Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 18 Haziran 2010 tarihinde Hakkâri’nin Şemdinli ilçesi sınırları içindeki Gediktepe’de konuşlu birliğe yönelik olarak gerçekleştirilen ve 11 askerin şehit olduğu saldırıyla ilgili açıklamasında (20 Haziran 2010): “Bugün bir kez daha terör örgütünün aynı kirli oyunların figüranı olarak kanlı eylemlere yönelmesi, uluslararası ölçekte büyük önem kazanan Türkiye’nin son yıllarda gerçekleştirdiği ekonomik, toplumsal ve demokratik gelişim sürecini sabote etmeye yöneliktir.
Bu tür hain saldırılar mücadeledeki kararlılığımızı asla etkilemeyecektir. Hangi güçler adına taşeronluk yaptığı milletimiz tarafından bilinen terör örgütü yok edilinceye karar mücadelemiz devam edecektir.” demişti.Erdoğan’ın, “Hangi güçler adına taşeronluk yaptığı milletimiz tarafından bilinen terör örgütü…” ifadesinden sonra “milletimiz” adeta mumla bu “taşeron” aramaya başladı:
Kimileri, ABD, dedi.
Kimileri, İsrail, dedi,
Kimileri, AB, dedi,
Kimileri, Barzani, dedi,
Kimileri, Avrupa ülkeleri, dedi…
Ama uzun tartışmalara rağmen bu “taşeronun” kim olduğu bir türlü öğrenilemedi…
Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Milletimiz tarafından bilinen…” demesine karşın ne hikmetse bu taşeronu “hiç kimse” bilmiyordu.
Tam da meraktan çatlamak üzereyken “yandaş” basın imdada yetişti!
Biz de böylece PKK’nın kimin taşeronu olduğunu öğreniverdik de rahatladık!
Yandaş AKP medyası, “söz birliği” etmişçesine hep bir ağızdan ve yine “milletin aklıyla dalga geçerek“, sırf AKP’yi aklamak dürtüsüyle, son zamanlardaki PKK saldırılarını Ergenekon’a, TSK’ya ve dahası Alevilere yükledi.
İşte Kanıtlar:
1. VAKİT GAZETESİ:
Dinci Vakit Gazetesi, 21 Haziran 2010 tarihinde “PKK’NIN, ERGENEKON’UN ve ALEVİLERİN ELİNE GEÇTİĞİNİ” iddia etti. Habere göre Öcalan; “Ergenekon’un içindeki ve yüksek yargıdaki bazı Aleviler sıkışınca, PKK’daki Aleviler harekete geçti… Katliam emrini veren Mustafa Karasu’dur… Karasu, PKK içinde Alevi dedesi gibi hareket etmektedir” dedi.
Aynı Vakit gazetesi birkaç gün sonra da (1 Temmuz 2010 tarihinde) “APO’NUN, ERGENEKON’UN TAŞARONU” olduğunu iddia etti. Habere göre, Almanya’da yaşayan PKK’nın kurucularından Şükrü Gülmüş, Vakit’e yaptığı açıklamada, “Kürt sorununun çözümünün önündeki en büyük engel, Öcalan ve Ergenekon’dur.” dedi.
2. AKSİYON DERGİSİ:
Gülen cemaatine ait Aksiyon Dergisi, (28 Haziran–4 Temmuz 2010 Sayısında) “PKK’NIN CUNTANIN TAŞARONU” olduğunu iddia etti. İddiaya göre; ordudan ayrılan 50 genç subay 2002’de PKK’ya katıldı ve zaman içinde bu genç subaylar PKK yönetimini ele geçirdi! AKP iktidara gelip “açılımlara” başlayınca da bu PKK’daki genç subaylar kaos (kargaşa) için harekete geçtiler! Yani AKP döneminde artan PKK saldırılarının arkasında PKK’yı ele geçiren bu GENÇ SUBAYLAR var!
Aksiyon ayrıca: “PKK’nın önemli bir kısmı artık Alevilerden oluşuyor. Örneğin, Mustafa Karasu, PKK içindeki derin Alevilerden. Teröristlerin en çarpıcı özelliği radikal solu benimsemeleri. Alevi ve Ateist olmaları… Bu isimler İslamiyet’e, dindar yöneticilere karşı..” diyerek, “PKK’NIN ALEVİLERİN ELİNE GEÇTİĞİNİ” iddia etti.
Bu sırada AKP Kırıkkale Milletvekili Mustafa Özbayrak ise “ezber bozarak!“, “Terör örgütü PKK’nın, bir Kürt örgütü değil Türk örgütü olduğunu…” söyledi. (Vakit, 1 Temmuz 2010). Özbayrak da herhalde, “PKK TÜRKLERİN TAŞERONU’DUR” demek istedi…
Şimdi taşları üst üste koyma zamanı:
1. 20 Haziran 2010: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gediktepe Karakolu’na yapılan saldırıdan sonra “Hangi güçler adına taşeronluk yaptığı milletimiz tarafından bilinen terör örgütü….” diyerek PKK’nın kimin taşeronu olduğu sorusunu ortaya attı.
2. 21 Haziran 2010: AKP’ye yakın dinci Vakit gazetesi,”PKK’nın, Ergenekon’un ve Alevilerin eline geçtiğini” yazdı.
3. 28 Haziran 2010: AKP’ye yakın cemaatçi Aksiyon dergisi, “PKK’nın, Ergenekon’un ve Alevilerin eline geçtiğini” iddia etti.
Ve son olarak:
AKP yandaşı medyanın bu yayınlarıyla “beyni yıkanan” ya da daha doğrusu “yıkanmak istenen” halka, “PKK’NIN, ERGENEKON’UN TAŞERONU OLDUĞU” bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından söylendi:
AKP Genel Başkanı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 29 Haziran 2010 tarihinde, Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, PKK’nın “taşeron örgüt” olduğunu yenilemiş ve Türkiye içindeki destekçisinin Ergenekon olduğunu savunarak, şunları söylemiştir:
“Bizim terör örgütünü taşeron olarak nitelendirmemizden ne hikmettir bilinmez bazıları rahatsız oldu. Demek ki taşeron olarak kabul etmiyorlar, herhalde bildikleri bir şey var. Bu taşeron polemiği adeta terör örgütünü temize çıkarmak noktasına götürüldü. Bir örgütün dışarıdan finans yardımı almadan ayakta durabilmesi, silah alabilmesi mümkün değildir. Biz bu noktada gerekeni çok yoğun şekilde yapıyoruz. Ama örgütün desteğinin sadece uluslar arası sınırda kalmadığını, içerden de destek aldığını hatta içerdeki kimi örgütlerle çetelerle işbirliği içinde olduğunu bazı iddianameler ortaya konuyor. Ergenekon iddianamesinde buyurun bunları görüyoruz.”
İDDİA: PKK, ERGENEKON’UN TAŞERONUDUR!…
Anlaşılan “yandaş” medyanın genlerine işlemiş olan “dincilik” zehiri ve “yalakalık” mikrobu, onların “vicdan” ve “namus” gibi değerleri dışında “akıllarına” da zarar vermiş…
Çünkü, böyle bir iddiayı ciddi ciddi telafuz etmek akıl sağlığının bozulduğuna işarettir.
Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, İlhan Selçuk (Müteveffa), Prof. Mehmet Haberal, bazı muvazzaf ve emekli askerler ve komutanlar vb.. PKK’yı taşeron olarak kullanıp AKP’yi etkisiz hale getirmek için “kendi evlatlarını öldürüyorlar!..”
Birileri, halkın bu “namussuzca uydurulmuş zırvaya” inanmasını bekliyor!
Yandaş medyanın AKP yalakalığı yaparken adeta gözü dönüyor, örneğin, dinci yandaşların tamamı söz birliği etmişçesine ERGENEKON, PKK ve ALEVİLER arasında bir bağlantı kuruyorlar… Bu sayede akıllarınca “din dışı” olarak gördükleri, “yok edilmesi gerektiğine” inandıkları Aleviliği aşağılıyorlar…
Ya Recep Tayyip Erdoğan’a ne demeli?
İktidarını “baki” kılmak uğruna, kendini savunmak adına bu “dinci yalaka” medyanın görüşlerini daha da parlatarak Türk halkının gözünün içine baka baka tekrarlıyor…
Bu durumun tek bir açıklaması olabilir: O da, Başbakan Erdoğan da onlar gibi düşünüyor…
İyi ama nasıl oluyor da Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan’ı, oylarıyla iktidara geldiği Türk halkının bu kadar SAF ve YÖNLENDİRİLEBİLİR olduğuna inanıyor?
Yoksa oradan bakınca gerçekten de biz bu kadar “saf” mı görünüyoruz?
Sinan Meydan
Odatv
Yazıları posta kutunda oku