas’ın “son görüşmeler, iki tarafı yakınlaştırmadır” beyanına rağmen, BM Temsilcisi “gidişattan memnuniyet” beyan ediyor.
Evet, zamanı gelmiştir. Hristofyas’a yardımcı olalım. İki halk, iki devlet ve garantilerin devamı ilkelerinden vazgeçerek, Hristofyas’ın önünde eğilip, mübarek ellerini öpelim. Makarios’un kutsal yolunda, EOKA’dan aldığımız ilham ile Yunan Kıbrıs’ın yücelmesi için Rum kardeşlerle kucaklaşalım!
Şehitler, mezardan kalkıp, bize “Allah cezanızı versin, nankörler, şerefsizler” diyecekmiş. Kimin umuruna? Yeter ki Hristofyas ve onu destekleyen yüce(!) devletler sevinsinler!.
Bir yanıt yazın