Batı tam manasıyla tarafgir.
İstediğini tutuyor, hak etmediği halde istediğine de “Barış Ödülü” veya “Nobel Ödülü” gibi ödülleri de veriyor.
Kendinden olmayana da, yaptıkları ve insanlığa koydukları katkı ne olursa olsun sadece “Nasihat” veriyor.
Ülkesine nükleer teknolojiyi ve silahları getirten, bir başka ülkeden nükleer teknolojiyi nasıl aldığını ve çaldığını ayrıntılarıyla gazetelere anlatmaktan çekinmeyen ve Güney Afrika ülkelerine nükleer silah sattığı belgeleriyle ortaya çıkan devlet başkanına Nobel Barış Ödülü verilirken, ve de aynı şekilde sadece ağzından “Nükleer silahlar sınırlandırılmalı” sözleri çıkan ama sınırlama için parmaklarını dahi oynatmayan devlet başkanına Nobel Barış Ödülü verilirken niye Nazarbayev’e kuru bir teşekkürden başka bir şey verilmiyor anlamak mümkün değil.
Nursultan Nazarbayev Kazakistan’ın Cumhurbaşkanı.
İktidara geldikten sonra, kendisine verilen bir dizi gizli brifing de, Kazakistan topraklarına konuşlandırılmış kitle imha silahlarının kapsamını öğrenir ve şok olur. Adeta duyduklarına inanamaz. Kazakistan’da 1200’den fazla Kıtalararası Balistik Nükleer Füze başlığı ile bunları taşıyacak rampalar ve özel uçak üsleri bulunmaktadır.
Kazakistan sınırları içinde 164 değişik yerde bulunan bu nükleer başlıklı füzeler, sayıca en çok Akmolinsk, Kızılorda ve Semipalatinsk bölgelerinde konuşlandırılmıştır. İşin ilginç yanı hepsi de Rusya’nın bir askeri kuruluşu olan “Stratejik Füze Komutanlığı”nın emrindedir ve Kazakistan da bunlara karışamamaktadır.
Bu nükleer silahlara ilaveten Kazakistan’da 79. Rus Hava Tümeni ve bu tümenin kullanımındaki nükleer bombaları ve füzeleri taşıyan, uzun menzilli uçaklar ile özel üsleri de bulunmaktadır. Kazakistan, topraklarındaki bu nükleer güçle, ABD, Rusya ve Ukrayna’dan sonra dünyanın dördüncü büyük nükleer gücü durumundadır. Fransa, sahibi olduğu 512, İngiltere 296 ve Çin 284 nükleer füze ile toplamda bile Kazakistan’a yetişememektedir.
Emanetçilik yaptığının farkına varan Nursultan Nazarbayev, 20 Ağustos 1991 tarihinde aldığı kararla Semipalatinsk nükleer deneme alanını kapatmış, arkasından da topraklarındaki tüm nükleer silahları da Rusya’ya geri göndermiştir.
Nazarbayev’in bu girişimi ve kararlılığı aynı zamanda Kazakistan’ın, uluslararası nükleer güvenlik ve kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi düşüncesinin pekişmesine de büyük katkı sağlamıştır.
Nazarbayev, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması ve Stratejik Silahların Azaltılması Antlaşması’nı imzalamayı kabul eder ve Kazak topraklarındaki tüm nükleer füzeleri Rusya’nın yardımıyla sökmeyi taahhüt eder. Clinton, Yeltsin ve İngiltere Başbakanı John Major, Budapeşte’deki AGİT zirvesi çerçevesinde “Kazakistan İçin Nükleer Garantiler Memorandumu”nu imzalayınca, daha da büyük bir başarı elde edilmiş ve yeni bir kavramın dünyada yer etmesinin zemini de hazırlanmış olur.
Kazakistan’ın da dahil olduğu “Nükleer Güç Sahibi Olmayan Ülkelerin Korunması” mutabakatı, Çin’in girişimi ile iki ay sonra, Şubat 1995’te Beijing’de imzalanır. Bu anlaşmalar sonucunda, Kazakistan nükleer silahlara sahip olmayan ve Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’nı imzalayan bir devlet sıfatıyla uluslararası alanda tanınır, saldırı ya da saldırı tehlikesi karşısında uluslararası toplum tarafından korunacağı da belirtilir.
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in yaptığı, büyük bir cesaretle ülkesindeki tüm nükleer silahları dışarı atmak ve denemeleri de yasaklayarak insanlığın dünya üzerindeki varlığının sürdürülmesine büyük bir katkı koymak aslında.
İnsanlığın geleceği açısından, çok yerinde bir karar ve uygulama bu ve bence “Barış Ödülü”ne de, “Nobel Ödülü”ne de layık bir davranış. Keşke onun gibi bir çok devlet başkanı, insanlık için bu denli cesurca davranabilse ve radikal kararlar alabilse.
Prof. Dr. Ata ATUN
http://www.ataatun.com
18 Ağustos 2010
Bir yanıt yazın