Sıcaklar, bize özel güzel Kıbrıs Türkçemizle dile getirdiğimiz gibi, “Yaktı kavırdı”.
Son altmış yılın en yüksek sıcak günlerini yaşadığımızı açıklıyor yetkililer.
Rusya bile nasibini almış bu sıcaklardan.
Dünkü yerel gazetelerimizin bir tanesinde, öğlen vakti güneşin yakıcı sıcaklığı altında kavrulmuş asfalt üzerinde “Sucuklu Yumurta” pişiren 3 kişinin resmi vardı.
Beni gerçekten de çok etkiledi bu resim.
Büyüklerimiz hep söylerdi asfaltın, üzerinde yumurta kavuracak denli ısındığını ama hiç denemek olanağım olmamıştı.
20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatının 1. Harekatı ile 2. Harekatı arasındaki 22 günlük hazırlık ve bekleyiş günleri içinde mevzilerimizden ayrılamadığımız için, günlerin birinde elimize nereden ve nasıl geçtiğini hatırlamadığım yumurtaları, havan mermilerinin içine konduğu koyu zeytin yeşili renkteki teneke kutuyu boşaltıp, üzerini kir pas içindeki ellerimizle temizledikten sonra yan yatırıp güneşin yakıcı sıcaklığı altında kavurup yediğimiz aklıma geldi. Günlerce peksemet ve ekmek yemekten sonra müthiş lezzetli gelmişti bana o bir parçacık yumurta. En doğal ortamda, ne yağ ne de gaz tüpü kullanmadan sadece güneşin ısısı ile pişirdiğimiz o yumurtalar, “o müthiş günlerin” en lezzetli yemeği olmuştu bizim için.
Günler, haftalar ve aylar içindeki süreçte havanın ısısının değişimi, dünyamızın düzlemsel ve eksensel konumu ile ilgili.
Dünyamızın 2 farklı fiziksel eğimi var.
Birincisi dünya’mızın yörüngesinin oluşturduğu elipsin içinde bulunduğu düzlemin, güneşin ekvatorundan geçen düzlem ile yaptığı açı, ikincisi de dünyamızın ekseninin, gene bu aynı düzlem ile yaptığı açı.
Mevsimlerin sıcaklıklarında etkili olan faktör, dünyamızın ekseninin, yörüngesinin oluşturduğu düzlem ile yaptığı açı. Günümüzdeki bu açının değeri, diğer bir deyimle de “Dünyamızın eğimi” 23°27 dir. Güneşin, ayın ve diğer gezegenlerin çekim kuvvetleri etkisi ile 41.000 senelik bir periyot ta dünyanın eğimi 23,5 derece ile 22 derece arasında değişmekte.
İşte bu açısal değişiklik, yıllar veya asırlar arasındaki bölgesel ısı farklılıklarını oluşmasına yol açan en önemli etken.
Her mevsimde dünyanın eksensel eğimi değişmektedir ve diğerlerinden farklıdır. Mevsimler de bu eğim sayesinde oluşmaktadır.
Mayıs, Haziran, Temmuz aylarında kuzey yarımküre güneşe doğru döner, bunun sonucunda bu yarımkürede sıcaklık artar ve yaz mevsimi oluşur.
21 Haziranda başlayan yaz mevsimi 21 Eylül’de biter.
5-6 Ağustos tarihleri, yani dün ve bugün, fiziksel olarak dünyanın elips şeklindeki yörüngesinin içinde, güneşe en yakın olduğu konumdur.
Yaz mevsimine girilen 21 Haziran tarihinden sonra artışını daha da etkin bir şekilde sürdüren mevsimler sıcaklar, tepe noktasına yani en sıcak güne, 5-6 Ağustos tarihinde ulaşır.
Küresel etkenler ve nem gibi atmosferik olaylar ise bu sıcaklığı bazen tetikler ve fazla hissedilmesini sağlar, bazen de azaltır.
İşin özü, dünyanın fiziksel konumuna göre bu gün 2010 yılının en sıcak günü.
Artık bundan sonra, güzel Kıbrıs Türkçemizde söylediğimiz gibi sıcaklar “Gıdım gıdım” azalmaya başlayacak.
Sıcaklardaki bu düşüş 21 Eylül tarihine kadar sürecek ve yaz sıcakları “Ekinoks” olarak da tanımlanan, gündüz ile gecenin saatsel uzunluğunun eşitlendiği bu günde bitmiş olacak.
Bu günden sonra da artık gün sıcaklığındaki düşüş ılıktan soğuğa doğru yönelir.
Kıbrıs’ta genelde 21 Eylülden sonra, adeta doğal klimalı bir hava başlar ve 21 Aralığa kadar bu güzel havamız devam eder.
Herkese geçmiş olsun.. .
Artık ısı, gıdım gıdım da olsa düşmeye başlayacak.
Prof. Dr. Ata ATUN
6 Ağustos 2010
Bir yanıt yazın