İSTANKÖY’DEKİ “SOYDAŞLAR”
Hüseyin MÜMTAZ
Geçtiğimiz hafta sonu Anadolu Ajansı, Davutoğlu konulu üç haber servis etti abonelerine.. “Davutoğlu Rodos’ta”, “Ege’de Sıcak Yemek” ve “Davutoğlu İstanköy’de Soydaşları Dinledi”..
Haberlerden anladığımız kadarıyla ve “özetle” Davutoğlu Bodrum’da “bir toplantıda” iken Yunanistan Dışişleri Bakan Vekili (asili neredeymiş) Druças’la Rodos’ta buluşmak istiyor, orada hem Druças hem Turizm Kültür Bakan Yardımcısı (asili neredeymiş) Nikitiadis tarafından karşılanıyor, bol kahkahalı bir aile yemeği yeniyor, Davutoğlu sonra Murat Reis’e ait Külliye’yi ziyaret ediyor, İbrahim Paşa Camii’nde Cuma’yı kıldıktan sonra namaz çıkışında Rodos Müftüsü İsmail Çakıroğlu ve gençlerle sohbet ediyor. Sonra Hafız Ahmet Ağa kütüphanesini ziyaret edip, Kadir Gecesi için özel olarak Cidde’den getirilmiş “Sakalı Şerif”i görüyor.
Anadolu Ajansı’nın, ziyaretin İstanköy bölümü ile ilgili haberini ise “özet olarak değil aynen” aktarmakta özellikle fayda görüyoruz.
“ATİNA -AA- Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Yunanistan Dışişleri Bakan Vekili Dimitris Druças’ın daveti üzerine gittiği Rodos’tan İstanköy’e geçti. Davutoğlu, 1 günlük ziyaret amacıyla gittiği Rodos’taki temaslarını tamamlamasının ardından, kendisine İstanköy’deki soydaşların beklediği bilgisi iletilince, dün akşam saatlerinde tekneyle İstanköy’e gitti. Yaklaşık 3,5 saat süren tekne yolculuğunun ardından İstanköy’e ulaşan Davutoğlu ve beraberindekileri adada bulunan soydaşlar karşıladı. Adadaki Türk aileleriyle akşam yemeği yiyen Davutoğlu, daha sonra İstanköy Müslümanları Kültür Dayanışma ve Kardeşlik Derneğini ziyaret ederek soydaşların sorunlarını dinledi. Toplantıda Davutoğlu’nun, Türk-Yunan ilişkilerinin son derece olumlu bir döneme girdiğini vurguladığı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Atina ziyaretiyle birlikte iki ülke arasında kritik bir psikolojik eşiğin aşıldığını ve bu yeni süreçte Türk asıllı Yunan vatandaşlarının sorunlarının da daha rahat çözüme ulaşacağına inandığını söylediği belirtildi. Davutoğlu, İstanköy ziyareti kapsamında Cezayirli Gazi Hasan Paşa Camisi ile Defterdar İbrahim Efendi Camisini de gezdi. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İstanköy’deki temaslarını tamamlayarak sabaha karşı Bodrum’a döndü”.
Önce İstanköy’ü anlatmalıyım size..
“Bodrum’a ilk defa geliyorduk, akşamüzeri terasta garsona etrafı sordum… Sıra ‘karşı’nın günbatımında yeni-yeni göz kırpmaya başlayan ışıklarına gelince, ‘Yunanistan’ dedi.
Orada film koptu..
O ise umursamaz bir tavırla bir taraftan işini yaparken, ‘İstanköy’ diye de ekledi..
Sonradan düşündüm, soruma sadece ‘İstanköy’ cevabı verilse ‘ateş’ bu kadar düşmeyecekti. İstanköy adası… ‘Bizim’ İstanköy..
Nasıl Yunanistan olur?” ( “UNUTULAN TÜRKLER-1”.Hüseyin MÜMTAZ. 15.12.2009)
Nasıl KOS olur, nasıl Yunanistan olur..
Meraklısı nasıl olduğunu okusun..
Ama şunları da okusun..
Alın size 2 Ekim 2005 tarihli bir gazete haberi..
“Rodos, İstanköy ve Oniki Ada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği, Yunanistan’da yaşayan Türklerin ifade, kültürel ve dini örgütlenme özgürlüğü üzerindeki baskıların kaldırılmasını, Türk çocuklarına Türkçe öğrenim hakkı verilmesi gerektiğini savundu. Dernek Yönetim Kurulu başkanı Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı; Türkçe öğrenim yapan okulların 1972 yılında gerekçesiz olarak kapatıldığına değindi. Kaymakçı ‘Türklerin Türk kimliği altında örgütlenmeleri Yunanistan’dan talep edilmelidir’ dedi.”
