19 Eylül 2010
Geçtiğimiz hafta içinde ABD’ nin Körfez ülkesi Suudi Arabistan’a 60 milyar dolarlık silah satışı yapması kesinleşti. Böylece, ABD hükümetinin tarihindeki en büyük silah satışı olacak anlaşma yürürlüğe girmiş oldu. Ancak ekonomik boyutunun yanı sıra, Ortadoğu’ daki dengelerin sağlanması ve İran ile İsrail ilişkilerindeki yeri açısından anlaşmanın önemi çok büyük.
Wall Street Journal’ın (WSJ) verdiği bilgiye göre, anlaşma kapsamında Suudi Arabistan’a Boeing yapımı 84 adet yeni F-15 savaş uçağı satılacak ve 70 tanesi modernize edilecek. Ayrıca 72 adet Kara Şahin, 70 Apache ve 36 Little Bird modeli helikopter teslim edilecek. Hava Kuvvetleri’ne yapılacak bu satışın ardından, anlaşmanın Kara Kuvvetleri’ni kapsayan 30 milyar dolarlık ek satışla genişletilmesi bekleniyor.
WSJ, Kongre’de bir ay süreyle değerlendirilecek ve hiçbir itirazla karşılaşmaması beklenen anlaşmanın, üretici firmalar Boeing ve United Techologies’de 75 bin kişiye iş imkânı vereceğine dikkat çekti.
ANLAŞMANIN ESAS NOKTALARI
Ekonomik boyutunun yanında, anlaşma birçok önemli detay içeriyor. ABD Dış İlişkiler Konseyi Ortadoğu uzmanı Thomas Lipmann, anlaşmanın öncelikli olarak iki şeyi gözler önüne serdiğini belirtti. Bunlardan ilki, İsrail’in Suudi Arabistan’ı artık bir tehdit olarak kabul etmediği, ikincisi ise ABD’nin de bu ülkeyi İran’ı muhafaza altında tutmak için önemli bir müttefik olarak gördüğü.
Lipmman, “Bu İranlılara bir uyarı olacak. Eğer nükleer programlarını sürdürmek konusunda ısrar etmeye devam ederlerse, bölgedeki rakipleri güçlendirilecek ve Tahran bölgedeki konumunu kaybedecek” dedi.
ABD, İran’a yönelik baskısını artırdığı gibi, Suudi Arabistan ile ilişkilerini de geliştirdi. Christian Science Monitor’e konuşan Lippman, “11 Eylül saldırıları sonrasında Suudi Arabistan El Kaide ve terörizm ile eş anlamlıydı. Ancak George Bush döneminden sonra Washington ile Riyad arasında ilişkiler düzeldi. Yapılacak satış için Bush iki defa Riyad’da temaslarda bulundu” ifadesini kullandı.
İSRAİL’İN İTİRAZI YOK
ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinin düzelmesine olanak veren en önemli föktör, 1980’lerde ABD’nin Ürdün ve Suudi Arabistan’a yapmak istediği silah satışlarına itiraz eden İsrail’in bu sefer sesini çıkarmaması.
ABD’li yetkililerin yapılan anlaşma hakkında endişelerini giderdiği İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, Reuters’a Suudilere satılacak savaş uçaklarının uzun menzilli silah sistemine sahip olmayacağını ve İsrail Hava Kuvvetleri’nin sahip olduğu aynı tip savaş uçaklarının daha gelişmiş bir model olduğunu belirtti.
İsrail’in Jerusalem Post gazetesi ise, bu konuda yayımladığı başyazısında 1980’lere kıyasla bugün İran’ın nükleer silah sahibi olmasından endişe duyan İsrail, ABD ve Suudi Arabistan’ın aynı çizgide olduklarını belirtti.
ANLAŞMA HENÜZ İLK BASAMAK
Guardian yazarı Ian Black, Suudi Arabistan’ın Körfez Arap Ülkelerinin İşbirliği Konseyi ülkeleriyle birlikte İran’ın nükleer programına karşı diplomatik çözümü desteklediklerini ancak bu konuda kaygılı olduğuna dikkat çekti. Suudiler, aynı kaygıları taşıyan ABD ile stratejik çıkarlar, silah sanayisinin oluşturduğu baskı ve ekonomik kriz nedeniyle yakınlaştı. İki ülke, ilişkilerini geliştirdikleri süreçte 2001’den 2008’e kadar 59 milyar dolarlık silah ticareti yaptı.
Geçmişte Suudilerin gelişmiş silah teknolojileri elde etmesine karşı çıkan İsrail’in son anlaşmada tatmin edilmesiyle, ABD-Suudi Arabistan arasındaki silah anlaşmaları rekor düzeye ulaştı.
Dahası, ABD sadece 60 milyar dolarlık anlaşmayla yetinecekmiş gibi gözükmüyor. Analistler, ABD’nin bu anlaşmayı gelecek senelerde küçük ordularını modernize etmek isteyen diğer Körfez ülkelerine yapacağı silah satışları için bir ilk adım olarak planladığını belirtiyor. Asıl amaç ise birkaç sene içinde Körfez’deki altı ülkeye 100 milyar dolarlık silah satışı yapmak.
Analistlere göre, Körfez ülkelerinin silah tedarikçisi haline gelecek ABD iki önemli stratejik başarı daha elde etti. Bölgede yatırımlarını güçlendiremeyen Avrupalı savunma müteahhitlerinin açığını kapatan ABD, Körfez ülkelerine yapılacak askeri takviye ile bölgedeki petrol ticaretinin de güven altına almayı başaracak gibi gözüküyor