Ege’de Mutlu Haber ve Casus Belli
Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkartmasının ‘casus belli’ sayılacağı kararını hükümetin gözden geçireceği haberleri beni oldukça sarsmıştı. Sayın Dışişleri Bakanımız son açıklaması ile böyle bir hususun sözkonusu olmadığını, Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarma yönündeki teşebbüsünden vazgeçmesi ile Türkiye’nin bu kararını gözden geçireceğini söyledi. Hepimiz rahat bir nefes aldık.
Türkiye’nin katılmadığı 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi, karasularını azami 12 mil olarak düzenlemiştir. “Karasuları 12 mildir” denmiyor, “12 mile kadar olabilir” deniyor. Nitekim Türkiye’nin Akdeniz ve Karadeniz kıyılarında karasuları 12 mildir. Yunanistan’ın Ege’deki anakara kıyıları ile Batı Ege’deki adalarının da 12 mil olup Türkiye’nin buna bir itirazı yoktur. Anlaşmazlık 12 ada karasuları ve kıta sahanlığındadır.
Sözleşeme 1994 yılında yürürlüğe girdi ve Yunan Parlamentosu, Hükümetine karasularını 12 mile çıkarma yetkisi için tasarı hazırladı. Türkiye de Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarmasının casus belli (savaş sebebi) olduğunu duyurdu. Bu husus belli aralıklarla düzenlenen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde de yer alıp, son söylentiler belgeden bunun çıkarılacağı yönünde idi ki tek taraflı olarak Türkiye’nin böyle bir karar alması Balkan Savaşlarından beri ihanet derecesindeki hatalarımızdan biri olurdu.
Yunan yetkililer, dışişleri bakanımızın böyle bir kararın ancak iki taraflı alınacağını, Türkiye’nin bu konudaki politikasını değiştirmediğini beyan etmesi üzerine AB cihetinden saldırıya geçtiler. AB’ye aday bir ülkenin hâlâ savaştan bahsetmesinin kabul edilemez olduğunu söylediler. Bazı “tatlısu” uzmanı arkadaşlar da “on yıllardır Yunanistan ile bu konuda kavgalı olduğumuzu, bırakalım 12 mile çıkarsınlar, bundan bir şey çıkmayacağını, bir an önce verip kurtulmamız gerektiğini” derler.
Türkiye, durup dururken böyle bir karar almayıp, Yunanistan’ın 12 mile çıkarma teşebbüsü üzerine, diplomatik yollarla netice alınamaması üzerine son çare olarak casus belli’yi duyurmuştur. Belirtmek gerekir ki Yunanistan 12 mile çıkarmakla Türkiye’nin deniz egemenlik alanları daralmıyor. Mütekabiliyet esasına göre Türkiye de 12 mil yapabilir. Ancak bu durumda Yunanistan, Ege’deki hakimiyet alanını %43.6’dan %71.5’a, Türkiye ise %7.4’den %8.7’ye çıkarırken açık denizler ise %48’den %19.7’ye düşecektir.
Bununla beraber, Akdeniz’e geçişlerde, özellikle bazı Yunan adaları arasından geçerken açık denizin yok olması, Türk donanmasının ancak Yunan makamlarının izni veya sınırlamaları dâhilinde geçmesi mümkün olabilecektir.
Deniz hukuku, kıyı devletlerinin güvenlik ve ekonomik ihtiyaçlarını ön planda tutarak gelişmiştir. Özellikle okyanus kıyısı ülkelerde problem olmamış, hatta karasuları 100-150 mili bulan ülkeler vardır. Ancak Ege benzer yerlerdeki ülkeler arasında karasularını 3 veya 4 mil olarak belirlemiş onlarca devlet bulunmaktadır. Aslında 6 mil dahi bazı Ege adaları için fazla olup, 1936’da Yunanistan’ın 3 milden 6 mile çıkarma kararı karşısındaki gafletimiz sebebiyle geri dönüş sözkonusu değildir.
Türkiye’nin “casusu belli” kararı durup dururken alınmamış olup, Türk donanmasını Marmara’ya hapsetmeye karşı savunma teşebbüsüdür. Yunanistan’ın mevcut duruma göre açık deniz olan, bütün ülke gemilerinin seyr ü sefer yapabileceği bir alanı kapatması (daraltması değil, zira mesela Akdeniz veya Karadeniz’de 12 mil seyr ü seferi etkilemez) gibi bir tavrına hiçbir komşu ülke sessiz kalamaz. Böyle bir karar açıkça Türkiye’nin denizlerdeki seyr ü sefer hak ve serbestisini daraltmaktadır. Hiçbir ülke tek başına diğer ülkenin haklarını daraltma yetkisine sahip değildir.
Yunanistan’ın böyle bir kararı açık denizlerde donanma bulunduran ABD, İngiltere ve Rusya gibi ülkeleri de etkilemekte, sınırlamaktadır. Ancak karşı taraf Türkiye olunca bu ülkelerden herhangi bir itiraz gündeme gelmemiştir. 1820’lerden günümüze, Yunanistan gibi ülkeler ile Türkiye karşı karşıya geldiğinde hortlayan Haçlı ruhunu burada da görmekteyiz. Mesela 2004 Kıbrıs referandumunda Türkler BM ve AB’nin isteği doğrultusunda “evet”, Rumlar buna karşı “hayır” dediği halde, Rum kesimi AB üyesi oldu, KKTC cezalandırıldı.
Yunanistan, 12 mil konusundaki tasarıyı alt komisyonda bekletmekte, Türkiye’nin zayıf, sıkıntılı anını gözlemektedir. Türkiye’nin bu konudaki kararlılığı her fırsatta teyit edilmeli, kesinlikle geri adım atılmamalıdır.
Açık denizlerdeki seyr ü sefer ve tatbikat serbestimizi ortadan kaldırmaya karşı kendimizi savunma hakkımız olduğunu her zeminde dile getirmeliyiz. Türkiye’yi yönetenlerin de böyle bir görevi olduğu, bu konuda ihmali olanların tarih önünde mesul olacağı bilinmelidir. İyi komşuluk, barış, dostluk, sorunsuzluk ve işbirliği gibi çağdaş diplomasinin temel ilkeleri ancak çift taraflı anlamlıdır, mümkündir.
Öncevatan, 07.09.2010
Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkayaresim