DİPLOMASİ VE REFERANDUM

          DİPLOMASİ VE REFERANDUM
          Başbakan referanduma iki gün kala ATV’de konuşuyor.
          Kamera objektifine gözlerini devirmiş ve demokrasi kültürüne yakışmayan o bilinen üslûbuyla  tehdit ediyor.
          “İstanbul sermayesi işin başından itibaren bizimle para kazanmada anlaştı ama siyasette anlaşamadı.
          Bunu da zaman zaman itiraf ettiler.
          Bizler de atacağımız bazı adımları kendileriyle bu konuları çok açık net konuştuk” diyor.
          *
          Başbakan büyük sermayenin baskı grubu TÜSİAD’ı,
          Hiç fütursuz töhmet ederken, baskılarken ve tehdit ederken,
          Gücünü;
          Türkiye’yi uluslararası camiaya bağlayan iletişim,bankacılık, sermaye piyasası,sigortacılık,ithalat-ihracaat,
          Yurt içinde  tapu-kadastrodan nufusa, ilk dereceli mahkemelerden yüksek seçim kuruluna her kurumda,
          Yurt dışı ve içi  “bilgi- iletişim  enterkonnekt  sistemde” egemen olmasından alıyor.
          Uzun süredir bu gücle  uluslararası camia içinde de diplomatik bağlarını sağlıyor.
          Elde edilen güc kötü kullanıldığında  muazzam bir silahtır!
          Kim kimle ne konuşuyor,kimin ne kadar kazancı ,tasarrufu var, kim ne vergi veriyor?
          Kim ne aldı, kim ne sattı, kim nereye gitti,kim nereden geldi?
          Kim hangi  üniversitede okusun, kim memur olsun?
          Atası kim? Anası kim? Neci? İlişkileri?
          Her şey  bir-bir biliniyor ve yeri geldiğinde amansız bir silah gibi kullanılabiliyor…
          *
          Uluslararası sermayenin istediği istikrar ve güvenilirlik garantisi;
          Devletin her kademesinde kadrolaşılarak oluşturulan işbu  “parti-devlet” tarafından veriliyor.
          Uluslararası sermaye ile karşılıklı fayda esasında yeni bir diplomatik usul gelişmiştir!
          Parti-devletin amacıyla örtüşen ve onun hedefinde büyüyen sermayenin faydası aslî unsur sayılmak önceliğiyle,
          Ekonomik hayatın gelişmesi amaçlanıyor!
          Bu amaçla uluslararası sermaye ile karşılık esasında  diplomatik ilişki kuruluyor.
          Kazan-kazan diplomasisi,
          Ya da ulusal çıkarlardan, hedeflerden kaygısız pazarlamacı ya da satınalmacı diplomasi oluşuyor!             
          O nedenle  Başbakan, Türk Dışişleri Bakanlığının büyükelçilerini “Monşer” ifadesiyle aşağılıyor!
          *
          Oysa sözgelimi ,Türkiye’nin yükselen ekonomisiyle uluslararası rekabet ortamında yer alması,
          Bunun dış politika ile desteklenmesinin topyekün bir seferberlik içinde yapılması gerekiyor.
          TÜSİAD Türkiye’nin üreten,iş imkanları yaratan,pozitif farklılık koyan bir sivil toplum kuruluşudur.
          Temsil ettiği mensupları  temel yatırım kararlarını alan yatırımcılar,
          Türkiye’nin her yerinde dikey entegrasyon içinde birbirine girdi üreten tesisleri çalıştırıyorlar.
          İktidarın ekonomi ve siyasette uyguladığı  çoğulculuk ilkesine aykırı ayrıştırmacı politikaların,
          Kalkınma,gelişme ve insanların refahına aykırı olduğu  teziyle karşı çıkıyorlar.
          *        
          TÜSİAD; bu tavrını uluslararası sermaye hareketlerinin küresel boyutta güvencesi ABD’de de  seslendiriyor.
          Mesela Haziran ayında Washington Brookings Enstitüsünde,
          “Türkiye’nin  stratejik ortaklarına sadık olması gerektiği ancak ortaklarından da kendi kaygılarına karşı daha duyarlı olmalarını talep etmeye hakkı vardır” deniyor ve ilave ediliyor,
          “Aktif diplomasinin iç politika ürünü olmaması ve popülist hale getirilmemesi”nin altı çiziliyor.
          *
          Başbakan referandumu kazanabilmek için herşeyi yapıyor.
          Genel kanaat iktidarın  baskı, tehdit,yalana yönelik bir kampanya sürdürdüğü yönündedir.
          Kazanabilmek adına herşeyin göze alındığı,bilgisayar hilelerinin, sandık oyunlarının, enerji kesintileri ve benzeri planların uygulanacağından bahsediliyor.
          Fethullah Gülen’in ” referandumda mezarda bulunanlar da kalkıp evet oyu kullansınlar” talimatı, 
          Karşılığında referandumda oy kullanacak seçmen sayısının,
          Bir önceki seçime nazaran 8.6 milyon kişi artarak toplam oy sayısının %19.5 unu kapsaması,
          Şüpheleri yoğaltıyor, referandum  gölgeleniyor…
 
          *
          Ne ki  başta TÜSİAD’ın kaygısı olmak üzere diğer Cumhuriyet kuruluşlarının  kaygılarının da;         
          Uluslararası ölçekte değerlendirmeye alındığını düşünmek gerekiyor.        
          Uluslararası sermaye hareketleri güvenliğinin liderinin,
          Yapacağı  denetim Türkiye enterkonnekt sistemine referandum gününde sahip olmaktan mı geçiyor?
          Doğrusu bilgi ve iletişim teknolojilerinin pik yaptığı ve yaşanan çağa adını verdiği şu günde,
          O enterkonnekt iletişim teknolojilerin sınırını,işlem sistemini algılamak için uzmanı olmak gerekiyor.
          Ne bileyim işte!
          İhtimal  referandum gününde uluslararası istikrar adına bu denetimin yapılacağıdır.
 
          *
          Çünkü şu dönemde Türkiye’nin  istikrarı ; bölgesi  ve dünya için de çok önemlidir.
          Küresel demokrasinin,refah ve güvenliğin sağlanması ve gelişmesi karşılığında,
          Mesela TSK’ nın Türkiye’nin ulusal güc unsurlarıyla uyumlu,
          Ulusal çıkarları ve ulusal hedefleri yönünde uluslararası camiaya gösterdiği diplomatik talepler,
          Milyarlarca doların kullanımında TÜSİAD’ın; uluslararası sermaye çevrelerinden diplomatik talepleri;
          Türkiye’nin yarınını belirliyor.
          Elbette referandumun adaletini de!

<p>          DİPLOMASİ VE REFERANDUM
          Başbakan referanduma iki gün kala ATV'de konuşuyor.
          Kamera objektifine gözlerini devirmiş ve demokrasi kültürüne yakışmayan o bilinen üslûbuyla  tehdit ediyor.
          "İstanbul sermayesi işin başından itibaren bizimle para kazanmada anlaştı ama siyasette anlaşamadı.
          Bunu da zaman zaman itiraf ettiler.
          Bizler de atacağımız bazı adımları kendileriyle bu konuları çok açık net konuştuk" diyor.
          *
          Başbakan büyük sermayenin baskı grubu TÜSİAD'ı,
          Hiç fütursuz töhmet ederken, baskılarken ve tehdit ederken,
          Gücünü;
          Türkiye'yi uluslararası camiaya bağlayan iletişim,bankacılık, sermaye piyasası,sigortacılık,ithalat-ihracaat,
          Yurt içinde  tapu-kadastrodan nufusa, ilk dereceli mahkemelerden yüksek seçim kuruluna her kurumda,
          Yurt dışı ve içi  "bilgi- iletişim  enterkonnekt  sistemde" egemen olmasından alıyor.
          Uzun süredir bu gücle  uluslararası camia içinde de diplomatik bağlarını sağlıyor.
          Elde edilen güc kötü kullanıldığında  muazzam bir silahtır!
          Kim kimle ne konuşuyor,kimin ne kadar kazancı ,tasarrufu var, kim ne vergi veriyor?
          Kim ne aldı, kim ne sattı, kim nereye gitti,kim nereden geldi?
          Kim hangi  üniversitede okusun, kim memur olsun?
          Atası kim? Anası kim? Neci? İlişkileri?
          Her şey  bir-bir biliniyor ve yeri geldiğinde amansız bir silah gibi kullanılabiliyor...
          *
          Uluslararası sermayenin istediği istikrar ve güvenilirlik garantisi;
          Devletin her kademesinde kadrolaşılarak oluşturulan işbu  "parti-devlet" tarafından veriliyor.
          Uluslararası sermaye ile karşılıklı fayda esasında yeni bir diplomatik usul gelişmiştir!
          Parti-devletin amacıyla örtüşen ve onun hedefinde büyüyen sermayenin faydası aslî unsur sayılmak önceliğiyle,
          Ekonomik hayatın gelişmesi amaçlanıyor!
          Bu amaçla uluslararası sermaye ile karşılık esasında  diplomatik ilişki kuruluyor.
          Kazan-kazan diplomasisi,
          Ya da ulusal çıkarlardan, hedeflerden kaygısız pazarlamacı ya da satınalmacı diplomasi oluşuyor!             
          O nedenle  Başbakan, Türk Dışişleri Bakanlığının büyükelçilerini "Monşer" ifadesiyle aşağılıyor!
          *
          Oysa sözgelimi ,Türkiye'nin yükselen ekonomisiyle uluslararası rekabet ortamında yer alması,
          Bunun dış politika ile desteklenmesinin topyekün bir seferberlik içinde yapılması gerekiyor.
          TÜSİAD Türkiye'nin üreten,iş imkanları yaratan,pozitif farklılık koyan bir sivil toplum kuruluşudur.
          Temsil ettiği mensupları  temel yatırım kararlarını alan yatırımcılar,
          Türkiye'nin her yerinde dikey entegrasyon içinde birbirine girdi üreten tesisleri çalıştırıyorlar.
          İktidarın ekonomi ve siyasette uyguladığı  çoğulculuk ilkesine aykırı ayrıştırmacı politikaların,
          Kalkınma,gelişme ve insanların refahına aykırı olduğu  teziyle karşı çıkıyorlar.
          *        
          TÜSİAD; bu tavrını uluslararası sermaye hareketlerinin küresel boyutta güvencesi ABD'de de  seslendiriyor.
          Mesela Haziran ayında Washington Brookings Enstitüsünde,
          "Türkiye'nin  stratejik ortaklarına sadık olması gerektiği ancak ortaklarından da kendi kaygılarına karşı daha duyarlı olmalarını talep etmeye hakkı vardır" deniyor ve ilave ediliyor,
          "Aktif diplomasinin iç politika ürünü olmaması ve popülist hale getirilmemesi"nin altı çiziliyor.
          *
          Başbakan referandumu kazanabilmek için herşeyi yapıyor.
          Genel kanaat iktidarın  baskı, tehdit,yalana yönelik bir kampanya sürdürdüğü yönündedir.
          Kazanabilmek adına herşeyin göze alındığı,bilgisayar hilelerinin, sandık oyunlarının, enerji kesintileri ve benzeri planların uygulanacağından bahsediliyor.
          Fethullah Gülen'in " referandumda mezarda bulunanlar da kalkıp evet oyu kullansınlar" talimatı, 
          Karşılığında referandumda oy kullanacak seçmen sayısının,
          Bir önceki seçime nazaran 8.6 milyon kişi artarak toplam oy sayısının %19.5 unu kapsaması,
          Şüpheleri yoğaltıyor, referandum  gölgeleniyor...
 
          *
          Ne ki  başta TÜSİAD'ın kaygısı olmak üzere diğer Cumhuriyet kuruluşlarının  kaygılarının da;         
          Uluslararası ölçekte değerlendirmeye alındığını düşünmek gerekiyor.        
          Uluslararası sermaye hareketleri güvenliğinin liderinin,
          Yapacağı  denetim Türkiye enterkonnekt sistemine referandum gününde sahip olmaktan mı geçiyor?
          Doğrusu bilgi ve iletişim teknolojilerinin pik yaptığı ve yaşanan çağa adını verdiği şu günde,
          O enterkonnekt iletişim teknolojilerin sınırını,işlem sistemini algılamak için uzmanı olmak gerekiyor.
          Ne bileyim işte!
          İhtimal  referandum gününde uluslararası istikrar adına bu denetimin yapılacağıdır.
 
          *
          Çünkü şu dönemde Türkiye'nin  istikrarı ; bölgesi  ve dünya için de çok önemlidir.
          Küresel demokrasinin,refah ve güvenliğin sağlanması ve gelişmesi karşılığında,
          Mesela TSK' nın Türkiye'nin ulusal güc unsurlarıyla uyumlu,
          Ulusal çıkarları ve ulusal hedefleri yönünde uluslararası camiaya gösterdiği diplomatik talepler,
          Milyarlarca doların kullanımında TÜSİAD'ın; uluslararası sermaye çevrelerinden diplomatik talepleri;
          Türkiye'nin yarınını belirliyor.
          Elbette referandumun adaletini de!</p> - referandum

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir