TÜRK HALKI YANILTILIRKEN

          TÜRK HALKI YANILTILIRKEN
       
          ABD Merkez Bankası bünyesinde bir birim, bankaların bilançosunda sorunlu varlıkları almakta,
          Bankalara parasını ödemektedir.
          Devlet Bakanı Ali Babacan TUSKON Başkanlar Kurulunda bu işlemden hareketle,
          Küreselliğin  mükemmel bir tanımını yapıyor.
          “O para nereden alınıyor? Biraz kağıt biraz mürekkep, açıkçası!
          Dünya ekonomisinde ancak bir savaş döneminde uygulanacak politikalar uygulanıyor.
          Devletlerin olağanüstü müdahaleleri geri çekmesi halinde dünya ekonomik büyümesinin sürdürülmesi mümkün olamaz”diyor.
         
          *
          Devletler; dünyadan yerele sürdürülebilir ekonomik büyümenin sağlanabilmesini teminen,
          Global yoksulluk, göç, ısınma, kitle imha silahları gibi tehditlere karşı,
          Stratejik ve taktik güvenlik politikaların uygulanmasında ortak hareket ediyor.
          O sayede sektörel, kamusal ve ulusal yapıların güvencesi sağlanıyor.
          Elbette eşanlı, senkronize ve ülke ölçeği bazında  malî ve parasal  politikalar da uygulanıyor.
 
          *
          Bugün yaşama rengini veren aslî unsurun “global sürdürülebilir ekonomik büyümenin sağlanabilmesi”,
          Zorunluluğu olduğu anlaşıldığında;
          Mesela Türkiye’deki gelişmelerin saikleri , süreç ve sonuçları da net görülüyor.
          O çerçeveden bir duruş sergilendiğinde yanılmak ya da yanıltılmak  zorlaşıyor.
          Bireysel, Sektörel, Kamusal ve Ulusal kararlılık oluşuyor…
 
          *
          Birbirine geçmiş yargı ve siyasetin  gölgesi altında Yüksek Askeri Şura krizi,
          Kemalist, Ilımlı İslam, Ayrılıkçı Kürt Hareketi kutuplarında farklı tartışma ve heyecanların nedeni olmuştur.
          Krizden her düşüncenin  kendi payını çıkardığı görülüyor.
          Kemalistler, cumhuriyet nitelikleri  hassasiyetlerini umutla taçlandırmak adına TSK yı desteklerken,
          Cumhuriyet Devrimiyle yıllar boyu cefa çektikleri tezinde iticai ılımlı islam ve ayrılıkçı Kürt Hareketi;
          TSK nın dize getirilerek Cumhuriyet Devrimi ile hesaplaşma döneminin başladığı düşüncesindedirler.
 
          *
          Her düşüncenin karargâhında tartışmalar  sürüyor.
          CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, hükümet-ordu arasında yaşanan krizle ilgili,
          “Nasıl olsa siz zaten 3-5 gün sonra uzlaşacaksınız. Zaten bir araya geleceksiniz. Niye kriz yaratıyorsunuz?
          İmzayı geciktirerek, belli pazarlıklar yaparak ya da pazarlıklar yapılıyormuş gibi görüntüler vererek,
          Krizi Türkiye gündeminde tutuyorsunuz. AKP kriz yaratıyor sonra krizden besleniyor” dediği saatlerde…
 
          *
          Ayrılıkçı Kürt Hareketi  Demokratik Toplum Kongresinin Diyarbakır’daki toplantısında,
          Silah yerine diyalog ve barışa kapı aralamak için  Demokratik Özerklik talebinde bulunuluyor!
          Avrupa Konseyinin “Özgür Demokratik Yerel Yönetim Anlayışının Geliştirilmesi, AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”,
          Belgesinde Türkiye’nin ayrılıkçı Kürt Hareketini engelleyen çekincelerinden dolayı uluslararası hukuka takılacaklarını bile-bile,
          Demokratik  Özerklik ilanını kararlaştırıyorlar.
          Çatışmasızlık kararı  veriliyor ve Avrupa’dan Türkiye’ye  oluşturulacak baskıyla istimin arkadan gelmesini planlıyorlar…
 
