Prof. Dr. Mehmet Kerem DOKSAT
Kıbrıs adası ile İsrail arasında bulunan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin “ekonomik münhasır bölgesi” içerisinde olduğu iddia edilen parsellerde, 24 trilyon metre küp doğalgaz tesbit edildiği bildirildi. Rum Filelefteros gazetesi, Amerikalı Noble Energy’nin Güney Kıbrıs ve İsrail arasında 100 yıllık doğalgaz ihtiyacını karşılayacak rezerv bulduğunu iddia etti. Rum radyosu da, İsrail’in “Leviathan ve Tamar” bölgesinde, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin kendilerince “münhasır ekonomik bölgesinin” 12’nci parselinde zengin doğalgaz yatakları tesbit edildiğini haber verdi.
İsrailli kaynaklara dayandırılan habere göre, Amerikan Noble Energy şirketinin kullanımını üstendiği parselde, 24 trilyon metre küplük doğalgaz rezervi bulundu. Rum Dışişleri Bakanlığı’ndan bir kaynak ise, “Güney Kıbrıs ve İsrail arasında görüşmelerin devam ettiğini” belirtti. Doğalgaz yataklarını bölgede 3 boyutlu sismik araştırmaları sırasında keşfettiği bilgisi yer aldı.
Bölgede 300 milyar metreküplük doğalgaz rezervi bulunduğu ve yataklarda yılda 40 milyon küp doğalgaz çıkarılacağı kaydedildi. Güney Kıbrıs’ın doğalgaz yataklarından yılda yarım milyar Dolar gelir elde edebileceği belirtiliyor.
Mavi Marmara gemisine uluslararası sularda saldırıp fütursuzca katliam yapan İsrail’e göstermelik çıkışlardan başka hiçbir şey yapamayan Hükûmet acaba bu konuda nasıl bir açılım sergileyecek, merak ediyorum…
Geçenlerde Erbil’de bulunan bir araştırma şirketi tarafından gerçekleştirilen ve İsrail gazetesi Maariv tarafından ayrıntıları yayımlanan bir kamuoyu araştırması, Kuzey Iraklı Kürtler’in Yahudiler’i tarihî “dost” olarak nitelediğini ve İsrail ile yakın ilişkiler kurulmasını desteklediğini ortaya koydu. Maariv’in “Kürt devletinin geleceğini şekillendirmek için hayati önem taşıyan sonuç” olarak yorumladığı ankete göre, katılımcıların yüzde 87.5’i “Kürtler ve İsrailliler arasında derin ve tarihî ilişkiler” olduğunu düşünüyor. Kürtler’in yüzde 62’si de Bölgesel Kürt yönetiminin İsrail ile ekonomik ve kültürel alanlarda müzakereleri başlatmasını ve gelecekte geniş kapsamlı ilişkiler kurmasını istiyor. Araştırmaya katılanların yüzde 67’si bağımsız Kürt devletinin gerçekleşmesinde İsrail’in önemli rolü olduğunu savunurken, yüzde 60’ı da, İsrail ile kurulacak tüm ilişkilerin açık olmasından yana…
Point Stratejik Araştırmalar Enstitüsü tarafından yürütülen ve Erbil, Süleymaniye, Duhok, Musul ve Kerkük’ten bin kişiyle yapılan görüşmeler sonucu ortaya konan anketi yorumlayan gazeteci Kader Domli, Kuzey Irak yönetiminin Kürt halkı kadar “cesur” olmadığını savundu ve şöyle konuştu: “Bu anket, Kürdistan halkının yüzde 68.4’ünün, büyük bir çoğunluğunun, İsrail Devleti ile ilişkilerin güçlendirilmesinde yarar gördüğünü ortaya koydu. Bunun nedeni, katılımcıların, İsrail’in sonsuza kadar bölgedeki politikaları şekillendiren en önemli ve güçlü oyuncu olacağına inançları olabilir”. Kürtler’in yüzde 60’ının İsrail’i stratejik bir müttefik olarak gördüğünü vurgulayan İsrail gazeteleri, “var olan tarihî ve derin dostluğun” geliştirilmesi için İsrailli siyasîlerin “düşman Araplar içindeki bu dostluğu kısa sürede değerlendirmesi gerektiği” yorumunu yaptı.
Geçenlerde İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, 87. doğum gününün arifesinde Yediot Aharanot Gazetesi’ne verdiği demeçte, Türkiye ile ilişkileri ve Davos Krizi’ni değerlendirdi ve Türkiye ile ilişkilerin bozulduğu bir dönemde, İran ve Suriye’nin ilk sırada sayıldığı “şer ekseni” hakkında ne düşündüğü sorusuna şu ilginç cevabı vermişti: “Sâkinleşmeliyiz. Suriye, İran ve Türkiye arasındaki dinî farklılıklar derin. Ayrıca tüm bu ülkelerin azınlıkları var. Meselâ Türkiye’nin yüzde 20’si Kürt… Onlar bir denge ekseni ve içlerinde bâzıları kendilerini İsrail’e bağlı hissediyor. Tolstoy’un sözlerini hep hatırlamalıyız: Mutlu âilelerin hepsi birbirine benzer ama mutsuz âilelerin hepsi farklıdır. Arap (İslâm) âlemi büyük ve mutlu bir âile değil”.
Şimdi toparlayalım: Uluslararası bölgede bulunan müthiş zengin doğalgaz rezervine Rumlar ve İsrail el koymaya hazırlanıyorlar, hemen aynı zamanlarda, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ülkemizdeki %20’lik nüfusu teşkil eden Kürtler’in kendilerini İsrail’e bağlı hissettiklerini söylüyor.
Bakın Radikal’den Oral Çalışlar () neler yazmış: “İsrail’in işgâli altındaki iki bölge olan Batı Şeria ve Gazze, tasavvur edilen Filistin devletinin toprakları sayılıyor. Her iki bölge de karadan, denizden ve havadan İsrail’in kuşatması altında. Gazze, Filistinliler’in daha kalabalık olarak yaşadığı ve Hamas’ın egemen olduğu bölge. Bu bölgeden zaman zaman İsrail topraklarına saldırılar düzenlendiği gerekçesiyle geçen yıl İsrail askerleri Gazze’yi baştanbaşa ezip geçtiler. Yüzlerce sivil Filistin’li bu saldırı sırasında hayatını yitirirken zâten yoksul olan Gazzeliler, daha da büyük bir yoksulluğun içine yuvarlandılar. Gazze dramı, yakın tarihin gördüğü en büyük insanlık dramlarından biri. Bu dram, başta İslâm dünyası olmak üzere, bütün dünyanın tepki göstermesine neden oluyor. Gazze ablukası insanlığın vicdanını sızlatacak düzeyde. Bu bölgede yaşayan Filistinliler’in yarısından çoğu işsiz, toplumun ezici bir çoğunluğu yoksulluk sınırının altında. Filistinliler yalnızca topraklarından, evlerinden barklarından olmakla kalmadılar. Filistinliler, aynı zamanda, dünyanın en yoksul halklarından biri olarak çaresizliğe mahkûm durumdalar. İsrail’in kişi başına yıllık geliri Avrupa ülkeleri düzeyinde, yâni 30 bin dolar civarında. İşgâl edip, kuşatma altına aldığı Filistin’in halkının ise açlıkla boğuştuğunu biliyoruz. Filistin topraklarında kişi başına düşen yıllık gelir 500 Dolar. Yâni “bir İsrailli 60 Filistinliye bedel” şeklinde formüle edilebilecek bir denklem söz konusu. Böylesine dengesiz bir ilişkinin, şiddeti kışkırtmaması mümkün değildir. Böylesine dengesiz bir ilişkinin Filistinliler’in köşeye sıkıştırılıp ellerinin kolunun bağlanması ve onların bu duruma suskun kalması üzerinden “hâlledilmesini” beklemek kabûl edilemez”.
Peki, Barzani (بارزانی) kim? Kürt Yahudisi.
Türkiye’ye sürekli olarak meydan okuyan, sonra da Devletlû’nun en üst düzeyde ağırladığı, Büyük İsrail Kürdistanı için çaba gösteren bir adam!
26 Hazirandaki haber: Barzani, Fransa’dan Kuzey Irak’a dönüşünde Türkiye ziyaretinin ayrıntılarını anlattı: “Türkiye’nin siyasetinde ciddi değişimler var. Eskiden ne Kürdistan’ın ismini, ne de Kürdistan bölgesini tanıyorlardı. Ziyaretim için dâvet Kürdistan Bölge Başkanı ismiyle gönderilmişti. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşmemde Erdoğan, Kürtçe olarak bana “Be xerbin (Hayırlı olsun)” dedi”.
Tepemizde uçuşan akbabalar ve yitip giden haklar varken, bizim liderler birbirlerine sövüp saymakla meşgûller.
Bir yanıt yazın