TOSLAMAYA MAHKÛMİYET
Ayrılıkçı Hareket çatışmasızlık kararının sürdürülmesi ve boykot kararının değişmesine yönelik,
Seçim barajının düşürülmesi, tutukluların salıverilmesi, Öcalan’ın aktifleştirilmesi, TSK operasyonlarına son verilmesinin pazarlığını yapıyor.
İkbalini referandum kazancına bağlamak paniğinde Başbakan Erdoğan’ın,
3 Eylül’de Diyarbakır konuşmasının,
Beklentileri hangi ölçüde karşılayacağı merak uyandırıyor!
*
“Güçlü Ordu Güçlü Türkiye” sloganında;
TSK’da devir-teslim törenleri bilinen çizgilerin bir kere daha ilan edilmesi vesilesi olurken,
Genelkurmay Başkanı Org.Koşaner’in yaptığı,
TSK’nın demokratik,lâik,sosyal hukuk devletinin milleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğüne imanını teyid eden konuşmasında,
Hükümete ve Ayrılıkçı Harekete göndermeler dikkat çekti.
*
“Demokrasi ve hukuk devletinin sağladığı hak ve özgürlüklerin arkasına gizlenerek bireysel seviyede kalması gereken talepler,
Siyasi alana taşınmaya çalışılmakta ve her geçen gün adeta devletle pazarlık yaparcasına bu adımlar daha ileri götürülmektedir.”
İfadesiyle, güvenlik ve özgürlük dengesinde Türkiye’nin durum tesbiti,
Elbette ilgili taraflar hükümet ve ayrılıkçı hareket için de bir tembih yapılıyor.
*
Org.Koşaner’in,
“….,Yasalarımızı hiçe sayarak devletimizin meşru güvenlik güçlerini hedef alan eli silahlı insanlar ülkemiz dağlarında bulunduğu sürece,
Bu mücadele devam edecektir.Bunun bir başka alternatifi söz konusu değildir.”
İfadesi ise terör örgütüne verilmiş bir yol haritası olmaktan öte,
Siyasetin terörle olası bir diyaloğunun önünü kesiyor.
*
Org.Koşaner yurt içinde ikinci bir idari yapılanma tesis etme girişimleri de dahil olmak üzere,
“Ülkemiz karşı karşıya bulunduğu geniş yelpazedeki tehdit,risk ve belirsizlikleri öncelikle caydırabilecek,
Akıllı güc unsurlarını geliştirmek,her an hazır bulundurmak ve bunları uygun şekilde yönetmek durumundadır.”
İfadesiyle Türkiye’nin beka’sını teminen hükümet uyarılıyor.
*
“TSK ve bazı personeline yöneltilen bir çoğu henüz ispatlanmamış ve yargı sürecinde olan iddialara karşı,
İtidalle hukuk çerçevesinde kalınmaktadır.” denirken,
Ergenekon ve benzeri davalarla psikolojik bir harekata tabi tutulduğu savında TSK nın,
Hukukun üstünlüğüne verdiği değer gösteriliyor.
*
Halbuki iktidar ve referandumun “evet” çi kanadı;
Türkiye’de TSK nın ve buyurduğu (!) çizgilerin giderek zayıfladığının propagandasını yapıyor.
Buna göre, Ergenekon Operasyonlarıyla TSK içinde kimi güçler ve ardında Derin Devlet kıstırılmış ve zordadır.
İktidar, devlet organizasyonunda kadrolaşmasıyla ve medya desteğiyle büyük bir güc olmuştur.
O halde referandumda “boykot” kararı, Türkiye Derin Devletine nefes vermek anlamındadır,deniyor.
Her vesileyle TSK’nın açığa düşürülmesi gayretleri,
Son olarak Genelkurmay 2.Başkanı Org. Aslan Güner hakkında çıkarılan telekulak söylentileri,
Referandum öncesi iktidarın güc sergilemesi çabasını gösteriyor.
*
Ayrılıkçı Hareket; siyasetinin pazarlık unsuru olarak referandumda boykot kararını kaldırarak,
“Evet” oyu verilmesi için seçim barajının düşürülmesini istiyor.
İktidar, barajın düşürülmesinin kendi siyasi temsil gücünün zayıflaması anlamına mı geleceğini henüz bilemediğinden,
Barajın ne olacağına dair bir söz veremiyor!
İktidarın inisyatifinde etkisizlik gören Ayrılıkçı Hareket; AKP ye güvenmiyor!
*
Ergenekon Davasında insanların yargısız infazla yıllardır cezaevlerinde tutulması için gösterilen titizliğe karşın,
Diğer bir pazarlık unsuru ayrılıkçı hareketin derinini oluşturan tutukluların salıverilmesi ya da müsamaha görmesi,
Biliniyor olmasına rağmen iktidarın elinin yargıda olduğunu göstermesi anlamına geliyor.
AKP nin 1700 KCK tutuklusu için yapabileceği hiçbir şey bulunmuyor.
İktidarın inisyatifinde etkisizlik gören Ayrılıkçı Hareket; AKP ye güvenmiyor!
*
Yalanlamalara rağmen İmralı’da Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerin gün yüzüne çıkması,
Türkiye’nin nefreti üstünde bir kişiye gösterilen müsamaha;
Referandum öncesinde Başbakan Erdoğan’ın şahsında güven erozyonuna neden oluyor.
Ayrılıkçı Hareketin bu konuda pazarlık seçeneğinin asla kabul görmeyeceği anlaşılıyor.
AKP nin onca cakasının boş olduğu görülüyor!
*
TSK nın operasyonlarına son vermesi talebini,
TSK kesiyor:”Eli silahlı insanlar ülkemizin dağlarında bulunduğu sürece bu mücadele devam edecektir” deniyor.
Ayrılıkçı Hareket, iktidarın asker üzerinde de inisyatifinde etkisizliği gördükçe;
“Bu nasıl bir hükümet!” yaklaşımıyla o boşlukta adeta devletle pazarlık yaparcasına adımlarını daha ileri götürüyor.
Siyasal temsil arayışında bol bol tecrübe edinirken,
Etkisiz iktidarla birlikte ülkeyi kaosa sürüklüyor…
Ayrılıkçı Hareket, AKP iktidarının boşluğu ve hoşluğunu yakından tanıdıkça,
Kürt Sorununa gerçek çözümün,
Ancak bu ülkenin Atatürkçü Düşünce temelindeki gücleri vasıtasıyla sağlanacağını görüyor!
*
3 Eylül’de Diyarbakır’da Başbakan Erdoğan’a,
Son bir umutla ve ne alâkaysa,
Öfke ve hışımla ve tehdit ederek,
Bir tutam Ergenekon, bir tutam 12 Eylül Darbesi, bir tutam Diyarbakır Cezaevi ,işkence efsaneleri,
Biraz Jitem,biraz darbe, biraz asker vesayeti,
Ya da Nasreddin Hoca’nın ya tutarsa hikayesini anlatmak ve eleküstü kalmışların “evet” oyunu istemekten,
Başka söylem kalmıyor.
İktidarının sekiz yıl sonrasında anlaşılıyor ki,
Ne yapsa ne yapılsa,
AKP ve devletin her kademesine sızdırdığı cemaatin irtica-i siyaseti ve Ayrılıkçı Hareket;
Yol gitmişlerdir fakat toslamaya mahkûmdurlar…
Önce Hukuka!
Çaresi yok…
Bir yanıt yazın