          *
          Tam  o  sırada Afyonkarahisar’da  Başbakan Erdoğan,
          TSK da atanacak komutanlara ilgili olarak Org.İlker Başbuğ ile mutabakat sağlandığını açıklıyor!
          Cumhuriyet niteliklerinin peyderpey tüketilerek; Ilımlı İslam siyasetinin devleti partileştirdiği ve hukuku siyasallaştırdığı,
          Dış  politikanın temelinden değiştiği,
          Ayrılıkçı hareketin  Demokratik Özerklik ilanına hazırlandığı  bu süreçte,    
          TSK’ nın; Kürtçü liberal Mehmet Metiner’in tanımıyla ” kurumlardan bir kurum” gibi davranması,
          Kemalist   umutları kırıyor…
 
          *
          Balyoz Davasında 101 muazzaf-emekli askerin yakalama kararı ertelenmiştir.
          Fakat emekli Amiral Atilla Kıyat’ın ” faili meçhuller devlet politikasıdır” açıklamasıyla,
          Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalardan yargılanan askerler nezdinde Türkiye Devletinin,
          İşletilen demokratikleşme sürecinde  Ayrılıkçı Kürt Hareketine hesap vermesinin yolu da açıktır!
          Sırası geldiğinde Abdullah Öcalan’ın barış şartı,  TBMM de “Hakikatleri Araştırma ve Adalet Komisyonu”nun
kurulacağı şüphesi yer edinmeye başlamış görünüyor…
 
          *
          TSK nın Balyoz Davasında siyasetle kurgulanmış yargı sonucu  terfi bekleyen 11 generale haksızlık yapıldığı  tezinde  samimi olmadığı anlaşılıyor.
          Çünkü ilgili generallerin terfileri dondurulmuş ve görevleri başında tasfiye edilmişlerdir!
          Org. Hasan Iğsız Kara Kuvvetleri Komutanlığına kuvvetli adayken,
          Şura’dan kısa süre önce  hakkında  Balyoz Davasında yakalama kararı,
          Şura’nın  ikinci gününde İnternet Andıcı  sorgulaması talebiyle müthiş bir  yargı darbesine uğratılmış bulunuyor!
          Gözden düşüyor ve 30  Ağustos’ta emeklilikle tasfiye  ediliyor…
          Sonuçta Genelkurmay   Başkanı İlker Başbuğ’un bu konuda da samimi olmadığı anlaşılıyor.
          İki yıldan  bu yana  geleceğin  Genelkurmay Başkanı olarak hazırlandığı fısıldanan,
          Org.Necdet Özel’in kriz süresince  özel bir öneme sahip olması da dikkat çekiyor!
          Acaba Org.Atila Işık’ın Kara Kuvvetleri Komutanlığına atanmasına rağmen onurlu bir davranış olarak emekliliğini istemesi,
          Generallerin Bizans entrikalarını protestosu  anlamına mı geliyor?
 
          *         
          Generaller; Türklük yerine Türkiye’liliğe,         
          Ayrılıkçı tehdite rağmen ulus-üniter devlette  adem-i merkeziyetçiliğe,
          Laik demokrasi yerine sekülerizme açık olduklarını gösteriyorlar…
          TSK yı kurumlardan bir kurum mertebesine düşürüyorlar.
 
          *
          Dünyanın sürdürülebilir ekonomik büyüme sağlamasına yönelik,
          Olağanüstü global tedbirlerin alınmasında  uluslararası ortaklığa; tamam Türkiye’de katılsın!
          Fakat neden Türkiye’nin  en ağır diyet ödediği, anlaşılıyor!
          Global sürdürülebilir ekonomik büyümeye  tehdit olarak algılanan,
          O nedenle uzun süredir  kadroları tasfiye edilen TSK da;
          İçişleri ve Adalet Bakanları ile MİT Başkanının yakın takibinde son Askeri Şura’sında nihaî tasfiye yapılmış bulunuyor!
          Bu anlamıyla Genelkurmay Başkanı Org.İlker Başbuğ komutasında TSK;
          Kurucusu ve kollayıcısı olduğu Türkiye Cumhuriyetinin, niteliklerinin tavizkârı olmuş,
          Doğrusu ilkesizliğine yenilmiştir! 
          Hazin olan şanlı TSK da  bir kağıt parçasının bir atom bombası eşdeğerinde ki yıkıcı etkisidir.
          Ilımlı İslamla  irticaya ve pek yakında ayrılıkçı Kürt Hareketine yol verilmesi işten bile değildir.
 
          *
          Kabusun bitmesi  için  yeni istifa kararlarıyla,
          Şanlı TSK nın muhteşem gücüyle geriye dönmesi ne güzel olur!

