Doç. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Son yıllarda bir demokrasidir tutturuldu gidiyor. Bilen var mı, hangi demokrasiden, neredeki demokrasiden bahsediliyor?
Halk adına, “milli irade” adına bir demokrasiden bahsediliyor ama ortada halk yok, halka rağmen bir anlayış var.
Milli irade ise, söylem bazında yapılan icraatların sadece bir “meşrulaştırma aracı”. Ne yazık ki ondan öte bir anlam taşımıyor.
***
Ortada eylem ve söylem bazında ciddi bir çelişki var. Ve bu görüntü, aslında çok farklı şeyler ifade ediyor.
Öyle ki, Demokratikleşme sürecinde ortaya konulan tablo, açıkçası demokrasi dışında her türlü adlandırmaya açık.
Dolayısıyla tünelin ucu, gri…
***
Soruyorum, bu seviye ve üslup ile mi daha demokrat olacağız?
Siyasilerin birbirini dinlemeye tahammül edemediği, her türlü kirli çamaşırın pervasızca ortaya döküldüğü bir ortamda nasıl bir temiz siyasetten ve gelecekten bahsedilebilir?
Eleştiriye tahammülün olmadığı, saygının dip, çıkarların ve kirli bir mücadelenin tavan yaptığı bir ortamda samimiyet, inandırıcılık, anlayış, adalet ve mutabakat sadece ve sadece uzun bir tatile çıkmıştır!
***
Dolayısıyla ortada ciddi manada bir güven sorunu ve kafa karışıklığı vardır.
Nitekim bu ülkede başta siyasiler ve basının bir kesimi olmak üzere sıkça dillendirilen “korku imparatorluğu” vurgusunun altında da bu yatmaktadır.
İtham kadar, ithama sebebiyet de sorgulanmalıdır!
***
Bu referandum sürecinde siyasiler tümden sınıfta kalmıştır.
Sonuca varmak adına “evet” ve “hayır” noktasında Türkiye’yi daha da germekten çekinmeyen ve Demokles’in kılıcını halk üzerinde sallandıran bu siyasi anlayış, bu ülkeye demokrasi getiremez. Getirse getirse ancak gerilim getirir, Türkiye’yi tam da ortadan ikiye bölen…
Dolayısıyla bu siyasi yapı ve anlayış ile Türkiye’nin demokrasi yolculuğu ve mücadelesi bir yüz yıl daha devam eder!
***