Sonra da şunu okusun.. (Selahattin Sevi. Zaman, 06 Agustos 2008, Çarsamba)
“Türkiye ile Yunanistan arasında zaman zaman yaşanan gerilimlerden en büyük zararı Rodos ve İstanköy’deki Türkler görüyor. Hakları kısıtlamak için uygulanan ‘mütekabiliyet’ esasından da en çok etkilenen yine onlar. Türkçe eğitimden kapatılan okullarının açılmasına, vakıf gelirlerinden müftü atanmasına ve vatandaşlık haklarına kadar bir dizi beklentileri var…
Adalarda yaşayan Türkler, Yunanistan’ın resmi söylemine göre ‘Yunan vatandaşı Müslümanlar.’…
Milonas, Rodos gibi İstanköy’de de önemli bir sorun olan vakıf konusuna dikkat çekiyor. Vakıf Yönetim Kurulu’nu belirlemek için yapılan halka kapalı, şeffaflıktan uzak seçimleri eleştiriyor. Çünkü Rodos ve İstanköy’de Türkler’e ait vakıfların beş kişilik yönetimi Yunan makamlarınca seçiliyor. Bazıları dönemsel olarak bazıları ölene kadar görev yapıyor…
Ada halkının tasvip etmediği bu kişiler, vakıf mülklerine yönelik tasfiye kurumu gibi çalışıyor. Rodos’taki Türk vakıflarına ait 450 gayrimenkulden geriye sadece 40 tane kalmış. Satış ve bağışlar yoluyla vakıf eserlerinin azaltılması birçok tarihi yapının varlığını da tehlikeye atıyor…
Önemli sorunlardan biri de, dil ve din eğitimi. Türkçe 1972 yılından bu yana okullarda okutulmuyor. Osmanlı Devleti’nin ayrıldığı 1912’den Yunanistan’a devredildiği 1947 yılına kadar, anadil öğretimi konusunda adalarda herhangi bir sorun yaşanmamış. Sonrasında da Türk okulları varlıklarını sürdürmüş; fakat dersler Yunanca ve Türkçe olarak devam etmiş. 1972 yılında ise Türkiye’nin Bozcaada ve Gökçeada’daki Rumca eğitimi yasaklaması üzerine ‘azınlık’ olarak kabul edilmemelerine rağmen Türkçe öğretimi tamamen müfredattan çıkarılmış. Çocuklar ana dillerini evde ailesinden öğreniyor… Anadillerinde okuyup yazmaya ise Ortaokul’dan sonra İngilizce öğrenmek için Latin harflerini tanıdıktan sonra başlıyor. Yunanca okula devam eden ve bu yıl üniversite için Rodos’a gidecek olan Emine K.(19) tezgahtarlık yapıyor. ‘Okuldan sonra İngilizce kursuna gittim. Latin harflerini öğrendikten sonra Türkçemi geliştirdim. Özel Türkçe dersi aldım. Çalıkuşu gibi romanlarla dilimi geliştiriyorum’ diyor…
Din eğitimi de okul müfredatında yok. Din derslerinde Ortodoks Hıristiyanlık öğretiliyor ve dersleri papaz veriyor. Türk çocukları, din derslerinde sınıfta oturmak durumunda”..
30 yıldır AB üyesi Yunanistan’daki “AB vatandaşı Türklerin”, pardon Müslüman azınlığın bu halleri; “AB vatandaşlığı”nın, 2004’den beri bir elma şekeri kıvamında kendilerine uzatılmakta olduğu Kıbrıs Türklerinin kulağına umarım küpe olur..
İstanköy’ü anlattıktan sonra Dışişleri Bakan “Vekili” Druças’ın son bir ay içinde söylediği şu sözü de hatırlamalıyız..
“Türkiye birkaç haftadan beri Ege’de durumu şiddetlendirmek için, burada tabii ki Kastellorizo (Meis Adası) bölgesini de buna katıyorum, Deniz Hukuku Sözleşmesine göre uluslararası hukuk dışındaki bilinen tezlerini geveleyerek ve Yunanistan’ın, aynı zamanda Kıbrıs Cumhuriyeti’nin (Rum) de egemenlik haklarını hiçe sayarak gerginlik ortamı yaratmaya çalışıyor. Biz, planlarımız temelinde soğukkanlılıkla ve kararlıkla cevap veriyoruz. Yasal ve siyasi tezlerimizi güvence altına alarak, bunu özellikle vurgulamak istiyorum, cevap veriyoruz ve aynı zamanda tüm bu olaylardaki ritmi ve şiddet oranını biz belirliyoruz. Yunanistan’ın kontrolsüz bir duruma girmesine, ne de görüldüğü üzere Türkiye’nin istediği gibi, bizim belirlediğimiz çerçeve dışında bir diyaloğa sürüklenmesine izin vermeyeceğiz.”