<p>          TÜRK HALKI YANILTILIRKEN
       
          ABD Merkez Bankası bünyesinde bir birim, bankaların bilançosunda sorunlu varlıkları almakta,
          Bankalara parasını ödemektedir.
          Devlet Bakanı Ali Babacan TUSKON Başkanlar Kurulunda bu işlemden hareketle,
          Küreselliğin  mükemmel bir tanımını yapıyor.
          "O para nereden alınıyor? Biraz kağıt biraz mürekkep, açıkçası!
          Dünya ekonomisinde ancak bir savaş döneminde uygulanacak politikalar uygulanıyor.
          Devletlerin olağanüstü müdahaleleri geri çekmesi halinde dünya ekonomik büyümesinin sürdürülmesi mümkün olamaz"diyor.
         
          *
          Devletler; dünyadan yerele sürdürülebilir ekonomik büyümenin sağlanabilmesini teminen,
          Global yoksulluk, göç, ısınma, kitle imha silahları gibi tehditlere karşı,
          Stratejik ve taktik güvenlik politikaların uygulanmasında ortak hareket ediyor.
          O sayede sektörel, kamusal ve ulusal yapıların güvencesi sağlanıyor.
          Elbette eşanlı, senkronize ve ülke ölçeği bazında  malî ve parasal  politikalar da uygulanıyor.
 
          *
          Bugün yaşama rengini veren aslî unsurun "global sürdürülebilir ekonomik büyümenin sağlanabilmesi",
          Zorunluluğu olduğu anlaşıldığında;
          Mesela Türkiye'deki gelişmelerin saikleri , süreç ve sonuçları da net görülüyor.
          O çerçeveden bir duruş sergilendiğinde yanılmak ya da yanıltılmak  zorlaşıyor.
          Bireysel, Sektörel, Kamusal ve Ulusal kararlılık oluşuyor...
 
          *
          Birbirine geçmiş yargı ve siyasetin  gölgesi altında Yüksek Askeri Şura krizi,
          Kemalist, Ilımlı İslam, Ayrılıkçı Kürt Hareketi kutuplarında farklı tartışma ve heyecanların nedeni olmuştur.
          Krizden her düşüncenin  kendi payını çıkardığı görülüyor.
          Kemalistler, cumhuriyet nitelikleri  hassasiyetlerini umutla taçlandırmak adına TSK yı desteklerken,
          Cumhuriyet Devrimiyle yıllar boyu cefa çektikleri tezinde iticai ılımlı islam ve ayrılıkçı Kürt Hareketi;
          TSK nın dize getirilerek Cumhuriyet Devrimi ile hesaplaşma döneminin başladığı düşüncesindedirler.
 
          *
          Her düşüncenin karargâhında tartışmalar  sürüyor.
          CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, hükümet-ordu arasında yaşanan krizle ilgili,
          "Nasıl olsa siz zaten 3-5 gün sonra uzlaşacaksınız. Zaten bir araya geleceksiniz. Niye kriz yaratıyorsunuz?
          İmzayı geciktirerek, belli pazarlıklar yaparak ya da pazarlıklar yapılıyormuş gibi görüntüler vererek,
          Krizi Türkiye gündeminde tutuyorsunuz. AKP kriz yaratıyor sonra krizden besleniyor" dediği saatlerde...
 
          *
          Ayrılıkçı Kürt Hareketi  Demokratik Toplum Kongresinin Diyarbakır'daki toplantısında,
          Silah yerine diyalog ve barışa kapı aralamak için  Demokratik Özerklik talebinde bulunuluyor!
          Avrupa Konseyinin "Özgür Demokratik Yerel Yönetim Anlayışının Geliştirilmesi, AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı",
          Belgesinde Türkiye'nin ayrılıkçı Kürt Hareketini engelleyen çekincelerinden dolayı uluslararası hukuka takılacaklarını bile-bile,
          Demokratik  Özerklik ilanını kararlaştırıyorlar.
          Çatışmasızlık kararı  veriliyor ve Avrupa'dan Türkiye'ye  oluşturulacak baskıyla istimin arkadan gelmesini planlıyorlar...
 
          *
          Tam  o  sırada Afyonkarahisar'da  Başbakan Erdoğan,
          TSK da atanacak komutanlara ilgili olarak Org.İlker Başbuğ ile mutabakat sağlandığını açıklıyor!
          Cumhuriyet niteliklerinin peyderpey tüketilerek; Ilımlı İslam siyasetinin devleti partileştirdiği ve hukuku siyasallaştırdığı,
          Dış  politikanın temelinden değiştiği,
          Ayrılıkçı hareketin  Demokratik Özerklik ilanına hazırlandığı  bu süreçte,    
          TSK' nın; Kürtçü liberal Mehmet Metiner'in tanımıyla " kurumlardan bir kurum" gibi davranması,
          Kemalist   umutları kırıyor...
 
          *
          Balyoz Davasında 101 muazzaf-emekli askerin yakalama kararı ertelenmiştir.
          Fakat emekli Amiral Atilla Kıyat'ın " faili meçhuller devlet politikasıdır" açıklamasıyla,
          Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalardan yargılanan askerler nezdinde Türkiye Devletinin,
          İşletilen demokratikleşme sürecinde  Ayrılıkçı Kürt Hareketine hesap vermesinin yolu da açıktır!
          Sırası geldiğinde Abdullah Öcalan'ın barış şartı,  TBMM de "Hakikatleri Araştırma ve Adalet Komisyonu"nun
kurulacağı şüphesi yer edinmeye başlamış görünüyor...
 
          *
          TSK nın Balyoz Davasında siyasetle kurgulanmış yargı sonucu  terfi bekleyen 11 generale haksızlık yapıldığı  tezinde  samimi olmadığı anlaşılıyor.
          Çünkü ilgili generallerin terfileri dondurulmuş ve görevleri başında tasfiye edilmişlerdir!
          Org. Hasan Iğsız Kara Kuvvetleri Komutanlığına kuvvetli adayken,
          Şura'dan kısa süre önce  hakkında  Balyoz Davasında yakalama kararı,
          Şura'nın  ikinci gününde İnternet Andıcı  sorgulaması talebiyle müthiş bir  yargı darbesine uğratılmış bulunuyor!
          Gözden düşüyor ve 30  Ağustos'ta emeklilikle tasfiye  ediliyor...
          Sonuçta Genelkurmay   Başkanı İlker Başbuğ'un bu konuda da samimi olmadığı anlaşılıyor.
          İki yıldan  bu yana  geleceğin  Genelkurmay Başkanı olarak hazırlandığı fısıldanan,
          Org.Necdet Özel'in kriz süresince  özel bir öneme sahip olması da dikkat çekiyor!
          Acaba Org.Atila Işık'ın Kara Kuvvetleri Komutanlığına atanmasına rağmen onurlu bir davranış olarak emekliliğini istemesi,
          Generallerin Bizans entrikalarını protestosu  anlamına mı geliyor?
 
          *         
          Generaller; Türklük yerine Türkiye'liliğe,         
          Ayrılıkçı tehdite rağmen ulus-üniter devlette  adem-i merkeziyetçiliğe,
          Laik demokrasi yerine sekülerizme açık olduklarını gösteriyorlar...
          TSK yı kurumlardan bir kurum mertebesine düşürüyorlar.
 
          *
          Dünyanın sürdürülebilir ekonomik büyüme sağlamasına yönelik,
          Olağanüstü global tedbirlerin alınmasında  uluslararası ortaklığa; tamam Türkiye'de katılsın!
          Fakat neden Türkiye'nin  en ağır diyet ödediği, anlaşılıyor!
          Global sürdürülebilir ekonomik büyümeye  tehdit olarak algılanan,
          O nedenle uzun süredir  kadroları tasfiye edilen TSK da;
          İçişleri ve Adalet Bakanları ile MİT Başkanının yakın takibinde son Askeri Şura'sında nihaî tasfiye yapılmış bulunuyor!
          Bu anlamıyla Genelkurmay Başkanı Org.İlker Başbuğ komutasında TSK;
          Kurucusu ve kollayıcısı olduğu Türkiye Cumhuriyetinin, niteliklerinin tavizkârı olmuş,
          Doğrusu ilkesizliğine yenilmiştir! 
          Hazin olan şanlı TSK da  bir kağıt parçasının bir atom bombası eşdeğerinde ki yıkıcı etkisidir.
          Ilımlı İslamla  irticaya ve pek yakında ayrılıkçı Kürt Hareketine yol verilmesi işten bile değildir.
 
          *
          Kabusun bitmesi  için  yeni istifa kararlarıyla,
          Şanlı TSK nın muhteşem gücüyle geriye dönmesi ne güzel olur!</p> - turk bayrak

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir