Arif Keskin
İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hamid Begayi’nin, açıklaması Türkiyede şaşkınlık yarattı.
İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hamid Begayi’nin, İkinci Dünya Savaşı sırasında İran’ın işgal edilmesinin 70. yıldönümü nedeniyle Tahran’da düzenlenen” İran: Zafer köprüsü” isimli konferansta “yüz yıl önce Osmanlı döneminde Ermenilere karşı “soykırım” uygulandı” şeklinde ifade ettiği sözler, Türkiye’de şaşkınlık yarattı. Açıklamaların, Türkiye’nin BM’de İran’a karşı ambargo kararlarına “hayır” demesi ve ABD’nin baskılarına rağmen İran ile ekonomik-ticari ilişkilerini sürdürme kararlığının ardından gelmesi Ankara’da İran’a dönük bir hayal kırıklığına da yol açtı.
Begayi’nin Önemi
Söz konusu iddiaların Hemid Begayi tarafından dillendirilmesi anlamlıdır. Begayi, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın son zamanlardaki prenslerinden ve en güvendiği yakın çalışma arkadaşlarından biri olarak kabul edilmektedir. Begayi ayrıca İran Cumhurbaşkanı’nın Büro Sorumlusu Rehim İsfendiyar Meşayi’nin sırdaşı olarak da bilinmekte ve onun aracılığıyla Ahmedinejad’ın kadrosunda yer almıştır. Meşayi, muhafazakârlar içinde rejimin resmi ideolojisine aykırı görüşleriyle temayüz etmekte ve Ahmedinejad hükümetinin de ideologu olarak bilinmektedir. Dolayısıyla, Begayi’nın sözleri Ahmedinejad’ın ve Meşayi’nin görüşleri olarak da görülebilir. Begayi’nin açıklamaları Ahmedinjed tarafından Asya İşleri ile ilgili temsilci olarak atanmasının hemen ardından gelmesi de anlamlıdır.
Tarihin Tekrarı
Türk basınında Begayi’nin açıklamaları, “soykırım” iddialarına dönük İranlı yetkililerden gelen ilk açıklama olarak belirtilse de aslında öyle değildir. Geçmişteki gelişmelere bakıldığında durum göründüğünden daha düşündürücüdür:
- 2002’de dönemin İran Savunma Bakanı Ali Şemhanı Ermenistan’da “Soykırım Anıtını” ziyaret ederek “Osmanlı’nın Ermenilere yaptığı soykırımdır ve bunun gelecek nesillere aktırılması lazımdır.” demişti.
– Nisan 2002’de İranlı 30 milletvekili “soykırım” iddialarını kabul ettiklerini ve resmi yetkililer olarak bu “cinayetleri” kınadıklarını belirtmişlerdi.
– 12 Nisan 2002’de reformcuların önemli isimlerinden olan Hadi Hameney ve Ali Ekber Mohteşmi “ Osmanlı’nın Ermenilere yaptığı katliamı” kınadıklarını açıklamışlardı.
– 9 Eylül 2004’de dönemin İran Cumhurbaşkanı Mohmmet Hatemi “Soykırım Anıtı”’na çelenk koyması hala hafızalardan silinmemiştir.
– Ahmedinejad’ın Ermenistan ziyaretinde “ Bizim bu tarihi olaya karşı bakışımız nettir ve biz bütün tarihi zulümleri reddediyoruz.” dediği de biliniyor. Ahmedinejad’ın “ soykırım anıtını” ziyaret etmekten son anda vazgeçtiği de bilinmektedir.
- Tahran’da her yıl 24 Nisan günü Ermeniler tarafından çok geniş çaplı gösteriler ve mitingler düzenlenir. İçişleri Bakanlığı’nın resmi izni ve bilgisi dahilinde gerçekleşen bu gösterilerdeki aşırılıklar Türk Bayrağının yakılmasına kadar varmaktadır.
Ahmedinejad’ın Siyasi Hesapları
Begayi’nin açıklamaları; ABD ve İsrail’in İran’a yönelik askeri müdahele olasılığının tartışıldığı, AB tarafından İran’a karşı yaptırımların daha da sertleştirilmesi gerektiğinin vurgulandığı ve Rusya ile Çin gibi ülkelerin İran’a mesafeli davranmaya çalıştığı bir dönemde gelmesi farklı soruları da beraberinde getiriyor.
Ahmedinejad -özellikle son zamanlarda- karşılaştığı meşruiyet krizini aşmak maksadıyla kendi siyasal, düşünsel çizgisinin muhafazakârlardan farklı olduğunu göstermeye çalışıyor. Meşayi’nin Fars milliyetçilerinin söylemlerini dillendirmesi ve genç kuşaklara hitap edebilecek söylem geliştirme çabaları bu çerçevede yorumlanabilir. Söz konusu çerçeveden bakıldığında Begayi’nin iddiaları, Ahmedinejad’ın İran’daki Fars milliyetçilerini, aydınları ve orta sınıfı kazanmaya dönük çabalarının bir parçası olarak yorumlanabilir. Fars milliyetçiliği, hem Pehlevi Hanedanın (1924-1979) hem de İslam cumhuriyeti’nin(1979- ) ideolojik dayanak ve kaynaklarından biridir. Fars milliyetçileri Ermenilerin “soykırım” iddialarını kabul etmişlerdir ve bu konuda da çok çeşitli eserler ortaya koydukları bilinmektedir. Ermenilerin “soykırım” iddiaları Fars milliyetçileri vasıtasıyla İran’da hakim görüş haline gelmiştir. Nitekim Begayi’nin açıklamasını eleştiren İranlı politikacılar ve analizciler; iddiaların doğruluğundan veya yanlışlığından ziyade açıklamaların Türkiye-İran ilişkilerine zarar verme potansiyeline dikkat çekmişlerdir.
Diğer bir taraftan bakıldığında da, Begayi’nin Ahmedinjad’ın Asya İşlerinden sorumlu temsilcisi olduktan hemen sonra bu açıklamalarda bulunması, söz konusu gelişmenin dış politika açısından da bir anlam ifade edebileceğini göstermektedir. İran Ermenistan’ı destekleyerek, Azerbaycan’ı kontrol altına almak istemekte ve Türkiye’nin Kafkasya’daki etkinliğini sınırlandırmanın araçlarından biri olarak kullanmakta, diğer taraftan da Avrupa ve ABD’deki Ermeni diasporasının küresel politikalara müdahil olarak kendisine bazı kapılar açabileceğini düşünmektedir. Tahran’ın Yahudi lobisinin İran’a yönelik çabalarına karşın Avrupa ve ABD’deki Ermeni diasporasına ihtiyacı olduğu açıktır. Bu açıdan bakıldığında, Begayi’nin açıklaması AB ve ABD’deki Ermeni diasporasını İran lehine harekete geçirmeye dönük bir girişim olarak görülebilir.
Türkiye, İran’ın nükleer silahlanma girişimlerini öncelikli bir tehdit olmaktan çıkardığı bir dönemde İranlı yetkililerden bu açıklamaların gelmesi, Ankara’nın gerçekleri görebilmesi açısından yararlıdır. Bu açıklamalar, İran’ın Türkiye hakkındaki gerçek görüşlerini yüzeye çıkarıyor. İran, Türkiye’yi geçmişte “katliam yapmış”, yayılmacı eğilimi olan ve çok güçlü olmaması gereken doğal jeopolitik-tarihi rakip olarak algılamaktadır.