AHTAMAR ADASININ TAPUSU KİME AİTTİR?

BİLMEM KAÇINCI KERE TEKRAR : AHTAMAR ADASININ TAPUSU KİME AİTTİR?


15 Temmuz 2010

HALUK TARCAN YAZDI…

Doğu Anadolu’ya ilk adımlarını Ön-Türkçe damga ve yazılarıyla basanların Ön-Türkler olduğunu pek çok kereler yazmıştık.

Onlar ,

– Anadolu’ya İlk adımı, İ.Ö. 13(onüç) binlerde atmışlardı. Bu konuda,

– Doğu Anadolu’da

– 13 binden 1000 yılına kadar-şimdilik- 26 kaya ve mağara yazıtı keşfedilmiştir.(Prof.A.Erzen)ve onlar Ön-Türkçe okunmuşlardır.(K.Mirşan)

Bu yazıda Ahtamar adasını inceleyeceğiz; Ada,

– üzerinde inşa edilmiş olan bir Ermeni kilisesiyle tanınmıştır.

– Kilise İ.S. 1000 yılına aittir.(Kâmuran Gürün, Le Dossier Armenien)

Fakat adanın batıya bakan ufak körfezinde, otlar arasında ayağıma takılmasıyla keşfetmiş olduğum

– Yazılıtaş, adanın ilk sahibinin Ön-Türkler olduğunu ispat etmektedir; Taşın,zamanın Kültür bakanı N.K. ZEYBEK tarafından VAN müzesine kaldırılması emri verilmişti.

– Bu taşın en üstünde Ön-Türkçe bir cümle vardır. Kâzım Mirşan tarafından okunması beklenilmektedir.

– Taşın dört bir yanı, ortasında alt alta dizilmiş İKİ büyük OQ damgası, yani haç şekli ve 4 noktayı içeren karelerle çevrilmiştir, anlamı ölümsüzlüktür.

Haç şeklinin yani OQ DAMGASININ aynini Profesör Muvaffak Uyanık,

– Van ile Hakkâri arasındaki ÇİLGİRİ köyünde bulmuştur ve tarihini İ.Ö 7bin olarak tespit etmiştir. Bu kıyaslama yoluyla

– Ahtamar haçları ile Çilgiri haçlarının aynı tarihte olmaları gerçeği ortaya çıkar ki bu da bize

– Ahtamar yazılı taşının İ.Ö.7bin tarihini taşıdığını gösterir. Demek ki,

– Ahtamar kilisesinin inşasından 8bin yıl önce bu adada Ön-Türkler oturmaktadırlar, tapusu onlara aittir.

– Ahtamar kilisesinin giriş kapısının iki yanındaki haçlar

– OQ damgasıdır ve de örneği Ön-Türklerin otlar arasında kalmış olan, bu türde yazıları içeren Yazılı taşından ya da yazılı taşlarından alınmıştır.

– İddia ettikleri Ermeni soykırımını ifade eden anıtları da, bu Ahtamar haç’ıdır. OQ damgasının anlamı, günahsız olma ya da yeryüzü kişisidir ;

– Vatikan’a İ.S. 4.y.y.’da geçmiştir.

Erzurum, CUNNİ mağarasındaki yazılar, Doğu Anadolu’ya yazılarıyla gelmiş olan Ön-Türkler’in varlığının bir öteki yazılı belgesidir.

Doğu Anadolu’nun tarihine daha yakın zamanlarda yani, İ.Ö.2.000′lerde göz atarsak bu yörenin tapusunun ikinci bir kere URARTU’lara ait olduğu ortaya çıkar.

– Urartular, kuzeyde Orta Asya’da egemen olan AT-OY BÏL’in UÇ DEVLETİ’dir.

Urartular ülkelerini

– BİA diye adlandırırlar. (Boris Piotrovsky, Ourartou, Nagel, 1970, Genéve, Paris, Münich)

– BİA, UB-İA’dır. Ön-türkçe sözcükler orta doğuya indiğind başatki sesli harf düşmüş ya da başına (H) ilâve edilmiştir örnek : Alay, (H)alay olduğu gibi… UB-İYA’da ise (U) düşmüş (BİA)kalmıştır.

UB=Yüce , İA = sahip olmak , ülke….Anlam, YÜCE ÜLKE olarak ortaya çıkar.

BİANİ, BİYA’lı demektir…VAN adının BİAN’dan geldiği aynı eserde anlatılmaktadır.Bu – son zamanlarda “Araştırmacı Yazar” unvanını kendi kendine vermiş olanlar gibi, kulakla sözcük ürettiğimi iddia edip mizah konusu yapanlara cevap olarak- Boris Piotrovsky’ini yazmış olduğunu bir kere daha hatırlatırım..

* Ufak bir ilâve: VAN adının, dış kaynakların “monte ettikleri tarihle ileri sürülen
* WAN olmadığı da ortadadır.

Bu gerçekleri

– BATI MERKEZLİ TÜRK TARİHİ’nde (Sinan Meydan’ın ortaya koyduğu gibi)

– eksik , yanlış ya da

– Batının çıkarlarına göre yazılmış resmî tarihte görmemize imkân yoktur.

Halûk Tarcan 24 Nisan 2010….16 temmuz 2010

————————————————————————————————————————————————————–

ATO�an Vakıflar Yasası�a eleştiri

Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, tasarıyla azınlık vakıflarının bağış toplamaları ve mülk alıp satmaları önündeki engellerin kaldırıldığını belirterek, �asa Tasarısı, dinamit lokumu gibi�dedi.
ANKARA – Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, yaptığı yazılı açıklamada, Atatürk�n �evlet için tehdit oluşturacak ölçüde güçlenmelerini önlemek�amacıyla 1936�a azınlık vakıflarının mülk edinmelerini yasakladığını hatırlattı.
Vakıflar Yasa Tasarısı�ın bu haliyle yasalaşmasıyla azınlık vakıflarının bağış toplamaları ve mülk alıp satmalarının önündeki tüm engellerin kaldırıldığını ifade eden Aygün, �öylece azınlık vakıfları çok büyük bir ekonomik ve siyasi güç haline getiriliyor. Bu yasa tasarısı dinamit lokumu gibi…�dedi.

Lozan Anlaşması�ın azınlıkların mal edinme haklarını �insel, hayri, sosyal ve eğitsel ihtiyaçlar�a sınırlandırdığını, Yasa Tasarısı�ın ise bu koşulu ortadan kaldırdığını belirten Aygün, Tasarı�ın Lozan Anlaşması�ı deldiğini iddia etti.

Aygün, söz konusu Yasa Tasarısı�ın yasalaşması halinde misyonerlik faaliyetlerinin de hız kazanacağını öne sürdü

�YASOFYA VE FATİH CAMİ ELDEN GİDER�
Avrupa Birliği�in baskısıyla 161 azınlık vakfına gayri menkullerinin iade edileceğini ifade eden Aygün, açıklamasında şunları kaydetti:

�zınlık vakıflarının üzerinde hak talep ettiği binlerce mülk arasında Ayasofya ve Fatih Camii de bulunuyor. Bu yasa kapsamında ikisi de elimizden çıkabilir. 1920�erde 8 milyon gayrimüslim ve 19 tane vakıf bulunurken, bugün150 bin gayrimüslüm ve 161 azınlık vakfı var. Bunların 78� Rum Vakfı… Türkiye�e 1800 civarında Rum yaşıyor. Her 23 Rum� bir vakıfdüşüyor.�

Türkiye�in tapu kadastrosu tamamlanmadığı için ortada kime ait olduğu bilinmeyen pek çok gayrimenkul bulunduğunu hatırlatan Aygün, özellikle İstanbul�a mülkiyeti tartışmalı binlerce bina bulunduğunu, azınlıkların daha şimdiden buraları sahiplendiğini belirtti.

 

 

toros998
Uzaklaştırılmış
¥ gün kaldı.


10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer Tarafından 9 Maddesi Meclis’e İade Edilen ve CHP’nin Şiddetle Karşı Çıktığı, “Vakıflar Yasa Tasarısı” TBMM Adalet Komisyonu’nda Benimsendi. CHP ve MHP’li Üyelerin İade Edilen Maddelerin Yasadan Çıkarılması İçin Her Maddede Verdikleri Önergeler AKP’li Üyeler Tarafından Reddedildi.
 

 

10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından 9 maddesi Meclis’e iade edilen ve CHP’nin şiddetle karşı çıktığı, “Vakıflar Yasa Tasarısı” muhalefet partilerinin tüm itirazlarına karşın AKP’li üyelerin oylarıyla Adalet Komisyonunda benimsendi.

TBMM Adalet Komisyonu’nda, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, 9 maddesini bir kez daha görüşülmesi amacıyla 22. Dönem Meclis’e iade ettiği, “Vakıflar Yasası” görüşülerek kabul edildi. Komisyonda Hükümet adına konuşan Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Sezer’in Kanunu iade gerekçelerine ve “Yeni Vakıflar Yasasına gerek yoktu, AB süreci dolayısıyla getirilmiştir” şeklindeki değerlendirmelere katılmadığını dile getirdi.

Bakan Yazıcı, Türkiye’deki azınlık cemaatlerinin, 1974 yılındaki Yargıtay kararıyla alınan taşınmazlarının 28’inin Vakıflar Genel Müdürlüğüne, 114’ünün de Hazine’ye devredildiğini söyledi. Yasayla bu malların iadesi için 18 aylık bir süre öngörüldüğünü anlatan Yazıcı, bu konuda tazminatın da gündeme gelebileceğini ifade etti.

-TARTIŞMALAR-

Yasaya özellikle Sezer’in Meclis’e iade ettiği 9 madde üzerinde konuşan muhalefet partisi temsilcileri her maddeye ayrı ayrı önergeler vererek söz konusu maddelerin yasadan çıkarılması için önergeler verdiler. Ancak, önergeler AKP’li üyelerin oylarıyla reddedildi. Yasaya eleştiri MHP’den sert tepkilerle geldi.

-İHTİRASLARI BİTMEYENLER VAR-

MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Konya Milletvekili Faruk Bal da, yasayı sert sözlerle eleştirerek, bu kanunun uygulanması için bu kanunun arkasında bir takım çalışmalar olduğunu öne sürerek, “Bu kanundan yararlanmak isteyenler var. İhtirasları bitmeyenler var” dedi.

-545 YIL GERİ GİDEBİLECEK, 545 YILIN İNTİKAMI ALINMAK İSTENİYOR-

Faruk Bal düzenlemenin, Avrupa Birliği’ne uyumla ilgisi olmadığını, AB hukukunda vakıf mevzuatı bulunmadığını belirterek, “Vakıf mevzuatı olmayan bir birliğin mevzuatına nasıl uyum sağlanır? Bu bir dayatmadır” diyen Bal, “Bu meselenin bizi götüreceği yer, 545 yıl önce cereyan etmiş, çağ açıp, çağ kapatan bir olayı inkar etmektir. Bunu böyle anlamak lazım. Bu kanun, 545 yıl geriye gidebilecek kadar uygulanacak bir kanun” dedi. Bal, Vakıflar Kanunu’nun, Lozan Anlaşmasını ihlal ettiğini ve kamuoyuna yanlış takdim edildiğini savundu. Faruk Bal, gayrimüslimlerin de Medeni Kanununa göre din ve ırk esasına dayalı olmamak şartıyla vakıf kurabileceğini; din ve ırk esasına dayalı 1926 yılından önce kurulmuş vakıfların ise yenisi kurulmadan ve genişlemeden devam edebileceklerini anlattı.

-KURTULUŞ SAVAŞINA, LOZAN’A, ANAYASA’YA AYKIRI-

Bal, cemaat vakıfları temsilcisinin, Vakıf Meclisine alınmasını da eleştirerek, “Bu yasanın savunabilecek yönü yok. Bu yasa, Lozan Anlaşmasına, Anayasaya, Cumhuriyetin kuruluş felsefesine aykırıdır. Kurtuluş Savaşı mücadelesinin fikriyatına aykırıdır. Bu yasayı külliyen ortadan kaldırmamız gerekir” şeklinde konuştu.

-AMACININ NE OLDUĞUNU BİLMİYORUZ-

CHP Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe de Vakıflar Yasası’nın 9 maddesinin Meclis’e iade gerekçelerinin tamına katıldıklarını belirterek, “dışarıdan güdümlü bir yasa” diyerek eleştirdi. Cemaat vakıflarının faaliyetlerine, amaç ve işlevlerine yönelik yapılan düzenlemelere tepki gösteren Ünlütepe, değişiklikte amacın ne olduğunu sorarak, “Amacının açıklanmasını istiyorum. Bu yasayla kime yaranmak isteniyor bilmek istiyorum” dedi. Hiç kimsenin bu yasayı onaylamasına hakkı bulunmadığına dikkat çeken Ünlütepe, Vakıflar Kanunun, Anayasa ve Lozan Anlaşmasına aykırı hükümler içerdiğini savundu.

DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan da, daha önce “Kürt Vakıflar kurulmasın dendi, Yargı kararıyla kuruldu” hatırlatmasında bulundu.

-YASA NELER GETİRİYOR-

Aynen kabul edilen maddeler şu düzenlemeleri getiriyor; Vakıflar; yurt içi ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdi bağış ve yardım alabilecek, yurt içi ve yurt dışındaki benzer amaçlı vakıf ve derneklere aynı ve nakdi bağış ve yardımda bulunabilecek.

-ŞİRKET KURACAK, TİCARET YAPABİLECEKLER-

Vakıflar; amacını gerçekleştirmeye yardımcı olmak ve vakfa gelir temin etmek amacıyla, Genel Müdürlüğe bilgi vermek şartıyla iktisadi işletme ve şirket kurabilecek, kurulmuş şirkete ortak olabilecek.

Genel Müdürlük tarafından değerlendirilemeyen veya işlev verilemeyen hayrat taşınmazlar, fiilen asli niteliğine uygun olarak kullanılıncaya kadar kiraya verilebilecek.Hayrat taşınmazlar, Genel Müdürlük tarafından işlev verilmek amacıyla vakfiyesinde yazılı hizmetlerde kullanılmak üzere, onarım ve restorasyon karşılığı kamu kurum ve kuruluşlarına veya benzer amaçlı vakıflara veya kamu yararına çalışan derneklere tahsis edilebilecek. Cemaat vakıflarına ait kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan taşınmazlar, vakıf yönetiminin talebi durumunda Meclis kararıyla aynı cemaate ait başka bir vakfa tahsis edilebilecek veya vakıf akarına dönüştürülebilecek. Vakıflar Meclisi, Vakıflar Genel Müdürlüğünün en üst seviyedeki karar organı olarak görev yapacak.Vakıflar, izin almadan mal edinebilecek, malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilecek.Mülhak, cemaat, esnaf ve yeni vakıflara başlangıçta özgülenen mal ve haklar, vakıf yönetiminin başvurusu üzerine, haklı kılan sebepler varsa denetim makamının görüşü alınarak mahkeme kararıyla, sonradan edindikleri mal ve hakları ise bağımsız ekspertiz kuruluşlarınca düzenlenecek rapora dayalı olarak vakıf yetkili organları kanalıyla daha yararlı olanlarıyla değiştirebilecek ve paraya çevrilebilecek.

Yabancılar, Türkiye’de hukuki ve fiili mütekabiliyet esasına göre yeni vakıf kurabilecek. Yeni vakıflar, vakıf senetlerinde yazılı amaçlarını gerçekleştirmek üzere, Vakıflar Genel Müdürlüğüne beyanda bulunmak şartıyla şube ve temsilcilik açabilecek. Vakıflar; vakıf senetlerinde yer almak kaydıyla, amaç veya faaliyetleri doğrultusunda, uluslararası faaliyet ve işbirliğinde bulunabilecek, yurt dışında şube ve temsilcilik açabilecekler, üst kuruluşlar kurabilecek ve yurt dışında kurulmuş kuruluşlara üye olabilecekler.


 

 

toros998
Uzaklaştırılmış
¥ gün kaldı.


Patrik vakıf arazileri ve Heybeli için Ankara’da
 

 

FENER Rum Patriği Bartholomeos, üç günlüğüne Ankara’ya çıkarma yaptı. Bartholomeos’un çantasında dört önemli konu var: 1971’de kapatılan Heybeliada Ruhban Okulu, ekümeniklik kavramı, Patrikhane tarafından cemaat vakıflarına ait olduğu iddia edilen taşınmazlar ve AB’nin İlerleme Raporu. Dün Köksal Toptan’ı ziyaret eden Patrik, bugün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bir araya gelecek. Bartholomeos, Heybeliada’nın açılmasını isteyecek, ‘ekümenik’ kavramının siyasi olmadığını; sadece kilisenin adı olduğunu anlatacak. Heyetin Başbakan Erdoğan tarafından da kabul edilmesi bekleniyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden sorumlu Devlet Bakanı Hayati Yazıcı ile Dışişleri Bakanı Ali Babacan da ziyaret edilecek diğer isimler olacak.

Bazı taşınmazlar için iç hukuk yollarını tüketen patrikhane, Türkiye aleyhine AİHM’de dava açmıştı. Bartholomeos, Sezer tarafından veto edilen ve Meclis’te bekleyen Vakıflar Yasası’nı muhatapları ile yaptığı görüşmelerinde ele alacak.

Başbakan, Akdamar’ı iyi niyet mesajı vermek için onardığını açıkladı.

Europa Press adlı ajansın düzenlediği toplantıya katılan Başbakan, bir gazetecinin, sözde soykırım iddialarını cevaplarken şu itirafta bulundu: “Van Gölü’nde, Akdamar Adası’nda Ermeni Ortodoks kilisesi vardı. Bu kiliseyi biz devletin hazinesinden restore ettirdik ki bunlar mesaj olsun diye…”

Erdoğan kendisine emanet edilen milletin parasını “Ermeniye kıyak” olsun diye harcadığını ağzından kaçırdı.

Erzurum’da, Ermenilerin katlettiği 278 Türk anısına yapılan şehitliği kaderine terkeden iktidar, Akdamar kilisesi için Türk milletinin kesesinden tam 3 trilyon lira harcadı….

Kiliseyi devlet hazinesinden restore ettirdik

Erdoğan, şehitlikler kaderine terkedilirken, Akdamar Kilisesi’ne 3 trilyon lira harcadıklarını anlatırken mesaj olsun diye yaptıklarını söyledi.

Medeniyetler ittifakı” için İspanya’da bulunan Başbakan Erdoğan, bu ülkedeki temasları çerçevesinde Europa Press adlı ajansın düzenlediği kahvaltılı toplantıya onur konuğu olarak katıldı. Burada soruları cevaplayan Erdoğan, ABD’nin, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddiaları ile ilgili tavrı konusunda sorulan bir soruya şu cevabı verdi:

Bush’la Rice’ı övdü

“Sözde Ermeni Soykırımı konusunda gerçekten bu son dönemdeki gelişme, özellikle mevcut Amerikan yönetiminin hassasiyetiyle şu anda ertelenmiş gözüküyor. Yani burada Sayın Başkan Bush olsun, diğer bütün ekibinin içerisindeki yöneticiler olsun, hepsi de, Sayın Rice de olmak üzere hakikaten yoğun bir gayret gösterdiler.” Ardından Ermeniler için AKP iktidarının neler yaptığını anlatan Erdoğan şunları söyledi: “İktidara geldik. Türkiye’ye uçak seferleri yoktu. Biz Erivan’a hava kapılarını açtık. Van Gölü’nde Akdamar Adası’nda Ermeni Ortodoks kilisesi vardı. Bu kiliseyi biz devletin hazinesinden restore ettirdik ki bunlar mesaj olsun diye. Bununla da kalmadık. Şu anda Türkiye’de 40 bin civarında Ermenistan’dan kaçıp Türkiye’ye gelen Ermeni var. Biz bunları iade etmedik. Niye? Kaçtıklarına göre sıkıntıları var, dertleri var.”

Akdamar Kilisesi geçen yıl onarıldı

Erzurum’da 278 savunmasız Türk’ün bulunduğu şehitlik kaderine terkeden iktidar, Van Akdamar’daki Ermeni kilisesi için 3 trilyon lira harcamıştı. Akdamar Kilisesi’nin yeniden açılışı 30 Mart 2007 tarihinde gerçekleştirildi. Akdamar’ın ardından Türk katillerine ait 7 kilise daha Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bakıma alınmıştı.
HAZiN ÇELiŞKi!

Kriter bahanesiyle TBMM’ye baskı yapan Avrupalılara ses çıkaramayan siyasetçiler, sıra Türk’e geldi mi esip gürlüyor.

Mİllİ egemenliği AB’ye devretmek için anayasayı bile değiştirmeye kalkışan iktidar ve ona destek veren bazı muhalif partiler, türban tartışmaları sırasında uyarılarda bulunan Yargıtay Başsavcısı ve Danıştay Başkanı’nı adeta linçe tabi tuttu. Ama aynı çevreler, Avrupalılar TBMM’ye müdahale ederken seslerini bile çıkaramadılar. Türkiye’nin altını oyan “kriter” adı altındaki dayatmaları da kayıtsız şartsız yerine getirdiler…

İçeriye arslan ama…

İşte sessiz kalınan açıklamalardan bazıları:

– Avrupa Parlamentosu Üyesi Camiel Eurlings

Vakıfları serbest bırakın Türkiye’nin Heybeliada Ruhban Okulu derhal açılsın. Patrik Bartholomeos’u “ekümenik” olarak tanıyın.. Ekümeniklik sorunu da Türkiye’nin önündeki ayrı bir engel…

– AB Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Olli Rehn:

Vakıflar Yasası biran önce yürürlüğe girmeli. Azınlıkların mülk sorununun çözümüyle ilgili çalışmalara hız verilmeli,

Ermeni sınırını açın

– AB Komisyonu eski Başkanı Romano Prodi: Türkiye-Ermenistan sınırının açılması gerekiyor. Sınırın kapalı olmasından hoşlanmıyorum…

TÜRKİYE’Yİ İŞGAL PROJESİ

NEREYE gitmekte olduğumuz artık iyice belirginleşti. 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, “Lozan Antlaşması delinir” gerekçesiyle Vakıflar Yasa Tasarısı’nı veto ettiğinde, “Sevr paranoyası”na tutulmakla suçlamışlardı adamcağızı…

Kimler?

Vakıflar Yasası’nın azınlıklara tanıdığı akıl almaz imtiyazlarla Türkiye’nin yabancılara peşkeş çekileceğini göremeyen veya görmek istemeyen gözler…

İşte o gafil gözler, Sayın Sezer’in veto ettiği Vakıflar Yasa Tasarısı’nı TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşerek, aynen kabul ettiler.

Tasarı, Meclis Genel Kurulu’na inmek için gün sayıyor. Gerisi kolay. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yıldırım hızıyla onaylayacağı tasarı, Resmi Gazete’de yayınlanarak yasalaşacak!

Böylece yabancılar, Türkiye’de yeni vakıf kurabilecek. Vakıflar, izin almadan mal edinebilecek, malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilecek.

Cemaat vakıflarının taşınmazları iade edilecek.
Vakıflar, uluslararası faaliyet ve işbirliğinde bulunabilecek, yurtdışında şube ve temsilcilik açabilecek, üst kuruluş kurabilecek ve yurtdışında kurulan kuruluşlara üye olabilecek.

Yurtiçi ve yurtdışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan, ayni ve nakdi bağış ve yardım alabilecek, yurtiçi veya yurtdışındaki benzer amaçlı vakıf ve derneklere ayni ve nakdi bağış ve yardımda bulunabilecek.
Amacını geliştirmeye yardımcı olmak veya gelir sağlamak amacıyla vakıflar, iktisadi işletme ve şirket kurabilecek, kurulmuş şirketlere ortak olabilecek.

Geleceğimiz tehlikede

BU ne demektir biliyor musunuz?
Yabancıların mülk edinmesini sağlayan yasa sayesinde yabancılar tarafından parsellenen Türkiye, Vakıflar Yasası sayesinde tümüyle işgal edilecek demektir.
Yani Vakıflar Yasası, “Türkiye’yi işgal etme projesi” dir.

Bunları, Cumartesi gecesi telefonla katıldığımız Meltem TV’nin “Diyalog” programında da söyledik.
Vakıflar Yasası ile sadece Lozan delinmekle kalmıyor, Sevr’den de öte hükümler getiriliyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı ve geleceği tehlikeye atılıyor.

Lozan yerine SEVR mi

VAKIFLAR Yasa Tasarısı TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edilirken, Yunanistan Başbakanı Kosta Karamanlis Türkiye’yi ziyaret ediyor.
Zamanlama da ilginç değil mi?

Yunanistan Başbakanı Karamanlis, “Heybeliada Ruhban Okulu açılsın” diye emrediyor.

Sayın Başbakanımızın cevabı hazır: “1972′ye kadar açıktı, değerlendiriyoruz, karar vereceğiz.”

Karamanlis, Patrikhane’nin merkezinin Türkiye olması gerektiğini söylüyor.

Sayın Başbakanımız, “Ekümeniklik Ortodoksların iç sorunudur” deyiveriyor.
Yani, “Ortodokslar iç sorunlarını halletsin, biz patrikhaneye ekümeniklik tanırız” demeye getiriyor.

Ruhban okulu açılacak, patrikhaneye ekümeniklik verilecek… Ne kaldı geride? Ayasofya… Rum-Yunan lobisi Ayasofya’nın kilise yapılması için 1 milyon imza toplamaya karar vermedi mi?

Türkiye’nin “kırmızı çizgileri” ne ne oldu?
Türkiye’nin tapusu olan LOZAN Antlaşması rafa kalkıyor ve yerine SEVR mi geliyor
Devlet Bakan Hayati Yazıcı’dan şok itiraf:

Vakfın dini amacı varsa, amacı doğrultusunda elbette çalışacaktır…

VakIflar Genel Müdürlüğü’nde basın toplantısı yapan Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, bir gazetecinin, “Cemaat vakıfları misyonerlik faaliyetleri yaparlarsa ne olacak?” şeklindeki soruya, “Vakfın dini amacı varsa, amacı doğrultusunda elbette çalışacak” cevabını verdi.

Milli güvenlik meselesi

YazIcI’ya tepki gösteren Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ömer Vehbi Hatipoğlu, misyonerliğin milli güvenlik problemi olduğunu hatırlattı. Hatipoğlu, “Misyonerlik konusunda AB baskısı devam ediyor. Hükümet bu yüzden sıkıntılı” diye konuştu.

Haçlıya yol verdiler

Hayati Yazıcı: Misyonerliğe ilişkin bir bilgi bize ulaşmadı. Vakfın dini amacı varsa, amacı doğrultusunda elbette çalışacak

TBMM Genel Kurulu’nda önümüzdeki günlerde görüşülmesi beklenen Vakıflar Yasa Tasarısı ile Mülhak, cemaat ve yeni vakıflara pekçok kolaylık sağlanıyor. Vakıflardan sorumlu Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Vakıflar Yasa Tasarı ile ilgili bilgilendirme amacıyla önceki gün düzenlediği basın toplantısında 10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in 9 maddesini veto ettiği yasa tasarısında değişiklik yapmadan yeniden TBMM Genel Kurulu’na sevk ettiklerini belirtmiş ve düzenlemenin yasalaşması halinde getireceği yenilikleri şu şekilde açıklamıştı.

İzin almaya gerek yok

* Çağdaş kamu denetimi egemen kılınacak.

* Vakıf kurucularında aranan şartlar basitleştirilecek.

* Vakıf yönetiminde yer almak kolaylaştırılacak.

* Yabancılara vakıflarda görev alma hakkı getirilecek.

* Vakfı küçük zararlara uğratanların azli yerine daha basit cezalara çarptırılmaları sağlanacak.

* Vakıflara boşalan organları tamamlama hakkı getirilecek.

* Yeni kurulan vakıflar yurtdışında faaliyet gösterip, teşebbüslerde bulunabilecek, ayni ve nakdi yardımlar kabul edebilecek.

* Vakıflar bağımsız denetim organları tarafından denetlenebilecek.

* Vakıflar, denetim amacıyla gelirlerinin yüzde 5’ini vakıflar Genel Müdürlüğü’ne vermek zorunda kalmayacak.

* Vakıf meclisi üye sayısı 5’den 15’e çıkartılacak..

* Vakıflar izin almadan mal edinebilecek.

* Vakıflara ait hayrat ve taşınmazlar haczedilemeyecek.

