Güneydoğuda parlayan terör olaylarının niteliğini bilmeyenlerin-anlayamayanların tutumu yüzünden şiddet giderek daha çok yayılıyor.
Olayın özünü yıllardır yazıyorum: PKK; Kürt ırkçılığına dayalı, Kürdistan projesi peşinde koşan bir örgüttür. Bu yüzden de yaşadığımız sorun; demokrasi veya insan hakları ile ilgili olmayıp tamamen etnik (ırkçı) niteliklidir. PKK ile mücadele; etnik kimlik talebindeki PKKnın bu talebi reddedilerek sürdürülebilir.
Ölçü gayet basittir: PKK ve onun siyasetteki sözcüleri ne istiyorsa; bunların tersini düşünmek, kurtuluşa götürecek yoldur.
Gerçeği görelim: Kürtçüler; Güneydoğuda Kürdistan adıyla bir devlet oluşturmak için yüz senedir mücadele veriyorlar. Bunun tarihini; Dersim İsyanları ve Seyit Rıza Gerçeği adlı son çalışmamda ortaya koydum. Başbakan Erdoğan; bu gerçeği anlayarak önlem almak yerine; olayı bir demokrasi-insan hakları olgusu gibi gösteriyor. Bu da PKKnın kendisini gizlemesine ve güç kazanmasına yardımcı oluyor.
Daha geçen gün Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, Tunceli’ye gidip orada her yönü ile suç, her yönü ile terör kışkırtması olan sözler etti: Adam; Kürdistan’dan, Kürdistan parlamentosundan ve Türk bayrağının yanı sıra Kürt bayrağı dalgalandırmaktan söz etti.
Daha ne desin?
ERGENEKON SAVCILARI NEREDE?
Yazarları, gazetecileri, televizyoncuları, üniversite rektörlerini, ‘Hükümeti güç duruma düşürerek darbe yapmaya kalkışmak’la suçlayarak hapse tıkan, haklarında ömür boyu hapis cezaları isteyen Ergenekon savcıları neredeler? Bırakın hükümeti devirmeyi; adamlar devleti yıkmayı hedefe koymuşlar; bunu da açık açık dile getiriyorlar.
Ve Prof. Mehmet Haberal’ı zindana tıkan bu devletin savcıları; Osman Baydemir söz konusu olunca, ‘Ben duymadım, ben bilmiyorum; beni ilgilendirmez!’ havasında sütre gerisine çekiliyorlar.
Sebebi belli: Kandil dağından törenle Habur’a gelen bölücü teröristlerden, ‘Bu arkadaşlar!’ diye söz eden bir Adalet Bakanı’nın demir pençesi içindeki savcılar, terörü elbette görmezden gelirler. Diyarbakır Savcısı’nın başlattığı soruşturma da göreceksiniz ki yasak savma kabilinden olacaktır. Bu hükümetin yargıyı da yargıçları ve savcıları da düşürdüğü durum budur. İşte bu rezalete 12 Eylül’de milletin evet demesi isteniyor. Evet diyenler; emin olunuz ki Osman Baydemir’e de evet diyeceklerdir.
TÜRK DERSİM’İ KÜRT YAPACAKLAR
Osmanlı Devleti zamanında kırıma uğrayıp horlanan ve Dersim dağlarına kaçan Alevi Türkmenler; burada yüzyıllarca barındılar. Bölge, bugün bile Türk kültürünün en saf yaşadığı alanlardan birisidir. Kürtler, buraya, ancak Osmanlı ordusunun içinde 1515′ten sonra paralı asker olarak geldiler ve hep azınlıkta kaldılar. Birinci Dünya Savaşı sonlarında ise Kürtçüler, Dersim aşiretleri arasına sızarak, onların bir kısmını yoldan çıkarttılar. Bazı derebeyleri; bölgedeki egemenliklerini sürdürebilmek için Kürtçülükten yararlanmaya kalkıştılar. Bunlardan birisi de Seyit Rıza idi.
Dersim derebeyleri; kök olarak, Şah İsmail’e bağlı olan Kızılbaş Türkmen reisi Şeyh Hasan’a kadar uzanmaktadırlar. Bunlar, Kürtçülükten de yararlanarak 1923′te kurulmuş olan yeni devletin (Türkiye Cumhuriyeti) devrimci uygulamalarına direnmek istediler. Seyit Rıza, Kürtçü Ali Şir ve Baytar Nuri’nin de kışkırtması ile Türk ordusuna karşı savaş açtı. 1937′de bu isyan bastırıldı ve Seyit Rıza asıldı. (Ayrıntılar, yukarıda adını verdiğim kitapta bulunuyor.)
İşte şimdi bu gerici/Kürtçü derebeyinin heykelini dikti bölücü Kürtçüler Tunceli’ye… Amaç; Tunceli halkını kışkırtmak; devlet karşısında asker gibi kullanmak.
Yani 1937′deki Kürtçü kışkırtma 2010 yılında tekrarlanıyor. 1937′de Dersim halkının anasını ağlatan Kürtçü-gerici takımı; aynı oyunu inatla 73 yıl sonra sahnelemeye çabalıyor.
Oranın demokrat ve çağdaş halkını; gerici-Kürtçü zihniyete karşı demokratik bir tavır takınmaya davet ediyorum. Bunu yapmazlarsa ulu atalarının ruhuna; su ruhlarına (Munzur’a) dağ ruhlarına (Düzgün Baba’ya) ihanet etmiş olurlar.
YOK ÖYLE BAYRAK
Baydemir ve onun gibilere de soruyorum: Tarihte nerede, ne zaman dalgalandı kırmızı-yeşil-sarı renkli dediğiniz o bayrak da şimdi Türkiye’de dalgalanmasını istiyorsunuz? Tarihte Kürtlerin bayrağı hiç olmadı. Eğer oldu diyorsanız; bana, bir kanıt getirin de sizin yanınızda yer alayım ağalar…
Bir soru daha: Avrupa Birliği’nde, Amerika’da var mı tek bayrak dışında ikinci bir bayrak? Yeni bir bayrak demek; yeni bir devlet demektir. Türk yurdunda buna AKP bile izin veremez…
O yüzden bırakın bu Kürdistan hayalini de bir arada yaşamanın yolları üzerinde kafa yorun…
, 3 Ağustos 2010