“AVRUPALI” MÜSLÜMANLAR
Hüseyin MÜMTAZ
Yorgo Kırbaki Atina’dan; “Bartholomeos’un geçtiğimiz günlerde Yunan Dışişleri Bakanı Dimitrios Druças’ın kendisini ziyaret ettiğinde ‘Sorunlar birbiri ardına çözülüyor. Türk hükümeti doğru istikamette istikrarlı adımlar atıyor’ dediğini” aktarıyor..
Bir TC vatandaşı, bir yabancı politikacıyla “Türk Hükümetinin attığı istikrarlı adımlar” konusunda görüş alışverişinde bulunuyor.
Taki Berberakis bir adım daha atıyor, karşılıklı bir “anlaşma”dan bahsediyor. TO VİMA’ya göre anlaşmaya, 6 Nisan 2009’da Türkiye’ye gelen ABD Başkanı Barack Obama’nın ön ayak olmuş. “İddiaya göre”, Ankara, Avrupa Birliği perspektifi açısından önemli olan din hürriyeti konusunda imajını düzeltmek için, Patrikhane de yıllardır askıda olan konuların çözülmesi için anlaşmaya yanaşmış…
Demek “Ankara” açısından, hararetle üye olunmak istenilen AB yolunda “din hürriyeti” konusunda bir “imaj düzeltme” faaliyetine ihtiyaç var.. Demek imajımız, sicilimiz bozuk..
O halde biz de bizim gibi “ezelî aday” değil, halihazırda “AB üyesi” olan bazı ülkelerdeki konu ile ilgili tutum ve davranışları inceleyelim dedik.. Üstelik “Müslümanlar dinlerini Avrupa’da daha iyi ve özgür yaşıyorlar” ya!..
Haber AA imzalı ve AB üyesi Bulgaristan’dan..
“Bıçaklar çekildi! Bulgaristan’da müftülük krizi ..04 Eylül 2010 Cumartesi 12:50
SOFYA -AA- Bulgaristan’da Yüksek İdare Mahkemesi kararıyla 12 Mayısta Bulgaristan Müslümanları Yüksek Dini Şura Başkanı ilan edilen Nedim Gencev, başkent Sofya’daki Başmüftülük binasına girmeye çalıştı.
Gencev ve 10 kadar kişi, Müftülük kapısını zorladı . Müslümanlar Konferansı tarafından halk oylaması ile seçilen Başmüftü Mustafa Aliş Haci’nin taraftarları, saldırganlara direnerek caminin kapısını kapalı tuttu.
Gencev’in adamlarından birinin bıçak çekmesi üzerine müdahale eden polis, gruptan bazı kişileri gözaltına aldı. Daha önce aynı yöntemle Filibe kentindeki merkez camisini ele geçirerek, kapısına parmaklıklar taktıran Gencev, ramazandan sonra icra yoluyla Başmüftülüğe gireceğini açıklamıştı”.
Demek ki AB üyesi Bulgaristan’da, AB üyesi olmayan Türkiye’dekinin aksine dini, azınlıklar kendilerini yönetecek olanı seçemiyorlarmış, hükümet atamayı kendi tercihlerine göre yapıyormuş.
“Yanıkköy’deki ‘Han Tarlaları’ vakıf arazisi konusunu görüşmek üzere toplanan Selanik Orman Mülkiyeti Komisyonu’nun, Gümülcine Müftülüğü’nün ve Yanıkköy Cami Mütevellisi’nin Müslüman vakfı olarak beyan ettiği arazinin kararını açıkladığı ve ormanlık olması gerekçesiyle kamuya ait olduğuna hükmettiği bildirildi”. (www.batitrakya.org)
“Gümülcine’nin Poşpoş Mahallesi büyük bir tahrikle sarsıldı. Kimliği belirsiz kişi veya kişiler Gümülcine Poşpoş mahallesi mezarlığında yaklaşık 20 ve üzeri mezar taşını kırdıkları tespit edildi. Ayrıca mezarlığın duvarlarına yazılan ‘Konsolosluk Defol’, ‘Altın Şafak Örgütü’ yazılarının ve Selanik Konsolosluğuna yapılan saldırının, Hristiyan aleminin 15 Ağustos bayramı nedeniyle Trabzon’da Sürmene Manastırı`nda ayin yaptıkları bir sırada olması dikkat çekti”. (www.batitrakya.org )
“Eski Bölge Genel Sekreteri Dimitris Stamatis tarafından durdurulduğu iddia edilen Yanıkköy’deki vakıf arazisi üzerine yapılan kaçak kilise tamamlanmak üzere.SEÇEK derneği tarafından Seçek yaylasına yapılan Mehmet Hilmi Çeşmesi’ni bir emirle yerle bir eden devlet otoritesi, sözkonusu kilise olunca kılını bile kıpırdatmadı”. (www.batitrakya.org )
Batı Trakya’da Türk’e Türk demek yasak. Türk dernekleri, Türk adını tabelalarına yazdıramıyorlar. AİHM’e gidiyorlar, kazanıyorlar, Yunan yargısının kararı şöyle oluyor; Trakya İstinaf Mahkemesi bahsekonu başvuruyu kabul etmediği kararının gerekçesinde, “mahkemenin AİHM’nin kararlarına ‘uymak’ zorunda olmadığı, böyle bir taahhüt bulunmadığı, Yunan adaletinin bağımsız olduğu ve AİHM kararının bir içtihat teşkil etmediği”ni belirtiyor. (www.batitrakya.org )
Batı Trakya ve adalarda “Müslüman azınlık” kendi müftülerini seçemiyor.. Vakıflarını idare edemiyor.. Müftü ve vakıf idare heyetini Yunan hükümeti tayin ediyor..
“Batı Trakya ve adalar Müslümanları”, 30 yıldır AB üyesi olan Yunanistan vatandaşı.. Onlar müftü seçemiyor, vakıflarına el konuluyor ama “aday” Türkiye’de dini azınlıklar çatır çatır patrik seçimi yapıp, çatır çatır vakıf mallarını elde ediyorlar..
30 yıldır “AB vatandaşı” olan Batı Trakya, Rodos, İstanköy Türklerinin bu hâlleri; Rum’un kucağında AB’ye girmek için kırk takla atan kuzey Kıbrıs’taki Elenofillere kapak olsun..
Peki öyleyse Kıbrıs’a gelelim.. Kıbrıs AB üyesi.. AB müktesebatına göre güneyi “özgür bölge”, kuzeyi ise “devletin kontrol edemediği bölge”..
Güneyde Rum kesimi, kuzeyde KKTC var.. Ama demek ki AB, kuzeyi de AB’de görüyor..
Güney’in resmen AB üyesi olduğu Mayıs 2004’ten itibaren kuzeydeki kilise ve manastırlara Rumlar her dini günlerinde sorgusuz sualsiz, hesapsız kitapsız yüzlerle, binlerle gelip ayin yapıyorlar..
Hatta geçen yıl güneyin başpapazı makam arabasıyla, aracından inmeden, kayıt-kontrol edilmeden kuzeye geçmiş, Karpaz’ kadar gitmiş, Apostolos Andreas’daki onarım çalışmalarını yerinde “incelemişti”. Üstelik kendisine bakan düzeyinde mihmandar bile verilmişti.
Dün gece 2010 Ramazan’ının Kadir Gecesi” idi.
Rum tarafındaki Larnaka’da bulunan Hala Sultan Tekkesi Kıbrıs’ın en ünlü tekkesidir. Larnaka’da Tuz Gölü yakınlarında bulunan ve Kıbrıs’ın yedinci ve onuncu yüzyıllar arasında İslam (Arap) askerlerince adaya düzenlenen seferler sırasında Hz.Muhammed (S.A.V)’in bir akrabası olan Hala Sultan’ın (Ümmü Haram) vefat ettiğine inanılan noktada, muhtemelen 647-649 yılları arasında inşa edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, özellikle 18. yüzyıldan itibaren eklenen yapılarla bir külliyeye dönüştürülmüş olup, tekke şeklinde anılmaya devam etmektedir.
“Kuzey’deki Müslümanlar” Kadir gecesini orada idrak etmek isterler..
Rumlar kota koyar, ancak 600 kişi geçebilecektir.
Yetmez..
Yalnızca “Kıbrıslı Müslümanlar” geçebilecektir, 74 sonrası adaya göç etmiş ve 36 yıldır KKTC vatandaşı olan “Türkiyeliler” geçemeyecektir.
Rum kesimi 6 yıldır AB üyesidir..
Ve onlara göre, Kadir Gecesi Hala Sultan’a gidebilecek-gidemeyecek olmak üzere iki tür Müslüman vardır.
Yazının başında Taki Berberakis ne diyordu; “Ankara, Avrupa Birliği perspektifi açısından önemli olan din hürriyeti konusunda imajını düzeltmek için”, Patrikhaneye yıllardır askıda olan konularının çözülmesi bağlamında bir anlaşmaya yanaşmış…
Demek ki kıymetli okuyucu; AB’ye üye olmak için can atan “Ankara’nın AB perspektifi açısından din hürriyeti konusunda imaj düzeltmeye” ihtiyacı var..
Ama zaten üye olan Bulgaristan, Yunanistan ve Rum Kesimi’nin yok…
Türklüktense, Müslüman azınlık kavramını kabul ediyorlar; ama Hala Sultan’a gitmeye kalktın mı Türklükleri aklına geliyor ve onu da “sınıflandırıyorlar”..
Aklıma 1400 yıl önceki Emeviler geliyor..
Emeviler’e göre “Mevali” adıyla anılan “Arap olmayan Müslümanlar” Araplarla eşit değillerdi.
Dolayısı ile onlara göre Türkler de “mevali” idi.
Vahhabiler de Selim’den sonraki Padişahların “halifeliği”ni tam olarak içlerine sindirebilmişler miydi dersiniz?
1400 yıl sonra biz “imaj düzeltmek” için bu sefer Avrupa kapılarında uğraşırken, Avrupalılar da aynı Emeviler gibi kendileriyle eşit saymayıp, bin dereden su getirerek çeşitli zorluklar çıkarmıyorlar mı?
Tam bir “Ne İsa’ya, ne Musa’ya yaranamama” durumu yok mu ortada?
Ya tam da böyle bir ortamda Kaddafi’nin pişmiş aşa kattığı soğuk suya ne diyeceksiniz?
İtalya- Libya Dostluk Anlaşması’nın 2’nci yıldönümü nedeniyle Roma’ya giden Kaddafi, ”İslam tüm Avrupa’nın dini haline gelmelidir. Bunun ilk adımı Türkiye’nin Avrupa’ya girmesiyle olacak” demiş..
Hadi bakalım, kolay gelsin…6 Eylül 2010
57’NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
mumtazbay@hotmail.com
Bir yanıt yazın