ALACAKARANLIKTA KIRMIZI KİTAP

  

             ALACAKARANLIKTA KIRMIZI KİTAP 
 

          Başbakan’ın  “Bu yıl yenileyeceğiz. İç tehdit kavramını çıkaracağız!” diye takdim ettiği,
          Ulusal Güvenlik Siyaset Belgesi-Kırmızı Kitap’ın, Ekim ayında Milli Güvenlik Kurulunda görüşülmesi bekleniyor.
          Hazırlanması aşamasında  bilgilerin basına sızması,kamuoyunca tartışılması;           
          Ulusal Güvenlikle ilgili konuların sır olmaktan çıktığını ya da küresel demokraside ortaklaşmayı gösteriyor.
          Sızan bilgilerden anlaşıldığı üzere Ulusal Güvenliğin  köklü değişiklikleri kapsaması;
          Küreselleşme de Türkiye’nin vecibelerini  göstermesi bakımından dikkat çekiyor.
           
          *
          Ulusal Güvenlik Siyaset Belgesi  bilgileri sızıntıları arasından,
          ABD’den hareketle Türkiye’de iktidarın, TSK nın ve ayrılıkçı Kürt Hareketinin pozisyonları anlaşılabiliyor!
          *
          En güçlü ekonomi ABD; Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde yaptığı çok taraflı ekonomik ve siyasi anlaşmalar,
          Bölgesel ve ikili serbest ticaret anlaşmalarıyla oluşturduğu  küresel piyasa ekonomisinin güvencesi olmayı,
          Ulusal Güvenlik Stratejisinin en önemli unsuru olarak  kabul ediyor.
          O nedenle ülkelerin siyasi ve ekonomik kriterlerini belirliyor.
          Demokrasi,Hukukun Üstünlüğü,İnsan Hakları,Azınlık Hakları “siyasi kriterleri”,
          Ekonomilerin rekabetçi baskılara ve diğer serbest piyasa güçlerine dayanabileceği bir ekonomik varlık içinde bulunması “ekonomik kriterleri” oluşturuyor.
          ABD küresel güvenliğin sağlanabilmesi için;
          Bütün ülkelerden kriterlere uyum, güvenlik yükünde paylaşım, askeri ve diplomatik katılım bekliyor!
          Kimi ülkenin uyum kapasitesini arttırmak için  gerektiğinde müdahale ediyor…
          Küresel Güvenliğin tehditlerini terör, NBC kitle imha silahları, siber terör, insan kaçakçılığı gibi unsurlar oluşturuyor.
          *
          Sızan bilgilere göre hazırlamakta olan Kırmızı Kitap’ta “irtica ve bölücülük” yeniden tanımlanmaktadır.
          Başbakan’ın  tanımlamasıyla “vatandaşı iç tehdit olarak gören zihniyet” yeni konseptte yer almıyor.
          Gülen,Süleymancılık,Nurculuk  cemaatleri metinde zikredilmeyerek tehdit algılamasından çıkarılıyor.
          Tehdit önceliğinde El Kaide,Hizbullah  gibi dinci terör örgütleri yer alıyor.
          Öte yanda Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner  devir-teslim töreninde yaptığı konuşmada TSK nın duruşunu belirliyor:
          “TSK’nın ulusu dışında ayrı bir denetime ihtiyacı bulunmamaktadır.
          TSK ulus-devlet,üniter devlet ve lâik devletin korunmasında taraftır ve taraf olmaya devam edecektir.
          Cumhuriyetin ilkelerine sahip çıkmak iç siyaset değildir.” diyor…
          Anlaşılıyor ki TSK;din eksenli cemaatlerin  demokratik alanda oyuncu olmalarının karşısındadır.
          Org.Koşaner bölücü terörle mücadelede farklı yöntemler uygulanabilir önerilerine de,
          “Bu mücadelenin ancak silahla yapılabileceği” çıkışını yapıyor.
          Bu çıkışlar TSK nın; irtica ve bölücü terör örgütü ile ilgili olarak iktidarla arasındaki nüansı gösteriyor!
          
          *           
          İktidar yeni strateji konseptinde, komşularla sıfır sorun ilkesinden hareket ediyor.
          Yakın komşular Yunanistan, Rusya, İran ve Irak öncelikli tehdit kapsamından çıkıyor.
          Mesela Türkiye; Yunanistan’ın  Ege’de karasularını 12 mile çıkarmasını savaş nedeni sayan kararını siliyor!
          İktidar;Küresel Güvenlik gereğince iki komşunun diyalog ve yakınlaşmasının güvenli bir ortam yaratılmasına yeterli olacağı kanaatindedir.
          Tam bu esnada ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton’dan; Kıbrıs’ta fiili durumun fazla uzadığı ve uluslararası unsurlara yorgunluk verildiği mesajı geliyor.
          Clinton’a göre Ada’nın yeniden birleştirilmesi barışın sağlanmasında tek yoldur  ve sonbaharda Kıbrıs sorununun çözümü için liderlerin alacağı “katı kararlar” taraflarca desteklenmelidir!
          Org.Koşaner bu konuda TSK’nın duruşunu belirliyor;
          İki kurucu devlet arasında tesis edilen yeni bir ortaklık devletinde; iki ayrı halk ve iki ayrı demokrasi,
          Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlük hakları ve askeri varlığının tartışma konusu dahi edilememesi esas alınıyor.
          Ayrıca TSK,Kıbrıs Rum Yönetiminin Doğu Akdeniz’de  uluslararası hukuka aykırı ekonomik bölge anlaşmalarını,
          Bu kapsamda petrol ve doğal gaz arama sahası ilanını  ve  yaptığı anlaşmaları  izlediğini açıklıyor…
          *
          Ulusal  Güvenlik Siyaset Belgesinde Irak öncelikli tehdit sıralamasından düşürülüyor.
          İktidar, Irak ve Kuzey Irak’la  yeni işbirliği dönemi çerçevesinde  bölgesel ittifakların geliştirilmesinden yanadır.
          Org.Koşaner Irak konusunda TSK nın tutumunu belirliyor.
          Toprak bütünlüğünün  önemine işaretle,ABD güçlerinin çekilmesiyle oluşan güç boşluğunda oluşan istikrarsızlığa işaret ediyor.
          Farklı etnik ve mezhepsel grupların Kerkük’te,tartışmalı bölgelerde ve Irak’ın bütününde gösterecekleri hassasiyetlere,
          K.Irak Kürt Bölge Yönetiminin bölücü terör örgütü PKK için henüz almadığı tedbirlere dikkat çekiyor!
          *
          Konvansiyonel ve nükleer güç İran’ da  öncelikli tehdit olmaktan  çıkarılıyor.
          İktidar Büyük Orta Doğu Projesinin derin ve gizil misyonunda;
          Barışta İran’ın batıyla diyalogunun geliştirilmesinde arabulucu,
          Savaşta İsrail’e atağın engelleyicisi rolünü oynuyor.
          Org.Koşaner TSK nın İran algısını da belirliyor.
          İran’ın nükleer programının sürmesi ve sonuçta sıcak çatışmaya dönüşmesi ihtimalinin, Türkiye güvenliğini ciddi olarak etkileyeceğine dikkat çekiliyor.
          *
          İktidarın ve TSK nin ;Türkiye alanında  komşularla ilgili düşüncelerinde derin farklılıklar bulunuyor.
          Farkı Org.Koşaner’in şu açıklaması özetliyor.
          “Küreselleşme; etkilerine maruz kalan ülkelerin olumlu ve olumsuz algılayabilecekleri hususları ihtiva etmesi nedeniyle,aslında ulusal çıkarlar doğrultusunda yönetilmesi gereken bir süreçtir.”
          *
          Öte yanda Abdullah Öcalan ayrılıkçı Kürt Hareketine son mesajında  doğru bir tesbitte bulunuyor.
          Öcalan,”uluslararası sistemin AKP ye verdiği rol gereği  sınırlı,sembolik bazı haklarla Kürtlerin elde tutulması sağlanıyor.
          Erbil merkezli Kuzey Irak Kürdistan’ın da bir tür Katar Emirliği gibi- Katar Emirliği Arapları kontrol ediyor- oluşumla tüm Kürtler kontrol altına alınıyor.” diyor.
          Genelkurmay Başkanı Org Koşaner teyid ediyor.
          “Güvenlik,özgürlük dengesinde hassasiyet nedeniyle mücadeleyi kolaylaştıracak yasal tedbirler alınmamıştır.
          Demokrasi ve hukuk devletinin sağladığı hak ve özgürlüklerin arkasına gizlenerek,
          Bireysel seviyede kalması gereken talepler siyasal alana taşınmaya çalışılmakta,
          Her geçen gün adeta devletle pazarlık yaparcasına bu talepler ileri götürülmektedir.
          TSK devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü için mücadeleye devam edecektir.”diyor.
          Tam bu noktada BDP referandum öncesi AKP yi test ediyor.
          “Samimiysen askeri PKK nın üzerinden çek”diyor!
          *
          İktidar gizli gündemi peşinde; ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi ruhuna paralel bir algıda,
          Ciğeri kediye teslim eden bir hoşlukla,
          Türkiye Ulusal Güvenliğini;ABD önderliğinde küresel güvenliğin alacakaranlığına terkediyor.
          Bu ham hayal ile Türkiye’nin Ulusal Strateji Belgesini-Kırmızı Kitabını hazırlıyor…
          Bölücü Kürt Hareketiyse, yaşamın zenginliği yolunda Türkiye’nin tecrübesini  kandırdığı vatandaştan esirgeyip,
          Onları kör kurşuna ya da  yokluğa esir etmeye alışmıştır!
          O da ne?Gülen cemaatinin devletin her noktasında örgütlenerek siber terörle bireyleri ya da kurumları tehdit ettiği söyleniyor!
          TSK ya güven devam ediyor…

   - erbil parlamento aaarsiv

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir