OLİGARŞİ
Bir dönemin en çok atılan sloganı “kahrolsun oligarşi” idi. Üniversite gençliği ve belli ideolojiye inanlar bu sloganı kullanırdı. İlk defa oligarşi sözünü üniversite yıllarında duymuştum. Eminim benim gibi birçok kişide hayatında ilk kez duymuş, okumuştu. Yıllar önce bir duvarda bu yazıyı okuyan biri gelip sormuştu; kim bu oligarşi, nerde oturur ? ne kadar yabancı bir sözcükmüş. Aslında bu sözlerin basit, anlamsız ve rast gele olmadığı bilinmelidir.
Oligarşi sadece belli bir sınıf veya sınıfların ülkeyi yönetmesine denir. Şöyle de diyebiliriz devlet yönetimine gelmenin yada onları el atında tutmak, herhangi bir seçime girmek için bile çok zengin olmak gereklidir. Buda yönetimin hep zengin zümrenin elinde olması demektir. Bunun adı oligarşi içinde Plütokrasidir.
Ülkede etkin olan zümreler hiç bir dönemde zarar görmezler. Onlar her zaman vardır, rahat ve refah içindedirler. Ülkenin gidişatına yön verirler. Zarar gören, ezilen hep halktır. Oligarşi kendi arasında iktidar çatışması yaşar. Çünkü iktidarı alan daha çok kazanır. Her şey elindedir, yasa çıkarır, uygular, istediği yeri alır, satar, yani ülkede istediği gibi at oynatır. İşte bu iktidarı ele geçirmek kavgasında olan zümreler bazen para kaynakları ile anılır, yeşil sermaye gibi, bazen inanışları ile dindarlar, laikler diye, bazen de milliyet kavramı ile öne çıkarlar, milliyetçiler, ulusalcılar gibi. Ama her zaman halk; yönetilen ve onlar için hazır para kaynağıdır.
Bu iktidar mücadelesi veren sınıflar arasındaki diğer bir farkta onların bu düzeni nasıl devam ettirecekleridir. Kimisi kaba kuvveti, baskıyı, işkenceyi temel alarak, kimisi polis devleti gibi herkesi korku altında bırakarak, kimisi de orta sertlikle, kimisi yumuşak davranarak yönetir. Bazıları dini esaslar üzerinde, bazıları laiklik, cumhuriyetçilik gibi temeller üzerinde yönetir. Sonuçta hep yöneten bir zümre veya zümreler vardır, yönetilen bir kitle vardır. Zarar gören, yükü çeken bu kitle yani halktır. Sömürülen halktır, baskıyı gören halktır, eken, biçen, üreten, vatan uğruna evlatları şehit olan, yani her türlü fedakarlığı yapan halktır. Ama o yöneten zümreye bir şey olmaz.
Oligarşi vardı, hala da var. Onlar yönetiyorlar, cezayı biz ödüyoruz. Ülke yönetiminden inin aşağıya, ilçemize bakın. Hep belli kişiler ve gurupların arasında değil midir yönetim. Sıradan bir vatandaşın sözü geçer mi ? aynı durum siyasi partiler içinde geçerlidir. Partilerden söz etmemin nedeni ise devlet yönetimine partilerin aday olması ve anlattığım zümreleri siyasi anlamda partilerin temsil etmesidir. Partiler hep birilerinin elindedir. O koltuklara yapışmışlardır ayrılmazlar. Parti batmış, vatandaş perişan umurlarında mı? Hep aynı kişiler, ama perde arkasında ama sahnede. Tüm bunların çözümü olan yönetim şekli demokrasidir.
Nedir demokrasi; Demokrasi tüm halkın yönetim ve devlet politikasında eşit hakka sahip olmasıdır. Demokrasinin özü çoğunluk, azınlık, fakir veya zengin herkese yani halka dayalı bir düzen olmasıdır. Onun için en yakın çevremizden başlayarak partimizde, ilçemizde ve ülkemizde demokrasiyi var etmeli, yaşatmalıyız.
Kahrolsun oligarşi yaşasın demokrasi diyebilmeliyiz.
Bir yanıt yazın