ISRAFIN VE ZULMÜN REFERANDUMU
Mesud Barzani, Mısır OTV’de,
“Kürt Ulusunun meşru hak olarak, Türk-Fars-Arap ulusları gibi kendi devletine sahip olması gerekiyor.
Bu istemimiz, savaş ya da şiddet ile değil farklı bir süreçte,
İlgili devletlerin bir gün gerçeği kabul etmesi ve Kürt Ulusunun meşru hakkını desteklemesiyle olabilir.
Türkiye’nin Kürt Sorununa gerçekçi çözüm yolu Demokratik Açılım sürecini destekliyorum.” diyor!
*
Barzani’nin açıklamaları;
Kürtlerin İran,Irak,Suriye ve Türkiye coğrafyalarından hak talebi cüret ve cesaretinin ardında,
Orta Doğu’da çıkarları balansında ABD-İsrail desteğini,
Bu suretle Demokratik Açılımın da;
O odaklardan Türkiye’ye dayatılan bir proje olduğunu gösteriyor…
*
Demokratik Açılımın,Türkiye’nin dinamizmi sürecinde iki aşaması,
Tablonun anlaşılmasına hizmet ediyor.
*
Başbakan Erdoğan’ın Kürt Sorununa Çözüm ilânıyla başlayan,
Kürt Hareketine büyük umutlar ve beklentilerin verildiği,
Ulus-Üniter devlet, Türklük, bölünmez bütünlük gibi haklı hassasiyetlerle,
CHP ve MHP nin iktidardan ayrıştığı ve Demokratik Açılıma kapılarını kapattığı,
ABD-İsrail merkezlerinde derin kaygılar oluşturan süreç; ilk aşamayı kapsıyor.
*
Bu süreçte; ulusal hassasiyetlerle,
CHP’de Deniz Baykal’ın,
Ve MHP ‘nin ağır muhalefetine rağmen;
Başbakan Erdoğan uhdesinde demokratik açılım kozuyla elinin kuvvetli olduğunu varsaymıştır.
Kürt sorununu çözerek ABD-İsrail merkezlerine yaranmak gayretkeşliği,
Davasını yürütebilme hırsı,
İtham edildiği suçlara karşı güclenmek oportunizmi ile,
Uzlaşmaya asla gerek duymadan,
Anayasa değişiklikleri ile “parti benim, devlet benim, hukuk benim,hak benim” iddiasını sürüklemiştir.
Sonuçta Türkiye 12 Eylül’de referanduma gidiyor!
*
İkinci aşama,Türkiye’yi şok eden çirkin bir komplo ertesinde, CHP’de Kılıçdaroğlu’nun göreve gelmesiyle sürüyor.
Geçtiğimiz hafta Başbakan Erdoğan; uhdesinde küresel Kürt Sorunu Çözümü konusunda,
Türkiye’yi bulunduğu zeminde deklere etmek üzere muhalefet liderleri ile görüşmek durumunda kalıyor.
Bu kez CHP çözüme yönelik kapıları kapatmıyor.
ABD-İsrail siyaset ve toplum mühendisleri başarıları sevincindeyken,
Mesaj CHP kitlelerine aktarılıyor.
Kitleler demlenmede bekleyedursun,
Kitleler demlenmede bekleyedursun,
Türk ve Kürt etnik kimliğinden varolan MHP ve BDP erozyon sürecine terkediliyor.
Eller ovuşturuluyor!
*
Kürt Sorunu Demokratik Çözümünde,
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ağzından düşürmediği “Türkiyelilik” ifadesi,
Sonuç sağlayacak anahtar mıdır?
Tek yolun;Kürt hareketinden herhangi bir muhatap almaksızın,
Anayasal ulus, üniter ve bölünmez bütünlük temelini korumak kaydıyla,
Anayasal ulus, üniter ve bölünmez bütünlük temelini korumak kaydıyla,
Bir farkla ki, ilave edilecek Türkiyelilik ibaresinden vatandaşlık esasının çıkarılacağı anlamına mı geliyor?
Türk Devleti, Türk Milleti, Türk milli menfaatleri, Türk varlığı,Türk vatandaşı yerine,
Türk Devleti, Türk Milleti, Türk milli menfaatleri, Türk varlığı,Türk vatandaşı yerine,
Türkiye Devleti,Türkiye Milleti,Türkiye milli menfaatleri, Türkiye varlığı, Türkiye vatandaşı!
Bir şekilde; AKP ve CHP çözüme hazır olduklarını beyan etmiş bulunuyor.
*
Varılan nokta Genelkurmay Başkanının 14 Nisan 2009’da Harp Akademilerinde yaptığı açıklamalarla,
Birebir örtüşüyor.
Asker; vatandaşlık esasına dayalı Milliyetçilik,
Irk ve din farkı gözetmeksizin,
Her vatandaşın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayılmasını istiyor.
*
Sonuçta Kürt Sorununun çözümü anayasal düzenlemeye ihtiyaç duyuyor.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, İl Başkanlarıyla toplantısında yeni anayasa sözünü veriyor.
Çeşitli kesimlerden yeni anayasa talebi geliyor.
Kürt sorunun çözmeye yönelik ayrıca hukukun üstünlüğünü,
Sosyal Devleti tanzim eden,
Çoğulcu,liberal bir anayasa için Genel Seçim sonrasında niyet oluşuyor.
Sosyal Devleti tanzim eden,
Çoğulcu,liberal bir anayasa için Genel Seçim sonrasında niyet oluşuyor.
*
“Evet ” oyu alması halinde,
Başbakan Erdoğan’ın ” parti benim,devlet benim, hukuk benim,hak benim” konumunda olacağı açıktır.
Fakat bir sonraki aşamada mutlaka yeni anayasa yapılacaksa,
Fakat bir sonraki aşamada mutlaka yeni anayasa yapılacaksa,
12 Eylül Referandumuna ne gerek var?
Çözüm niyetinin oluştuğu şu aşama da Başbakan Erdoğan’ın konumu kim kabul eder ki?
12 Eylül Referandumuna ne gerek var?
Çözümüne yönelik bir konsensus oluşmuşken, bu referandum ile uzlaşının önünü şimdiden kesmeye kimin hakkıvar?
12 Eylül Referandumuna ne gerek var?
Bu referandum Kürt Sorunu çözümünü tıkamıyor mu?
*
Şimdiden başlayan taa genel seçimler sonrasına kadar meydanlarda bağıran, hakaret eden, kavga eden,
Halkı kutuplaştıran,
Bir yığın işi geciktiren,
O kadar parayı fakir-fukara,garip-gurabanın sofrasından çalan,
Bu fuzuli referanduma ne gerek var?
*
İşte siyasetin görünen yüzünde;
Bakınız, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu,
“Bunlar büyük götürdüler.
Bunların hesabını soracağız.
Bunları Yüce Divana göndereceğiz.”diyor.
Başbakan Erdoğan,
“Hangi yüzle millete gideceksiniz?” diye soruyor.
Dalaşma,sataşma, hır-gür, iftira,yalan, gerginlik, atışma, tartışma, bağırma, küfür, kavga…
Neler neler?
Hepsi birlikte Başbakan Erdoğan’ın ısrafı ve zulmü değilse ne?
Israf ve Zulüm!
Bir yanıt yazın