* Yurtdışında bulunan vakıf eserleri onarılamıyor ve yok olup gidiyordu. Yeni kanunla yurtdışında yer alan abide ve tarihi eserlerin tadilatı ve onarımı için bütçeden kaynak aktarılacak.

* Vakıf eserlerini sponsor olarak onaranlara vergi muafiyeti getirilecek.

* Vakıf eserlerinde yap-işlet-devret modelini uygulayanlara verilen 29 yıllık işletme hakkı 49 yıla çıkartılacak.

Tabi ki çalışacaklar

Bakan Yazıcı, Vakıflar Yasa Tasarı ile cemaat vakıflarına tanınan yeni haklara dikkat çeken bir gazetecinin, “Cemaat vakıfları alacakları yardımlarla misyonerlik faaliyetleri yaparlarsa ne olacak?” şeklindeki soruya ise “Cemaat vakıflarının misyonerlik faaliyetlerine ilişkin bir bilgi bize ulaşmadı. Vakfın dini amacı varsa, amacı doğrultusunda elbette çalışacak” cevabını vermişti. Basın toplantısında Yazıcı, Vakıfların denetim amacıyla gelirlerinin yüzde 5’ini Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne vermek zorunda kalmaması nedeniyle Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yıllık ortalama 15 trilyonluk bir gelirden de vazgeçtiğini de belirtirken “ Batı Trakya da yaşayan Türklerin kurdukları vakıflar adına yaptırdıkları camilere Yunanistan’ın izin vermediği ve Vakıflar Kanunu’nda yapılan değişiklik sonrası batı ülkelerinden de karşılık görüp göremeyeceğimiz” şeklindeki soruya da şu karşılığı verdi: “Biz onlara referans olmalıyız. Bizim halkımıza hak verilmiyor diye biz de onlara hak veremeyiz diyemeyiz”

Misyonerliğin önünü açan AKP’ye büyük tepki

Orhan Özkaya, iktidar sayesinde misyonerlerin Anadolu toprağında cirit attığını söylerken Nuri Gürgür, “AKP, Lozan’ı ortadan kaldırmayı amaçlıyor” dedi

SP’li Hatipoğlu konunun bir güvenlik meselesi olduğuna dikkat çekerken, yazar Bayzan da, “Azınlık vakıfları misyonerliğin lojistik merkezidir” dedi

Tehlikeli bir politika

Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın “Vakıfların misyonerlik faaliyetine ilişkin bize her hangi bir belge ulaşmadı. Vakfın dini amacı varsa, bu amacı doğrultusunda çalışma yapacaktır” açıklaması tepki çekti. Türk Ocakları Genel Başkanı Nuri Gürgür, yapılanların Lozan’ı ortadan kaldırma amaçlı olduğunun altını çizdi ve tehlikeli bir politikadır dedi.

Milli güvenlik sorunu

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ömer Vehbi Hatipoğlu, misyonerliğin bir milli güvenlik problemi olduğunu hatırlatarak şunlara vurgu yaptı: “ Misyonerlik Türkiye’de yasalar çerçevesinde yasak kapsamında. AKP önümüzdeki dönemde AB baskısıyla misyonerliği serbest bırakan düzenlemeleri hayata geçirebilir.”

Asıl amaçları belli

Tapu ve Kadastro eski Genel Müdür Yardımcısı ve Araştırmacı-Yazar Orhan Özkaya da yasanın zaten misyonerlik faaliyetlerinin önünü açtığını dile getirerek şunları kaydetti: “Misyonerler Anadolu topraklarında insanları Hıristiyan yapıyorlar zaten. Anadolu’da cirit atıyorlar. Yasada açıkça yasaklanırken asıl amaçları da ortadadır”

Kamu düzenine aykırı

Araştırmacı-Yazar Ali Rıza Bayzan ise şunları kaydetti: “Hükümetin misyonerliğe bakış açısı sorunu çözemez.Vakıfları, sonuç olarak lojistik kurumlar olarak niteleyebiliriz. Zaten vakıfların kendi çalışma yapılarında, dini faaliyet önemli bir yer tutar. Bu çerçevede de misyonerlere lojistik anlamda büyük destek verirler. Kamu düzenine aykırı”


 

 

f

15 Temmuz 2010 - sinan meydan

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir