Müzakerelerin her aşamasında Rum tarafı, Türk önerilerini Rum basınına sızdırmakta ve işlerine geldiği gibi de spekülasyon yapmakta veya gerektiğinde de üçüncü kişilere yaptırmakta.
Belli ki bunu genel bir uygulama haline getirmişler.
Taraflar arasında yapılan anlaşma, bu bilgilerin sızdırılmaması ve liderlerin gerektiği zaman kendi halklarını bilgilendirmesi şeklinde.
Ama Rum tarafı bu mutabakata pek uymamakta.
Rum tarafındaki sızdırma eylemi bilinçli bir şekilde yapılmakta. Türk önerileri içindeki Rumların hoşuna gitmeyen bölümler, neredeyse manşete taşınmakta, olumlu ve yapıcı kısımlar ise satır aralarında kaybedilip adeta yok edilmekte.
Gerek Hristofyas, gerekse de sözcüsü Stefanos tarafından yapıcı, birleştirici ve ileriye dönük olduğu iddia edilen Rum önerileri maalesef pazarlanmak istendiği gibi değil.
Hristofyas hızını alamadı ve birde bu önerilerini bir mektup halinde AB’nin 26 devlet başkanına gönderdi.
Aslında Hristofyas’ın sunduğu bu “Yeni” öneriler geçmiştekilerden pek de farklı değil.
İlk kez 12 Şubat 1977 tarihinde BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim hamiliğinde Denktaş ve Makarios arasında yapılan 1. Doruk Anlaşmasındaki ilk 2 madde, adada varılacak çözümün nasıl olacağını açık ve net bir şekilde ortaya koymuştu.
Üstelik Makarios bu anlaşmanın altına imzasını “Etnarh” olarak, yani Rum halkının “Dini ve Milli Lideri” olarak atmıştı. Kendisinden sonra hiç kimse Etnarh payesini alamadı. Bu nedenle de attığı imza hem kutsal nitelikte, hem de politik olarak bağlayıcı nitelikte. Zaten Hristofyas da son müzakereden sonra, “İki bölgelilik benim kafamdan çıkmadı, Etnarh buna imza atmıştı” diyerek sorumluluğu kabul etmemişti
BM’nin bilahare belge olarak yayınladığı bu anlaşmada üzerinde mutabakata varılan 1. ve 2. Maddeler aynen aşağıdaki gibidir.
1- Bağımsız, bağlantısız, iki toplumlu, federal bir Cumhuriyet kurulacaktır.
2- Her toplumun yönetimi altına girecek topraklar, ekonomik, yaşanabilirlik ve mülkiyet ışığında tartışılacaktır.
19 Mayıs 1979 tarihinde gene BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim hamiliğinde Denktaş ve Kyprianou arasında yapılan 2. Doruk Anlaşmasından sonra da “İki bölgelilik” fikri benimsendi ve temel parametrelerden bir tanesi haline geldi.
Zaman içinde süregelen müzakerelerde, iki halkın liderleri değişse de BM’nin bu temel parametreleri değişmedi ve yıllar geçtikçe de içerikleri daha da netleşti.
Waldheim’den başlamak üzere BM Genel Sekreterliği görevinde bulunan Javier Perez De Cuellar, Boutros Boutros Ghali ve Kofi Annan’ın Kıbrıs konusunda yazdıkları “Rapor”lar, Güvenlik Konseyinin aldığı “Karar”lar ve çeşitli tarihlerde sunulan “Plan”lar, “İki Bölgeli”liğe daha da açıklık kazandırdı.
BM Planlarında yer aldığı şekli ile “İki Bölgeli”lik, “Bölge hangi halka aitse, nitelikli nüfus ve toprak çoğunluğu ona ait olacaktır” haline geldi. “Nitelikli çoğunluk” kavramı da oransal olarak, %50’lerin çok üzerinde dile getirildi.
Nitekim Hristofyas’ın 23 Mayıs 2008 tarihinde Talat ile yaptığı görüşmeden sonra BMBG Misyon Şefi Michael Möller tarafından okunan açıklamada, “İki bölgelilik” ve “ İki devletlilik” net bir şekilde vurgulandığı için Hristofyas, hiçbir koşulda bu açıklamaya ve Talat ile vardığı bu mutabakata değinmedi ve değinmekte istemedi.
Hristofyas’ın sunduğu son Rum önerileri, tamamen “İki Bölgeli”liği yok edecek kriterler taşımakta ve içinde başka yeni bir fikir de yok.
Rum önerileri, AİHM’in mülkiyet sahipliliğinin tanımını yaptığı son kararına rağmen, 35 yıldır güneydeki mallarını bırakıp kuzeyde taşınmaz mal tutan Kıbrıslı Türkleri ve diğer şekillerde mülk sahibi olmuş KKTC vatandaşlarını, “Şimdiki Kullanıcı” olarak tanımlamakta ve “Derhal iade, orta vadede iade, kısa vadeli kiralama ve yüz yıllık kiralama” gibi kavramlar içermektedir. “Takas” Rum önerilerinin içinde yok, “Tazminat” ise eski mal sahibinin kararına bırakılmış.
Kısaca Hristofyas, BM parametrelerini yok saymakta ve uzun vadede Rumların adanın mutlak sahibi olmalarını önermektedir.
Belli ki Rumların bütün istediği, zamanı durdurmak ve Rumların silah zoru ile 1963-1974 yılları arasında adanın mutlak hâkimi oldukları günlere geri dönmek.
Prof. Dr. Ata ATUN