Karşı operasyonların devlet olmanın vakarına yakışmayacağını düşünen MİT; 8 Ağustos 1982’de ASALA Esenboğa Havaalanı’nı kan gölüne çevirince tavır değiştirdi. Vatandaşların öz güvenini sarsacak bu duruma müdahale etme gereği duyuldu. Başta karşı çıkılan operasyonlar başlayacaktı…
HAKAN DİLEK
Türkiye PKK’nın adını duymadan önce de terörün kanlı yüzünü tanıyordu. ASALA dünyanın her yerinde saldırmaya başlamıştı. İşte saldırıların öyküsü:
Yıl: 1973, Yer: Amerika’nın Santa Barbara kenti. Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir bu kentteki Baltimore Oteli’nin lobisinde Gurgun Yanikiyan adlı Ermeni tarafından öldürüldü. Suikastın arkasında Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Örgütü (ASALA) çıktı. Bu ASALA’nın diplomatlarımıza yönelik ilk eylemiydi.
Özellikle 1975’te dünyanın birçok kentinde peşpeşe suikastlar gerçekleştirdi. 1982’ye gelindiğinde örgütün öldürdüğü Türkler’in sayısı 19’u bulmuştu. Ayrıca 140’ı aşkın da bombalama eylemi gerçekleştirmişlerdi.
BEKLENEN FIRSAT
Devletin zirvesinde bu konu ilk kez 12 Eylül öncesi bir Milli Güvenlik Kurulu toplantısında gündeme geldi. Bazı devlet yetkilileri, hızla tırmanan ASALA terörü karşısında öfkeyle “Biz de onları öldürelim” deyince bu önerinin karşısına dikilen, dönemin MİT Müsteşarı Korg.Hamza Gürgüç oldu. Gürgüç, MİT’in yurtdışında silah kullanmasının mümkün olmadığını, böyle bir eğitimi de bulunmadığını belirtip, “Böyle bir şey devlet olmaya yakışmaz. Üstelik diplomatlarımıza yapılan suikastları da artırabilir” dedi ve ekledi: “Öldür emrini verecek makamlar, bu makam ne olursa olsun günün birinde açıklanacaklardır”.
Kendisi bu cümleyi söylerken Başbakan Demirel’in tebessümle yüzüne baktığını Korg. Gürgüç yıllar sonra anlatacaktı. Ancak saldırıların arkası kesilmeyince devlet bir şeyler yapmaya karar verdi. Ve beklediği fırsat, korkunç bir eylem sayesinde karşısına çıktı. 8 Ağustos 1982’de bu kez eylem yeri ilk kez Türkiye oldu. Levon Ekmekçiyan ve Zohrap Sarkisyan, Ankara Esenboğa Havalimanı’nın bekleme salonuna bomba atıp silahla ateş açtılar. 9 kişi öldü, 82 kişi de yaralandı. ASALA’nın Türkiye’nin başkentinde, hem de en çok korunan bir havalimanında eylem yapması büyük yankı buldu. Devlet içinde “Neden bir şeyler yapmıyoruz” sesleri yükselmeye başladı.
Ankara’daki eylemden 19 gün sonra bu kez Türkiye’nin Ottawa Büyükelçiliği Askeri Ataşesi Kurmay Albay Atilla Altıkat’ı öldürdüler. Üstelik ASALA’nın eylemlerinde ilk kez bir asker yaşamını yitiriyordu. Bunun üzerine Kenan Evren, ASALA’yla aktif ve örgütü bitirecek şekilde mücadele edilmesi talimatını verdi. Bu görev de MİT’e verildi.
MİT de aynı yılın eylül ayının sonunda büyük gizlilik içinde çalışmalara başladı. Kanlı Esenboğa katliamında sağ ele geçirilen Leon Ekmekçiyan, Mamak’ta Devlet Başkanı Kenan Evren’in damadı, Köşk’ün güvenlik danışmanı, istihbaratçı Erkan Gürvit tarafından sorgulandı. Ekmekçiyan, hayatı karşılığı bazı isimler ve adresler vermeye ikna edildi. Tam o dönemde, Korg. Gürgüç’ten farklı bakan bir istihbaratçı Ankara’ya geldi. Teşkilatta Kontrespiyonaj Dairesi’nden emekli olmuş Hiram Abas, ASALA’nın temizlenmesi için “yurtdışında mukabil eylemler düzenlenmesinden” yanaydı. Operasyona gönüllü oldu.
Operasyonu Köşk finanse edecek, ancak Hiram Abas, Köşk’ün kadrosunda görünmeyecekti. Dış temsilciler lojistik konusunda destek olacaktı.
Abas’ın ekibi 5 kişiydi. Bazıları asker kökenliydiler. İyi dil biliyor ve çok iyi silah kullanıyorlardı. Hazır olduklarında kendilerine bir belge imzalatıldı. Yakalanırlarsa birbirleriyle ve devletle herhangi bir ilişkiyi asla kabul etmeyeceklerdi.
YA İŞKENCE GÖRÜRLERSE?
“Teşkilat”ın bu olasılığa karşı çok ilginç bir önlemi vardı. Tim mensuplarının sol koltuk altlarına bir ameliyatla 3 küçük hap yerleştirildi. Hapların içinde siyanür vardı. Kriz anında ameliyatlı yer, tırnakla yırtılacak ve haplar alınıp ihtihar edilecekti. Yemin böyleydi.
Ekmekçiyan’ın verdiği isimler, Lübnan’da yaşıyordu. Tim, Lübnan’a sızmakta zorlanmadı. Çünkü tam o günlerde İsrail, Lübnan’ı işgal etmiş ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) gerillalarıyla birlikte ASALA militanlarının üslerine de baskınlar düzenlemişti. Üstelik, MOSSAD, MİT’e bir jest yaparak bu baskınlara davet etmişti. Ekip, hemen çağrıya uyarak Bekaa’ya geçti. Bazı belgelere ulaştı. Ekmekçiyan’ın verdiği bazı isimler, belirli adreslere çekilerek (istihbarat jargonuyla “yemlenerek”) “halledildi”.
MİT, PARİS VE ATİNA’DA
Öte yandan, Orly baskınının ardından önce Paris ve sonra da bütün başkentler ASALA üzerindeki şemsiyesini kaldırınca Avrupa, Türk istihbaratçılar için elverişli bir “av alanı” haline dönüştü.
Avrupa’ya geçen timler, Paris ve Atina’da James Bond filmlerine taş çıkaracak sahneler yaşadı. Hiram Abas’ın St Jeanne de Chantal Ermeni kilisesinin avlusuna bırakıp patlamaya 15 dakika kala bizzat ihbar ettiği bombalar, Paris’te Pont de L’alama köprüsünün sahanlığında çapraz ateşe tutularak öldürülen ASALA militanı, timin bir hatası sonucu Pire-Atina seferini yapan banliyö treninin bir vagonunda, kovaladıkları hedefle teke tek kalan ve kanlı bir boğuşmaya giren “Yakup Cemil” kod adlı tim üyesi…
Bu eylemler, 4 Nisan 1984’te Alfortville’deki Ermeni Anıtı’nın bombalanması (bombalama sonucunda anıt yana eğilmiş ve kaidesindeki haç havaya uçmuştu), aynı gün bir itfaiye aracının bombalanması ve 25 Kasım 1984’te Salle Pleyel’deki bir konser salonun önüne bomba konması gibi olaylarla devam etti.
,