CUMHURİYETİN HEM-DERD ZORBALARI

 

            CUMHURİYETİN  HEM-DERD  ZORBALARI
 
          PKK Liderlerinden Murat Karayılan devletin talebiyle ateşkes ilan ettikleri,
          Açıklaması; referandum öncesinde AKP de suç üstü psikolojisi yaratmışa benziyor. 
          Başbakan “bizim bunlarla bir araya oturduğumuzu söyleme şerefsizliğini yapanlar,
          Bu alçak iftirada bulunanlar,bunun hesabını her yerde vereceklerdir.
          CHP,MHP,BDP,Türkiye Kominist Partisi,İşçi Partisi,YARSAV hepsi birarada, bu cephede başka destek kıtası
olarak birde Kandil Dağı var.” diyor.         
    
          *
          Hem-derd,aynı dert ve kedere düşenlerin her biri anlamındadır.
          AKP ve BDP ideologları ve yandaşları  ağızlarını her açtıklarında,
         -Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarında birlikte omuz omuza savaştık. Cumhuriyeti kuran kadrolarla yanyana çalıştık,diyorlar.
          Elbette Cumhuriyet kaynaktır…
         -Peki ama ne oldu da bugün aynı dert ve kederi paylaşıyorsunuz sorusuna, yanıtlarında;
          AKP’ nin cumhuriyetin lâik demokrasisi,
          BDP’ nin cumhuriyetin ulus devlet  anlayışından dertli ve kederli oldukları görülüyor.
          Atatürk ismini saklı tutuyorlar sonraki tüm Cumhuriyetçi yönetimlerin estirdiği faşizm (!) ile;
          İşte dinsel ve etnik kimliklerinin asimilasyona tabi tutularak bir nevi soykırıma uğratıldıkları iddiasındadırlar!
          Dertleri ve kederlerini  “demokratikleşme”  kavramı altında ortaklaştırıyorlar.
          Cumhuriyetin yöneticilerinden başlıyarak hesap vermesini,özür dilemesini ve ceremesini ödemesini istiyorlar.
          Bu gerçeklikte hem-derd oluşları onları Orta-Doğu’da geleceği peşinde Emperyalizm’in önüne çıkarıyor.
          Emperyalizm ile birlikte yaşama becerisi göstermek Cumhuriyetin faziletlerine inanmayı gerektiriyor.
          Ne gezer? O yüzden bunlar  ancak işbirlikçi oluyor ve yollarında  beraber yürüyorlar!
          *
          Cumhuriyetle hesaplaşmak için engel olan herkesin ve herşeyin yok edilmesi gerekiyor.
          Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, “Haliç’te Yaşayan Simonlar;Dün Devlet Bugün Cemaat” adlı kitabında,
          Hesaplaşmaya engel olan herkesin ve herşeyin nasıl yok edildiğine ilişkin tezgahı ayrıntılarıyla açıklıyor.
          *
          Bir Emniyet görevlisi olarak Hanefi Avcı’nın anlattıkları bilineni teyid ederken başka kuşkuları tetikliyor.
          ABD ve İsrail desteğinde Gülen cemaati bürokrasi ve istihbarat  alanında kadrolarıyla  Başbakan’ın emrine özel bir güç vermektedir.
          Telekomünikasyon ve İletişim Başkanlığı, MİT, Emniyet İstihbaratı koordinasyonuyla;
          İstenilen herkes izleniyor,dinleniyor,fişleniyor ve gerekirse  köşeye sıkıştırılıyor!
          Bankacılık Düzenleme ve Denetleme,Sermaye Piyasası Kurulları ile Maliye Bakanlığı bürokrasisi koordinasyonunda;
          Herkesin, finans ve sermaye piyasası kurumlarının mali portresi izleniyor,fişleniyor  ve gerekirse köşeye sıkıştırılıyor!
          Adalet  ve İçişleri Bakanlıkları bürokrasisi  koordinasyonunda;
          Özel Yetkili Mahkemelerde Hakim ve Savcılar, gizli tanıklarla iş tutuyor!
          Ordu içine sızmış cemaat mensupları, emir-komuta hiyerarşisini bozuyor.         
          Milletvekilleri arasında bütünlük cemaatin milletvekilleriyle sağlanıyor.
          Bu özel güç -maazallah, bir butona basarak Türkiye’nin hem de dünyadan;
          İletişimini,finansmanını, enerji,üretim ve ulaştırmasını da bir anda kaosa sürükleyecek güçtedir.
          Yandaş medya bu gücü halka  sür-git pompalıyor…
          *
          Cumhuriyetin tarafsız yargı mensupları, bürokratlar,askerler, Emniyet mensupları, aydınlar, akademisyenler, yazarlar, işadamları;
          Korkutulmuşlardır!
          Necmettin Erbakan’ın “…geçiş dönemi sert mi olacak,yumuşak mı,kanlı mı olacak kansız mı?” sözü, 
          Kulaklarımızda çınlıyor.
          Cumhuriyet kuruluşları çalışamıyor!
           *
          Bundan faydalanan diğer ortak;
          Bir hukuk devleti Türkiye’de, AKP iktidarının gözünün içine baka-baka,
          Çalışamayan-çalıştırılmayan Cumhuriyet Kuruluşlarının tam orta yerinde;
          İşte Bölücü Abdullah Öcalan, Ayrılıkçı Kürt Hareketinin çözüm yolu olarak Demokratik Özerkliği savlıyor!
          Demokratik Özerkliğin siyasi,hukuki,ekonomik,kültürel,diplomasi alt yapılarında her tür çalışma alenen yapılıyor.
          Demokratik Özerklik oluştuğunda yerel meclis durumuna geçecek,Demokratik Toplum Kongresinin,
          101 kişilik Daimi Meclisi Diyarbakır’da ” Demokratik Özerklik Çalıştayı”nda toplantıdadır.
          Anayasa Mahkemesince siyaset yapmak yasağında Ahmet Türk,
          Hepsi bilinen akademisyenler, yazar ve siyasetçiler; Demokratik Özerklik uğrunda  Türkiye Cumhuriyeti’ni karalıyorlar!
          Cumhuriyetin AKP hükümeti seyrediyor.
          Biliyor ki cumhuriyet ne kadar zayıf düşerse hedefine daha kolay varacaktır!
          Ortaklık işliyor…
 
          *
          Mustafa Kemal,
          “…memleketin her köşesi birfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elim ve daha vahim olmak üzere,memleket dahilinde,iktidara sahip olanlar gaflet ve delâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.
          Millet,fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.” diyor.                          
          Sıra bağımsız Türk Yargısının Referandum ile düşürülmesindedir.
          Bağımsız yargının yok edilmesi ardından  Cumhuriyetin nitelikleriyle oynanması işten bile sayılmıyor.
          “Bu ahval ve şerâit içinde dahi Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmak” üzere
          Yegane güc Türk Halkı;
          Bu inanç ve azimle yeniden bu kez referandum sandıklarından dünyayı aydınlatmaya gün sayıyor…

Mustafa Kemal Atatürk

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir