M. Türker Acaroğlu
Şu günlerde artık Birleşmiş Milletler’e başvurmaktan da söz edilmeye başlandı. BM ne yapacak? Kıbrıs’taki gibi, Barış Gücü mü gönderecek, yoksa NATO’nun ya da büyük bir devletin (muhtemelen ABD) müdahalesini mi isteyecek?
PKK ve yandaşları, en sonunda ağızlarındaki baklayı çıkardılar: Demokratik özerklik istiyorlarmış! Yani, açıkçası Özerk Kürdistan. Türkiye birkaç bölgeye ayrılacak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da özerk bir Kürt bölgesi oluşturulacak, daha sonra ilan edilecek Federatif Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlanacak ya da halkoylaması yapılarak Kuzey Irak’taki kukla Kürt devletçiği ile birleşecek!
Şu günlerde artık Birleşmiş Milletler’e başvurmaktan da söz edilmeye başlandı. BM ne yapacak?
Kıbrıs’taki gibi, Barış Gücü mü gönderecek, yoksa NATO’nun ya da büyük bir devletin (muhtemelen ABD) müdahalesini mi isteyecek?
PKK ve yandaşlarının bu federasyon ütopyasını duydukça, Bulgar komitacılarının da XIX. yüzyılın ikinci yarısında Babıâli’ye ardı ardına gönderdiği Fransızca iki muhtıra’yı anımsadım. Bunlar arasında ne büyük bir paralellik ve benzerlik var!
Bu tarihsel olayın içyüzü şöyle:
1860’larda Bulgar İhtilal Merkez Komitesi, Osmanlı devletine karşı, komşu Romanya’nın başkenti Bükreş’te gizlice bir siyasal örgüt kurmuştu. Romanya Prensi Kuza’nın tahttan indirilmesinden sonra, Türk askerinin Romanya’ya gireceğinden korkan Romen hükümeti, böylece Bulgar göçmenlerden yararlanmak istiyordu. 40 yıl anılarını kitap biçiminde yayımlayan Dr. İvan Kasabov, daha önce Bükreş’te kurulmuş olan Gizli Bulgar Suikastçı İhtilal Komitesi’ne benzer, ancak adındaki suikastçı sıfatını atarak bu komiteyi kurmuş, ona Tuna boyunda bir ihtilal hazırlığı ve ilanı görevini vermişti.
Komite eylemcileri, siyasal programlarının gerçekleştirilmesini, sultanın iyi niyetinden, bir de düvel-i muazzama’nın (büyük devletlerin) merhametinden bekliyorlardı.
1866’da merkez komitesi bir broşür yayımlayarak, Türk hükümetinin Bulgar halkına özerklik (muhtariyet) vermesi gerektiği tezini savundu.
1867 Mart ayında sultana seslenen Fransızca özel bir muhtıra ile ortaya çıkarak, ikili bir Türk-Bulgar devleti kurulmasını istemeye dek işi götürdü.
1868 yılı yazında Gizli Bulgar İhtilal Merkez Komitesi çöküp yıkıldı, ama ortaya attığı ikili yönetim düşüncesi varlığını sürdürdü.
İlk ‘Muhtıra’
Muhtıra’nın baş tarafındaki 6 sayfada Bulgarların Sultan Addülaziz’e bağlılıkları anlatılır. Daha sonra Bulgar halkına verilecek özerkliğin temel ilkeleri 15 madde ve Bulgar kilisesiyle ilgili ek 6 madde biçiminde sıralanır:
Madde 1. Anayasal bir Bulgar hükümeti kurulmalı.
Madde 2. Bulgarların yaşadığı bütün taşra bölgeleriyle birlikte, Bulgar Krallığı adıyla bir devlet kurulmalı.
Madde 3. Bu Bulgar krallığı, siyasal bakımdan Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı bulunmalı, kendi kralı olarak da daima İstanbul’daki Devlet-i Aliye İmparatoru Haşmetli Sultan Abdülaziz ve ardılları (halefleri) olmalı, bunlar Osmanlı Sultanı unvanının yanına Bulgar Kralı unvanını da katmalıdır.
Madde 4. Haşmetli Sultan, Bulgar Kralı unvanını almak üzere, daima eski Bulgar Krallığı başkentlerinden birine gelmeli, bu başkenti Bulgar Millet Meclisi seçmelidir.
Madde 5. Krallık, Bulgar Millet Meclisi’ne seçilecek, sultanca onaylanacak Hıristiyan bir kral naibi tarafından yönetilmelidir.
Madde 6. Bu kral naibi, Haşmetli Sultan’dan sonra, devletin başı olmalı, yönetim ve yürütme işleriyle yükümlü kılınmalı, adaleti yerine getirici olmalıdır.
Madde 7. Kral naibi, krallığı bir kurulun yardımıyla yönetmeli, tümüyle Bulgarlardan oluşacak bu kurul üyelerini Bulgar Millet Meclisi seçmelidir…
Madde 8. Bulgar Millet Meclisi, bütün Bulgar halkını temsil edecek sayıda üyelerden oluşur. Bunlar, özel bir seçim yasasına göre, halk tarafından oyçokluğuyla seçilir. (Daha sonra, Bulgar Millet Meclisi’nin kuruluş ve özellikleri sıralanır.)
Madde 9. Ortodoks mezhebi, Bulgar devletinin resmi dini olmalıdır.
Madde 10. Adliye, Bulgar Millet Meclisi’nce çıkarılan Bulgar yasalarına göre adalet dağıtacaktır…
Madde 11. Bulgar Krallığı’nın kendine özgü bir ordusu bulunacaktır. Ordu komutanları, papazları gibi Bulgarlardan olacaktır. Sancaklarının bir yüzünde Osmanlı İmparatorluk arması, öteki yüzünde de Bulgaristan’ın arması olan aslan resmi bulunacaktır. Harekâtı, yalnız Avrupa ile sınırlı olacaktır.
Madde 12. Bulgar Krallığı’nın imparatorluğa yıllık olarak ödeyeceği bir vergi miktarı belirlenecektir…
Madde 13. Bulgarca, krallığın resmi dili olmalıdır.
Madde 14. Her türlü medeni ve siyasal özgürlük, güvence altına alınmalıdır…
Madde 15. Kent ve köy belediyelerinin, özel bir yasaya göre, yönetim makamlarından bağımsız olarak işleri görebilmeleri için, kendi kurulları ve meclisleri olmalıdır.
Daha sonra, Bulgar kilisesi konusundaki maddelere geçilir.
Muhtıra’nın son bölümündeki ilginç düşüncelerden biri de şudur: “Bu yeni politikanın ilk adımı olarak, sizden bütün siyasal suçlular, tüm kaçaklar ve sürgünler için genel af rica ediyoruz.”
İkinci Muhtıra’yı başka bir yazıda özetlemek isteriz.
Bir yanıt yazın