İŞGAL ÇAĞRISI!

Obama’yı raporla uyardı
AKP’nin PKK açılımının mimarı, CIA ajanı Prof. Henri Barkey, ABD Başkanı Obama’yı Türkiye’ye direkt müdahaleye çağırdı! Açılımı izleyen, taraflarla sürekli bir araya gelen ve yeni bir rapor hazırlayan Barkey, “ABD en önemli müttefiklerinden birinin iç işlerine karışmaktan kaçınıyor. Ancak bu ABD çıkarlarına hizmet eden bir çözüm yolu değil” dedi.
İç savaş yaşanabilirmiş
İŞte Barkey’in raporundan satır başları: İnegöl ve Dörtyol’da Türk-Kürt çatışması yaşandı. Hükümetle Kürt azınlıklar arasındaki tansiyon hiç olmadığı kadar yükseldi. Yaşanacak çatışmanın getireceği ek hasar, Obama’nın dış politikasına zarar verebilir. Türkiye’nin İran’a yakınlığı ve İsrail gerginliğine odaklanan ABD, bu kaynar kazana kayıtsız kalmamalı.
Tek korkuları milliyetçiler
BüyükŞehİrlerİn gecekondu mahalleleri patlamaya hazır bomba gibi… İstikrarsız bir Türkiye daha milliyetçi olur; ABD’nin Irak, Balkanlar ve Kafkaslardaki çıkarlarına karşı daha olumsuz tavır takınır. İç savaş yaşayan bir Türkiye, AB üyeliği için gereken reformları yapamaz, NATO’da da gerginlik yaşanır. ABD çok sevimsiz sürprizlerle karşılaşabilir.

Açılımın mimarı ve özerkliğin babası!..

Organizatörlüğü de o üstlendi

AKP’nin PKK açılımının organizatörü ve CIA ajanı Henri Barkey, BDP’lilerin ziyareti sonrası geldiği Diyarbakır’ı teftiş (!) etmiş, arkası çorap söküğü gibi gelmişti. Önce Karayılan AKP-PKK ittifakını açıkladı, sonra sözde ateşkes ilan edildi.
BM formülü için sıkı çalışma!
PKK’yı siyasallaştırma projesinde ardından sahneyi BDP aldı ve “AKP zaten ülkeyi 26’ya böldü, sadece yetki devri ve bayrağımız kaldı” diye özerklik isteğini ilan etti. Noktayı, Türk koydu: BM arabulucu olabilir, silahlar kampa bırakılabilir.

Uyarmıştık
AKP’nin PKK açılımının mimarı olan Barkey’in CIA ajanı Fuller’le birlikte yazdığı raporu YENİÇAĞ duyurmuştu.

Haber: Macit SOYDAN
Açılımın baş mimarı CIA ajanı Profesör Henri Barkey, yine iş başında. Barkey, önce ABD’de BDP lilerle bir araya geldi, daha sonra da Diyarbakır’a giderek teftişte bulundu. Bunun ardından da izlenimlerini bir rapor halinde açıkladı. Barkey, bu raporunda küstah bir şekilde ABD’nin Türkiye’ye müdahale etmesi gerektiğini söyledi. Barkey şunları kaydetti: “Bu yaz Türkiye anlamsız bir şiddet dalgasının etkisine girdi. Güneydoğu’da yaşanan terör olaylarının yanı sıra 25 Temmuz’da İnegöl’de yaşanan bir sözlü tartışma bir anda yayılarak Türk-Kürt çatışmasına dönüştü. Birkaç gün sonra Hatay’da dört polis memuru öldürüldü. Ardından etnik gruplar arasındaki çatışmalar bu şehre de yayıldı.”
Patlamaya hazır bomba
“Kürt nüfusunun en yüksek olduğu İstanbul gibi büyükşehirlerin gecekondu mahallelerinde büyüyen Kürt çocuklar ülkenin kırılgan etnik karışımını patlamaya hazır bir bomba haline getiriyor” ifadelerini kullanan Barkey, “Kürt parti liderleri bile hiçbir şekilde kontrol edemedikleri bu çocuklardan korktuklarını ifade ediyor. Dolayısıyla İnegöl ve Hatay’daki etnik çatışmalar daha büyük ve ciddi gerginliklerin işaretçisi olarak görülüyor.  Dahası aşırı milliyetçi grupların harekete geçirdiği Türk gençlerin her an Kürtlerle sürtüşmeye hazır olması meseleyi daha da karmaşık hale getiriyor” dedi.

Ağır sonuçları olur

Barkey, Türkiye’deki gelişmelerin bazı açılardan ABD’nin bölgedeki çıkarları için İran’dan ya da İsrail’den çok daha önemli olduğunu da belirtti. Barkey şunları kaydetti: “Kürt meselesi bugün Orta Doğu’nun sınırlarının dışına taşmış durumda. En küçük bir olay hem Türkiye için yıkıcı sonuçlar yaratıp hem de Washington’ın Irak’tan çekilme çabaları konusunda ağır sonuçlar getirebilir. Dahası istikrarsız bir Türkiye daha milliyetçi ve ABD’nin Irak’taki, Balkanlardaki ve Kafkaslardaki çıkarlarına karşı daha olumsuz bir tavır takınabilir. İç savaş yaşayan bir Türkiye aynı zamanda Avrupa Birliği üyeliği için gereken reformları hayata geçirme konusunda da gönülsüz olacak, bu da NATO’da gerginlik yaratacaktır.”
AKP’ye övgü
Açılım konusunda AKP’ye desteğini yineleyen ve övgü yağdıran Barkey, “Psikolojik açıdan Türk devleti Güneydoğu Anadalu’daki şehirleri şimdiden kaybetmiş olabilir. Washington, Ankara ile Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi arasında bir gerginlik yaşanmasını ya da Türkiye’nin Irak’ta bir askeri operasyon düzenlemesini kaldıramaz. Geçtiğimiz 18 ayda Ankara’nın Bölgesel Yönetim’le ilişkileri ciddi anlamda gelişti ancak PKK Kandil’deki üslerinden faaliyetlerini sürdürüyor” dedi.
Türkiye’nin yumuşak karnı
Barkey, Beyaz Saray’ın Türkiye’ye bir önce müdahalede bulunması gerektiğini kaydederek şunları söyledi: “Obama yönetimi konu Türkiye’nin Kürt sorununa geldiği zaman zorlu politika seçimleriyle karşı karşıya kalıyor. Çok büyük, çok karışık ve çok zorlu ve ABD en önemli müttefiklerinden birinin iç meselesine karışmaktan kaçınıyor. Ancak bu ABD’nin çıkarlarına hizmet eden bir çözüm yolu değil. Kürt sorunu hala Türkiye’nin siyasetten kültürel hayata, sivil-asker ilişkilerinden demokratik reformlara ve dış politikaya her şeyini etkileyen yumuşak karnı. Bugün Kürt meselesini göz ardı eden ABD yarın çok sevimsiz sürprizlerle karşılaşabilir.”
 
Habur affın ilk adımı değil miydi!
Yalçın Doğan, Hürriyet Gazetesi’ndeki köşe yazısında Habur olayını değerlendirdi. Doğan yazısında özetle şunlara yer verdi: Demokratik açılım ilan edildikten sonra, AKP’nin attığı en somut adım ne?
Kandil Dağından ve Mahmur Kampından Habur’a gelen PKK’lılar.
Onlar neden geliyor?
Dağdakileri indirmenin ilk adımı olarak. Dağdan indiklerinde kendilerine hiç bir şey olmayacağına dair verilen söze dayanarak.
Önce gerçekten öyle oluyor. Hatta, oraya aniden seyyar mahkeme bile kuruluyor, gelenlerin şöyle bir ifadesi alınıyor, ardından serbest bırakılıyor.
Bu, PKK’ya affın adımı değil de, ne?
Gerçi, daha sonra olaylar farklı gelişiyor, iş Habur’da PKK gösterisine dönüşüp tepkiler yükselince, gelenler hakkında soruşturma açılıyor. Bazıları dağa geri dönüyor, bazıları mahkum oluyor.
AKP adamları hem çağırıyor, hem geldiklerine pişman ediyor. O zaman neden çağırıyor, madem çağırıyor neden sahip çıkmıyor?
AKP Habur ve devamını yüzüne gözüne bulaştırıyor.
Bir başka somut olay, 2006 Nisan ayında Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Meclise gelen Terörle Mücadele Yasa tasarısının 6. maddesi. Şöyle:
”… terör örgütü kuranlar, yönetenler, örgüte üye olanlar TCK 314. maddesine göre cezalandırılır. Etkin pişmanlık hükmü bu madde açısından uygulanır.
Bu PKK’ya af değil mi? Demokratik açılım ilan edilmeden önce, açılımın altyapısı değil mi?

BM’yi devreye sokma hesabı
Açılımın mimarı Henri Barkey’in ABD ve Türkiye’de BDP’lilerle bir dizi görüşmesinin ardından önce terör örgütünün Kandil’deki elebaşısı Murat Karayılan, hükümetin bölücübaşı Abdullah Öcalan ile görüştüğünü açıkladı. Sonra da PKK sözde eylemsizlik kararını duyurdu. Bu arada özerklik tartışmaları da alevlendi. BDP’li Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, “Özerk Kürdistan kurulmalı, Belediye binamızın önünde sarı kırmız yeşil bayrağımız dalgalansa ne olur” açıklaması yaptı. Bunun ardından da BDP Grup Başkanvekili Ayla Akat Ata da özerklik istedi. Ata, bir mahalle futbol takımının bile bayrağı olduğunu belirterek, özerklik durumunuda da kendi bölgelerine Kürt bayrağı asılmasında bir sakınca olmayacağını kaydetti. BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız da, “Özerklik konusunda Kürtlerin taleplerinin biraz daha somutlaşması konusunda bir tartışma sürecinin devreye girmesini önemsiyoruz” dedi.
Silahlar kampa teslim edilir!
Bunun ardından Diyarbakır’da kapatılan DTP’nin eski genel başkanı Ahmet Türk’ün başkanlığında toplanan Demokratik Toplum Kongresi de, özerlik taleplerinde bulundu. Türk  toplantı sonrası yaptığı açıklamada, sözde eylemsizlik kararını da değerlendirerek, bu konuda BM’nin devreye sokulması gerektiğini belirtti.  Türk, “BM arabulucu olabilir, silahlar kampa bırakılabilir. Bu şansı bir daha yakalayamayabiliriz” dedi. Terör örgütü PKK’nın üst düzey yöneticisi Remzi Kartal da, “PKK’nın eylemsizlik kararının karşılık bulması durumunda, vicdanları tatmin edecek bir ortam söz konusu olursa ve demoktatik talepler yerine getirilirse, örgütün silahları bırakması için BM devreye girebilir. Örgüt, silahları BM’nin göstereceği bir kampa teslim eder” diye konuştu.

Türkiye’ye baskı peşindeler
Irak’ın kuzeyinde Mesud Barzani’nin hamiliğini üstlendiği bölücüler, küstah isteklerde bulundulur. Sözde gazeteci ve aydınların da bulundu grup adına açıklama yapan Hemin Mirani, sözde Kürdistan hükümet başkanı Behrem Ahmet Salih’in ve Barzani’nin desteğini arkalarına aldıklarını belirterek, terör örgütünün eylemsizlik kararı karşısında Türk askerinin ateşkese uymasını istediler. Mirani küstah isteklerini bununla sınırlı tutmayarak, tutuklu PKK’lıların da serbest bırakılmasını talep etti. Mesud Barzani’nin desteğinde toplanan bülücüler da sonra bir bildiri yayımladılar.
PKK’lılar bırakılmalıymış
Bildiride, terör örgütünün elebaşısı Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve İslam Birliği ülkelerinin kalıcı bir barış için Türkiye’ye baskı uygulanmasını, Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarının da Öcalan’ın serbest bırakılması ve tutuklu PKK’lıların serbest bırakılması konularında daha fazla devreye girmesini istediler.

Bakanlık: Müsteşar İmralı’ya gitmedi!
Adalet Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler müşavirliği’nden YENİÇAĞ’da yer alan “Müsteşar, İmralı’ya gitti mi?” şeklindeki habere açıklama gönderdi. Açıklamada şunlara yer verildi: “Gazetenizin 01 Eylül 2010 tarihli baskısında CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın soru önergesine dayandırılarak ’CHP: Müsteşar, İmralı’ya gitti mi?’ başlığıyla yayımlanan bir habere yer verilmiştir. Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve Müsteşar yardımcılarından hiçbiri İmralı Adası’na gitmemiş ve hükümlü Abdullah öcalan’la görüşme yapmamıştır. Aynı konu bazı televizyon kanalları ve internet sitelerinde de gündeme getirilmiş ve aynı gün bakanlığımız tarafından basın açıklaması yapılmıştır.”

BDP’yi terör örgütü KCK kurdurmuş
Kapatılan DTP’nin yerine BDP’yi teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın talimatıyla yurtdışında bulunan KCK/TM Türkiye sorumlusu Sabri Ok kurdurmuş. KCK/TM davası iddianamesinde Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı İsmail Aksoy, BDP’nin kuruluşuyla ilgili, örgüt mensuplarınca KCK Yürütme Konsey Başkanlığına yazılan ve genel konu olarak yerel seçimlerden bahsedilen rapordan alıntılar yapmış. Akosoy, “BDP’nin eş başkanları ile üyelerinin kim olacağı konularında şüpheli Sabri Ok’un bu raporu hazırlayan kişiye talimat verdiği anlaşılmakta olup, bu husus ileride açıklanacak olunan özellikle dosyamız şüphelileri Kamuran Yüksek ve Demir Çelik ile Sabri Ok arasındaki telefon trafiği ile de ayrıca ispatlandığı”nı söylüyor. Kuruluş çalışmaları hakkında ise şu değerlendirmede bulundu: “Sabri Ok’un  yeni talimatlar gönderdiğini KCK/TM yöneticilerinden Kamuran Yüksek’e söylediği ve görüşmek için uygun bir zamanda gelmelerini ancak Ajit diye belirttiği Mustafa Ayzit ve Kenco dediği Ahmet Türk’ün daha önce gelme imkanları varsa gelmeleri talimatını verdiği.”
Talimat verildi
KCK/TM yöneticilerinden Kamuran Yüksek’in aldıkları talimat sonrasında yaptıkları konferans hakkında Sabri Ok’a bilgi aktardığı belirterek, “Kurdurdukları BDP” nin kurucu başkanı Mustafa Ayzit ile görüştüklerini, yine Alınak isim veya soy ismini taşıyan kişinin kendisi ile görüşme talebinin bulunduğunu söylediği, şüpheli Sabri Ok’un da bu görüşmenin olabileceğini söyledikten sonra yeni kurulan BDP’de yer alacakların dengelenmesine dikkat etmelerini ve BDP milletvekili Emine Ayna’nın kendisinin yanına gelmesi talimatını verdiği “ şeklinde değerlendirme yapılıyor. Adayların belirlenmesi hakında şöyle denilmiş: “Dosyamız şüphelisi Kamuran Yüksek, kurulacak olan Barış ve Demokrasi Partisinin aday adaylarını belirleme çalışmaları yürüttüğünü, aday gösterilmeyenlerin kızgınlıklarının bulunduğunu ve çalışmalarının sona yaklaştığını şüpheliye rapor ettiği ve yazılı olarakta göndereceğini belirtmiştir.“ 
Haber: Salim YAVAŞOĞLU


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir