Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçiliği Yardım Heyeti Başkanlığı’nca hazırlanan “KKTC’ye Yapılan TC Yardımları 2009 Yılı Faaliyet Raporu” evvelki hafta sonu açıklandı.
Türkiye Cumhuriyeti bu rapora göre, 1998’den bugüne kadar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne 6 milyar 191 milyon 576 bin 58 TL hibe ve kredi kullandırmış.
Dağılım olarak da Savunma ve altyapı projelerine hibe, kamu sektörü, reel sektör, mali sektöre de kredi şeklinde yardım yapan Türkiye, ayrıca teşvik kredileri de vermiş.
Söz konusu “Rapor” bir kitapçık halinde yayımlandı.
İçerisindeki yıllara göre kullandırılan hibe ve kredi rakamlarına değinmeyeceğim.
Basınımızda, neredeyse tüm yerel gazetelerimizde yayınlandı bu rakamlar.
Hepsi bu kadar mı?
Hayır değil.
Bence bu kitapçıktaki hibe ve krediler 1998 yılından itibaren değil, 21 Aralık 1963 tarihinden itibaren yapılan tüm yardım, hibe ve kredileri kapsamalıydı.
Kıbrıslı Türkler olarak görmeliydik anavatanımızın bizi nasıl yıllardır bıkmadan usanmadan kanatları altına alıp bağrına bastığını.
Aslında çok haksızlık ediyoruz anavatanımız Türkiye’ye.
Münferit olayları, kişisel suçları anavatana yüklüyoruz sanki o yapmış gibi.
21 Aralık 1963 tarihindeki Rum saldırılarından sonra evlerinden, köylerinden, doğup büyüdükleri yerlerden silah zoru ile göç eden kardeşlerimize önce Türkiye’nin Kızılay’ı yetişmişti, tabii Türkiye Cumhuriyeti’nin gücü ve desteği ile.
Kızılay hem çadır, hem yiyecek hem de giysi göndermişti bizlere.
KKTC Cumhurbaşkanlığındaki kayıtlara ve Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ın “1964 Arşiv Belgeleri ve Notlarına” (S. 597) göre 12 Eylül 1964 günü BM Barış Gücü Komutanı Thimayya, Kızılhaç ilgilileri ve Sn. Şahinbaş’ın yaptıkları araştırma ve toplantı sonucundaki bulguları, Kıbrıslı Türklerin asgari yiyecek ve içecek gereksinimlerinin 1500 kişi için günde 3 ton olduğunu ortaya koymaktadır.
Kızılay bu bulguyu temel alarak Kıbrıslı Türklere gıda sevkiyatını aylık 7,500 ton olarak yıllarca hiç aksatmadan yerine getirdi.
Bu yardımlar 10 sene boyunca, 1974 Mutlu Barış Harekatına kadar aralıksız devam etti. 10 yıl içinde Kızılay tarafından gönderilen sadece “Gıda Maddeleri”nin toplamı yaklaşık 900 bin tondur.
Bunun hepsi, en ucuz gıda maddesi olan un bile olsa, günümüz parası ile 540 milyon Dolar eder.
Gene aynı kayıtlara göre, 1964 yılında yaşanan soykırım günlerinde Kıbrıs Türk Halkı’nın sıkıştırıldığı adanın %3’ü büyüklüğündeki gettolarında kendilerini yönetmek için kurdukları Yönetimin “Genel Komite”sinin (o dönemdeki Bakanlar Kurulu), 7 Kasım 1964 günü yapmış olduğu 33. toplantısında kayıtlara geçirilen “1. 1964 Yılı Bütçe Tatbikatı”, ilk 6 aylık bütçenin 1,557,267 Sterlin olduğunu ortaya koymaktadır. Ve bu para hiç aksatılmadan düzenli olarak Anavatan Türkiye tarafından gönderilmiş.
Maaşların ödenmesi amacı ile yıllık olarak gönderilen paranın toplamı 3,114,534 Sterlin ediyor. 10 yıllık dönemde toplam olarak 31,145,340 Sterlin göndermiş anavatan Türkiye.
Bu paranın büyüklüğünü algılayabilmek için günümüz koşullarına göre alım gücünü hesaplamak gerekmektedir.
O günün paritesine göre 2.80 dolar bir Sterlin etmekteydi. Benzinin galonu 2 şilindi, yani litresi 7 cent idi. Bu günkü para ile yaklaşık 0.11 TL veya 11 kuruş etmektedir.
1 Sterlin ile o dönemde 40 litre benzin alınabildiği esas alınırsa, günümüz parasının alım gücüne göre o dönemin 1 Sterlini, günümüzün yaklaşık 80 TL’sine eşit olmaktadır. Bu da Türkiye’nin, “O kötü günlerimizde” bizlere, Mutlu Barış Harekatına kadar İki Buçuk Milyar TL hibede bulunduğunu ortaya koymaktadır.
1974 yılından, raporun başlangıç tarihi olan 1998 yılına kadar ise sadece maaşlar değil, alt yapı paraları da anavatanımız tarafından gönderildi. Bu miktarı kesin olarak bilmiyorum. İlk 10 yılı temel alıp, hiç artma olmadığını düşünsek bile, bu miktara tahminen 6 Milyar TL denilebilir.
Ama 1976-1981 yılları arasında KTFD Meclisinde Mağusa Milletvekili olarak görev yaparken, Ercan Havaalanımıza gece uçuşları yapılabilsin diye Trabzon Havaalanı için ithal edilmiş ışıklandırma sisteminin, Trabzon yerine Ercan getirilip monte edildiğini çok iyi biliyorum. Gözlerimle gördüm, karar mekanizması içinde de bulundum.
Telefon, yol, su ve elektrik gibi alt yapılara o yıllarda neler harcandığını ortaya çıkarmak için o dönemin bütçe yasalarına ve harcamalarına bakmak gerek.
Kalkınma Bankası Yönetim Kurulu Başkanı iken, Kıbrıs’tan sorumlu Devlet Bakanının sadece eğitim kurumlarımızın geliştirilmesi için kredi verilmesi amacı ile KKTC Kalkınma Bankasına 30 milyon dolar gönderdiğini de çok iyi biliyorum. Çünkü ilgili yazıyı cebimde ben getirmiştim.
Bence bu kitapçık, 21 Aralık 1963’den itibaren Kıbrıslı Türklere gönderilen mal cinsinden ve para olarak tüm hibeleri, kredileri ve alt yapı harcamalarını içermeliydi.
Zaman zaman acımasızca eleştirilen anavatanımızın bizler için neler yaptığını, neleri göze aldığını hepimiz bilmeliyiz ve zamanı gelince de çocuklarımıza ve gençlerimize bu bilgileri aktarabilmeliyiz.
Prof. Dr. Ata ATUN