Yâni Druças; 1) “Biz, planlarımız temelinde soğukkanlılıkla ve kararlıkla cevap veriyoruz” diyor; 2) “Tüm olaylardaki ritmi ve şiddet oranını biz belirliyoruz” diyor; ve 3) “Bizim belirlediğimiz çerçeve dışında bir diyaloğa izin vermeyeceğiz” diyor..
Şimdi dönüyoruz tekrar AA’nın, İstanköy ile ilgili haberine.. Metinde geçen ve altını benim çizmiş olduğum şu satırları bir daha okuyalım..
1.İstanköy’deki soydaşlar; 2.Adada bulunan soydaşlar; 3. Adadaki Türk aileleri; 4.İstanköy Müslümanları Kültür Dayanışma ve Kardeşlik Derneği; 4. Türk asıllı Yunan vatandaşları..
“Soydaş” lâfı biliyorsunuz sözlük anlamının dışında daha popüler olarak; Özal’lı yıllarda Todor Jivkof’un, isim ve kimliklerini değiştirerek bir gecede kapı önüne koyduğu, katarlarla Kapıkule tren istasyonunda bağrımıza bastığımız Bulgaristan Türkleri bağlamında dilimize yerleşmişti.
AA’nın yukarıdaki vurgusundan ben ilk önce Davutoğlu’nu İstanköy’de o göç yıllarında adaya yerleşmiş Bulgaristan Türkleri’nin davet edip-karşıladığını düşündüm..
“Adadaki Türk aileleri” tanımlamasından da tatil maksadıyla o gün adada turist olarak bulunan TC vatandaşlarını anladım..
“İstanköy Müslümanları Kültür Dayanışma ve Kardeşlik Derneği” lâfı ile de adaya yerleşmiş çeşitli Müslüman ülke vatandaşlarının kurmuş olduğu bir dernek aklıma geldi..
“Türk asıllı Yunan vatandaşları” lâfı da Yunan resmi makamlarının Türk dememek için bin dereden su getirerek bulduğu ve kullandığı zorlama resmi söylemi hatırlattı..
Anadolu Ajansı “İstanköy Türkü” dememek için neden bu kadar zorlanıyor?
Şimdi de aynı haber metninin “alternatif” yazım şeklini sunuyorum..
““ATİNA -AA- Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Yunanistan Dışişleri Bakan Vekili Dimitris Druças’ın daveti üzerine gittiği Rodos’tan İstanköy’e geçti. Davutoğlu, 1 günlük ziyaret amacıyla gittiği Rodos’taki temaslarını tamamlamasının ardından, kendisine İstanköy Türkleri’nin beklediği bilgisi iletilince, dün akşam saatlerinde tekneyle İstanköy’e gitti. Yaklaşık 3,5 saat süren tekne yolculuğunun ardından İstanköy’e ulaşan Davutoğlu ve beraberindekileri adalı Türkler karşıladı. Adadaki Türklerle akşam yemeği yiyen Davutoğlu, daha sonra Türk derneklerini ziyaret ederek Türklerin sorunlarını dinledi. Toplantıda Davutoğlu’nun, Türk-Yunan ilişkilerinin son derece olumlu bir döneme girdiğini vurguladığı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Atina ziyaretiyle birlikte iki ülke arasında kritik bir psikolojik eşiğin aşıldığını ve bu yeni süreçte Batı Trakya ve Ada Türklerinin sorunlarının da daha rahat çözüme ulaşacağına inandığını söylediği belirtildi. Davutoğlu, İstanköy ziyareti kapsamında Cezayirli Gazi Hasan Paşa Camisi ile Defterdar İbrahim Efendi Camisini de gezdi. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İstanköy’deki temaslarını tamamlayarak sabaha karşı Bodrum’a döndü”.
Hangisi sizce daha “anlamlı”, hangisi “duygularınızı” daha iyi ifade ediyor?
Yunanistan’ın resmî yahut özel hangi haber ajansı İstanbul Rumları için bin dereden su getirerek “Yunan asıllı Türk vatandaşları” deyimini kullanıyor?
İki metin arasındaki fark, okuyucunun beğenisine, tercihine sunulur..
Ankete ne dersiniz? 9 Ağustos 2010
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
Bir yanıt yazın