BASKI VE ÖDÜNLE SULTANLIĞA

 

             BASKI VE ÖDÜNLE  SULTANLIĞA
          CHP ve MHP; referandumu  genel seçim atmosferine çevirmiş bulunuyor.
          Referandum da verilecek “Hayır” oyu; Recep Tayyip Erdoğan siyasetinin reddedilmesi anlamındadır.
          “Hayır” ın kazanması halinde halk’ta beklentisi oluşturulan Erdoğan’ın Yüce Divan yolu sürecinde,
          Türk Halkının varolmak umudunu belirleyen;         
          Atatürk’ten itibaren modern Türkiye tarihine sataşma sona erdirilirken,ulusal bir devletin olmazsa olmazı ulusal tarihi kurtarılabilecektir.
          Devletin partileştirilmesine son verilirken o noktadan yeniden bir sosyal devlet inşası,
          Yargının parti-devlet emrinde siyasallaşmasının önüne geçilerek hukukun üstünlüğü sağlanabilecektir.
          Yenilmiş bir ülkenin  yenilmiş ordusu görüntüsünde TSK; güçlenirken,          
          Türkiye’nin ihtiyacı yeni bir Anayasa uzlaşma ile oluşacak,
          Şeffaf,demokratik ve güvenilebilir bir ülke  yeniden oluşabilecektir.
          *
          Elbette Erdoğan ve çevresi de referandum kampanyasında bir “evet” oyu uğrunda;
          Müthiş örgütlülüğüyle birlikte  mütemadiyen yeni stratejiler geliştiriyor.
          *
          Yandaş yazar-çizer,akademisyen-siyasetçi takım seferberdir.
          Büyük medya gücü vasıtasıyla muhalefetin referandumu şirazesinden çıkardığını savlıyorlar.
          Bu haliyle muhalefetin Türkiye gerçeklerini saptırdığı bu anlamıyla çağcıl olmadığını  işliyorlar.
          Gelecekte iktidarın işine yaramayacağı çok açık “Türk milliyetçiliği” ideolojisinde;
          Mesela MHP’nin  kampanyasını medyadan  kamuya iletimini  olanca hızıyla  sansürlüyorlar.
          Yaşanan dezenformasyonun; CHP ve MHP nin  sadakaya el açmayan örgütlülüğünün,
          Ya da 8 yıllık AKP iktidarının bizzat ayrıştırıp kutuplaştırdığı Türk halk’ının 
          Ne kadarınca kabul ya da reddedileceği  merak uyandırıyor!
          Türkiye bir çağdaşlık sınavına giriyor gibidir…
          *
          Türkiye’yi manen ve madden telâfisiz zararlara uğratan ayrılıkçı Kürt Hareketi liderlerinden Murat Karayılan;
          “13 Ağustos eylemsizlik kararı Devlet ile Öcalan arasında sağlanan temaslar sonucu, talep üzerine önderliğimizin devreye girip hareketimize  ilettiği mesaj ile alınmıştır.” diyor.
          Ardından koca Türkiye Devletine eylemsizlik kararının devamı için kimi şartlar ileri sürüyor!
          Türkiye’nin Cumhuriyet ilanından  itibaren tarihiyle yüzleşmesi,hesap vermesi, özür dilemesi ve tazminatlar ödemesiyle  Kürtlerin Demokratik Özerkliğine prim verilmesi isteniyor.
          Hiç sektirmeden Başbakan Erdoğan, referandum kampanyasında Dersim İsyanını işliyor.
          “İsmet İnönü ve CHP” yi suçlayarak;
          Bir ulus devlet ve laik kimlikte Türkiye’nin modern tarihini tartışmaya açıyor ve bunu defaatle yapıyor!
          Lâik demokrasiden rahatsızlığı sonucu Cumhuriyet’ten ve tarihinden rövanş  almak kini ve tutkusuyla,
          Bir başka hemdert ayrılıkçı Kürt Hareketine  açık açık göz kırpıyor.
          Yeter ki ayrılıkçı hareketin boykot kararı yumuşasın ve oylar “evet”e dönüşsün!
         
          *      
    
          Erdoğan “TÜSİAD anayasa değişikliğini beğenmiyorsa çıksın açıkça “hayır” desin.Diyemiyorsa desteklediğini açıklasın.Çünkü bitaraf olan bertaraf olur!” açıklamasıyla;
          Türkiye’nin laik demokratik ve en güçlü sermaye grubuna baskı uyguluyor.
          Anayasa’nın 25., ” Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebeple olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz.” hükmünü çiğniyor.
          Erdoğan baskıyla yetinmiyor, bir sultan edasıyla tehdit ediyor;
          “Bilesiniz ki yarın huzurumuza geldiğinizde bizde sessiz kalırız!” diyor!
          Nutkumuz tutuluyor…
 
          *
          Hükümetle memur sendikaları arasında zam pazarlıklarına referandumun gölgesi sinmiştir.
          Yanında hükümet yanlısı Memur-Sen ile birlikte KESK;
          Görüşmelerde başarılı sendika imajı vermek için fakat gerçekte ayrılıkçı Kürt Hareketinin de destekçisi bir demokratik örgüt olarak referandumda  memur oylarını “evet” yönüne çekmeye tevessül ediyor.
          Anayasa taslağında yer alan toplu sözleşme maddesi gereğince “oylamadan sonra halkımız evet verip kabul ederse toplu görüşme değil,toplu sözleşme yaparız” diyor!
          Kamu çalışanları üzerinde “evet” oyu kullanma baskısı,diğerlerince anlaşıldığın da,
          Ayıp oluyor…
          *
          HSYK da; kurulun seçilmiş üyeleri ile Adalet Bakanı arasında,
          İstanbul, Ankara ,İzmir’den 24 Özel Yetkili Savcı ve Hakim atamalarında görüş birliği sağlanamıyor.
          Bakan ve Müşteşar toplantıyı terkederken,kararnameyi geri çekiyor!
          YARSAV’ yapılan baskılar ardından HSYK da kriz;AKP siyasetinin yargıya bulaştırılma tutkusudur.
          Referandumda Anayasa Mahkemesi ve HSYK nın yeniden yapılandırılmasının ne anlama geldiği  görülüyor.
          Tahammülü çok güçtür…
          *
          Erdoğan hükümeti bir “evet” oyu karşılığında kimilerine kimbilir ne ödünler verirken,
          Kimilerine giderek dayanılmaz baskılar kuruyor.
          Erdoğan,referandumu kazanmak ve ardından 2011 genel seçimlerini alarak;
          Başbakanlığını sürdürmeyi düşlüyor.
          2012 de Abdullah Gül’ün süresinin 5. yılında da halkoyuyla Cumhurbaşkanlığını!
          Artı 5 i de siz ilave ediniz!
          Aksi taktirde pabucun pahalı olduğunu biliyor?
          İyi ama çekirge bir sıçrar,iki sıçrar,…!

Mustafa Kemal Atatürk

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir