İslam dünyasının bela iki ülkesi: SUUDI ARABISTAN VE IRAN
Sudi Arabistan Amerika`dan 60+30 Milyar dolarlik silahi niye aliyor?
Birol Kilic [forum@turkischegemeinde.at], TURKISHFORUM DANISMA KURULU UYESI
ABD tarihinin en büyük silah satışı ne amaçlıyor?
Wall Street Journal`in haberine göre geçtiğimiz hafta içinde ABD’nin Körfez ülkesi Suudi Arabistan’a 60 milyar dolarlık silah satışı yapması kesinleşmis. Böylece, ABD hükümetinin tarihindeki en büyük silah satışı olacak anlaşma yürürlüğe girmiş olmus. Bu silah satisinin ekonomik boyutunun yanı sıra, Ortadoğu’daki dengelerin sağlanması ve İran ile İsrail ilişkilerindeki yeri açısından anlaşmanın önemi çok büyükMÜS….
Hürriyet Wall Street Journal haberini internet ortamina tasimis:
Önemli noktalar:
1) WSJ, Kongre’de bir ay süreyle değerlendirilecek ve hiçbir itirazla karşılaşmaması beklenen anlaşmanın, üretici firmalar Boeing ve United Techologies’de 75 bin kişiye iş imkânı vereceğine dikkat çekti.
2) Ekonomik boyutunun yanında, anlaşma birçok önemli detay içeriyor. ABD Dış İlişkiler Konseyi Ortadoğu uzmanı Thomas Lipmann, anlaşmanın öncelikli olarak iki şeyi gözler önüne serdiğini belirtti. Bunlardan ilki, İsrail’in Suudi Arabistan’ı artık bir tehdit olarak kabul etmediği, ikincisi ise ABD’nin de bu ülkeyi İran’ı muhafaza altında tutmak için önemli bir müttefik olarak gördüğü. Lipmman, “Bu İranlılara bir uyarı olacak. Eğer nükleer programlarını sürdürmek konusunda ısrar etmeye devam ederlerse, bölgedeki rakipleri güçlendirilecek ve Tahran bölgedeki konumunu kaybedecek” dedi.
3) ABD, İran’a yönelik baskısını artırdığı gibi, Suudi Arabistan ile ilişkilerini de geliştirdi. Christian Science Monitor’e konuşan Lippman, “11 Eylül saldırıları sonrasında Suudi Arabistan El Kaide ve terörizm ile eş anlamlıydı. Ancak George Bush döneminden sonra Washington ile Riyad arasında ilişkiler düzeldi. Yapılacak satış için Bush iki defa Riyad’da temaslarda bulundu” ifadesini kullandı.
4) İSRAİL’İN İTİRAZI YOK ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinin düzelmesine olanak veren en önemli föktör, 1980’lerde ABD’nin Ürdün ve Suudi Arabistan’a yapmak istediği silah satışlarına itiraz eden İsrail’in bu sefer sesini çıkarmaması.
ABD’li yetkililerin yapılan anlaşma hakkında endişelerini giderdiği İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, Reuters’a Suudilere satılacak savaş uçaklarının uzun menzilli silah sistemine sahip olmayacağını ve İsrail Hava Kuvvetleri’nin sahip olduğu aynı tip savaş uçaklarının daha gelişmiş bir model olduğunu belirtti. İsrail’in Jerusalem Post gazetesi ise, bu konuda yayımladığı başyazısında 1980’lere kıyasla bugün İran’ın nükleer silah sahibi olmasından endişe duyan İsrail, ABD ve Suudi Arabistan’ın aynı çizgide olduklarını belirtti.
Guardian yazarı Ian Black, Suudi Arabistan’ın Körfez Arap Ülkelerinin İşbirliği Konseyi ülkeleriyle birlikte İran’ın nükleer programına karşı diplomatik çözümü desteklediklerini ancak bu konuda kaygılı olduğuna dikkat çekti. Suudiler, aynı kaygıları taşıyan ABD ile stratejik çıkarlar, silah sanayisinin oluşturduğu baskı ve ekonomik kriz nedeniyle yakınlaştı. İki ülke, ilişkilerini geliştirdikleri süreçte 2001’den 2008’e kadar 59 milyar dolarlık silah ticareti yaptı.
Geçmişte Suudilerin gelişmiş silah teknolojileri elde etmesine karşı çıkan İsrail’in son anlaşmada tatmin edilmesiyle, ABD-Suudi Arabistan arasındaki silah anlaşmaları rekor düzeye ulaştı.
Dahası, ABD sadece 60 milyar dolarlık anlaşmayla yetinecekmiş gibi gözükmüyor. Analistler, ABD’nin bu anlaşmayı gelecek senelerde küçük ordularını modernize etmek isteyen diğer Körfez ülkelerine yapacağı silah satışları için bir ilk adım olarak planladığını belirtiyor. Asıl amaç ise birkaç sene içinde Körfez’deki altı ülkeye 100 milyar dolarlık silah satışı yapmak.
Analistlere göre, Körfez ülkelerinin silah tedarikçisi haline gelecek ABD iki önemli stratejik başarı daha elde etti. Bölgede yatırımlarını güçlendiremeyen Avrupalı savunma müteahhitlerinin açığını kapatan ABD, Körfez ülkelerine yapılacak askeri takviye ile bölgedeki petrol ticaretinin de güven altına almayı başaracak gibi gözüküyor.
Analiz
Israil kendi „hayati can damarini, topraklarini, var olusunu korumak icin Iran gibi sözde Sia yani Hz. Ali taraftari ama özde onun cocuklari ve Peygamber torunlari olan Hz.Hasan, Hz. Hüseyin`i kallesce sehid eden Arab Ebu Sufyan (baba)-Muaviye(oglu)-Yezid(torun) siyasetini gütmektedir..Islam dünyasinin iki bela ülkesi Sudi Arabistan ve Iran dünyadaki tüm Müslümanlarin resmini, cismini ve icini leskese cevirirken tüm dünyanin madarasi olmuslardir…Allah ismini kullanarak tüm samimi Müslümanlari aldatan Sudi Arabistan ve Iran`i yöneten zihniyet dünyaya sadece Petrol degil MUAVIYE-YEZID ARAB IRKCI KÜLTÜRÜNÜ ihracat etmektedir.. Sudi Arabistan ve Iran o kadar Filistinlileri düsünüyorlarsa 100 Milyar Dolari Filistinin alt yapisina, egitimine ve MÜLTECI olarak 50 yildir sokaklarda ve baraklarda insanlik disi ortamlarda yasayan ayni Milletten (iran degil) Filistin halkinin en basta EGITIMINE ve insanca yasamasi icin yatirim yapmiyor…Israil liler karsisina niye üstün egitimden gecmis Filistinlileri oturtup cözüm aratmiyor…Türkiye ise bir yandan Iran bir yanda Sudi Arabistan`i kafaa aldigini zannediyor..Alamaz..Bu zihiniyet yani Arab Emevi (arti Abbasi) Yezid zihniyeti bizzat kendi Mezhebinin lideri olan Imam-i Azami Hanefi katletmistir..Kallesce..Hemde..Kur`an`i Kerim`i acin..114 Süre 6636 Ayetin icinde okuyun.. Allah bizzat Araplar icin neler O ZASMANLAR (kontex disina cikmadan) diyor; Gammazci, iki yüzlü, kalles ve Allah`a ortak kosmada ileri…Iste o yüzden Allah Lokman Süresi 33.Ayette „Aman o yaman aldatici sizi Allah diyerek aldatmasin“ diye ögütlerken sanki bugünleri bize gösterircesine Yunus Süresi 100.Ayette, „Aklini calistirmayanlar üzerine Pislik yagdirim“ diyor…Iste Arab Iran Ortadogusunun durumu: Zenginde olsalar üzerlerinden BOK gibi pislik ve bela eksik olmuyor..Dünyaya , insanliga rezil olmus bu sözde Müslüman ama özdeS Seytan-i Evliyalar (Ankebut Süresi) i kendisine örnek alan Türkiye`de ki sözde Sunni Imami Azam Hanefi mezhebindeki cogunluk özde onu katleden Arab Muaviye Yezid`in yolundan gitmektedir..Allah ise hic bir Iradeye ve akla karistirmadan devamli varlik icinde Müslüman dünyasinin ve Türkiye`nin basindan Pislik ve belayi eksik etmemektedir…BK
=========================================================================
Zur Person
Birol Kilic ist Obmann der Türkischen Kulturgemeinde in Österreich. Er leitet den in Wien ansässigen Neue Welt Verlag und Herausgeber der türkischsprachigen Zeitung Yeni Vatan Gazetesi und des in deutscher Sprache erscheinenden Magazins “Einspruch”. Außerdem gestaltet Kilic Korrespondentenbeiträge für türkische TV-Sender und ist Vorstandsmitglied im Verband der Auslandspresse in Wien.
derstandard, 30.10.2009 Printausgabe
Sn. Buyukataman 20.09.2010
Sayin Donmez’in sahifesinde yayimladigi , Avusturya’nin en onemli ve ciddi gazetelerinden der Standard ‘da gecen yilin Ekim ayinda nesredilmis olan BİROL KİLİC ile yapilmis roportaji buyuk begeni ve ibretle okudum
Almanca bilen genc arkadaslarimiz bu roportaji dilimize aktarirlar ise tum TF okuyuculari yararlanir.. Benim yapacak gucum ve vaktim olmayacak.
Birol Kilic beyi yurekten tebrik ederim.
Tum degerlendirmelerine yurekten katiliyorum.
Avusturya’daki Turk toplumu icin oldugu kadar ornegin Almanya , İsvicre ve Fransa icin de gecerli (ABD ‘ ve İngilteredeki durum hakkinda yorum yapamam) olan gozlem ve tesbitler hem o ulkelerde entegrasyon konusunda calisanlari hem de Turk tarafini uzun uzun dusunceye sevketmeli.
Sn. Birol Kilic “cocuklarinin ya da ailesinin rizkindan keserek” Avusturya’daki Turk toplumunun kulturu, sosyal yasantisi alanlarinda cok degerli calismalar yapiyor. Bu “beles” calisma karsikliginda makamlarimizdan bir beklentisi de yok. Zaten beklentisi olsa ve karsilansa, o makamlarin dudugunu calmak zorunda kalan “sahibiinin sesi” olur.
Pek cogumuz da siivil toplum faaliyetine girisirken boyle bir beklennt icinde olamayacagimizi biliyorduk.Daha dogrusu bu calismalarimiz icin ulke makamlarindan bir karsilik beklemek aklimizdan gecmedi.
saf miyiz? idealist mi?
Her ne ise . Konumum hu degikl..
Sn. Birol Kilic Avusturya siyasetinde on planda bulunan politikacilarla ve basinla yakin diyalog kurmus ve bu roportajdan da anlasilabilecegi gibi, ozgur dusunce ve degerlendirmelerini -bulundugu ulkedeki iletisim ve diyalog raconuna (gecerli soylemine) riayet ederek- aktarmasini da biliyor. Bunu yaparken son derecede akilci ve duru bir uslup kullaniyor ve -deyim yerinde ise- baltayi tasa vurmuyor. Resmi Turk makamlari ile iliskisini tarafsiz bir gazeteciden beklenen uslupla yurutmekte oldugunu da yayimlladigi gazeteyi inceledigimde gordum. Orada nice ” anlayana sivri sinek saz-anlamayana davul zurna az”-kabilinden- resim , haber ve saptamalar var..
Bu alanda basarili olabilmek ve mesajini karsi tarafa ileterek yayimlanmasini saglayabilmek icin ilşetisim tyekniklerini bilşmek ve uygulamak llazim.
Bu vesile ile Birol Kilic arkadasimizi yeniden tebrik etmek istedim; ” İcimden boyllesi de var” diyerek….
Bilvesile saygilarimi sunarim
Pulat Tacar