TAŞ ATAN ÇOCUKLAR
Kamuoyunda kısaca “Taş atan çocuklar” olarak bilinen, asıl adı ise “Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” olan tasarı, TBMM gündemine alınarak Genel Kurul’da görüşülmesine başlanmak üzere ve her zaman olduğu gibi bu tasarı bir takım “son dakika” ek ve değişiklikleri ile kabul edilecek.
Tasarıya monte edilecek son dakika eklerinin, nerelere kadar varacağını ise şimdiden tahmin edebilmenin olanağı yok. “Taş atan çocuklar şeklindeki başlık o kadar masum ki; kimse bir şey diyemiyor. Sanki bu çocuklar bahçedeki kiraz ağacına taş atıyorlar.
Kanun tasarısının başlangıcında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca kabul edilen ve ülkemiz tarafından da 1995 yılında onaylanan “Çocuk Hakları Sözleşmesinden” söz edilerek adı geçen sözleşme ile sanki terör suçlusu çocuklara bir ayrıcalık getirilmiş gibi bir hava yaratılmaktadırlar. Sözleşmede bu yolda bir hüküm bulunmadığı gibi aksine 38. maddesinde “Taraf Devletler on beş yaşından küçüklerin çatışmalara doğrudan katılmaması için uygun olan bütün önlemleri alırlar” hükmünü taşımaktadır. Çocuğu çatışmalardan uzak tutmak için önlemler almak bir yana, ailesi ve çevresi tarafından suça, teröre itilen çocukların cezalandırılmalarının önüne geçmek, topluma ve çocuklara karşı yapılabilecek en büyük kötülüktür
Can ve mal güvenliğinin sağlandığı bir ortamda “yaşam hakkı” en temel haklardandır. Kim tarafından yapılırsa yapılsın, yaşam hakkına yöneltilen bir tehdit olan terör, hakettiği karşılığı bulmalıdır. Yasa dışı gösteri yapanların ön saflarında yer alan çocuklar öyle bir ortamda yetişiyor ve ders alıyorlar ki yarın bunlarla başa çıkmak daha zor olacaktır. Polis panzerleri, sirenler, ateş, barut, biber gazı, göz yaşartıcı bombalar, toz, duman arasında tam bir eğitim alıyorlar. Sıradan insanlar bu ortamda şaşkına dönerler. Devlet müsamahası ile, sokaklarda mükemmel birer “militan” yetişiyor. Yöneticilerin, çocuk diye bunların cezasını azaltmaya kalkması, ilk defa yakalanmalarında hiç bir ceza almadan salıverilmeleri yolunda hükümler getirilmesi vahim birer hatadır. Özellikle her gün bir veya bir kaç “şehit haberinin” geldiği, “karakol baskınlarının” yapıldığı günlerde bu şekilde bir gündem yaratılması kabul edilemez bir davranıştır.
Ellerinde molotof kokteyli denen yanıcı patlayıcı maddeler, polise atıyorlar, etrafı taşlıyorlar. Polis üzerlerine yürüyor, onlar kaçıyorlar. Onlar saldırıyor, bu defa polis duruyor. Bu kişiler yakalandığı zaman “Hadi bir daha yapma, evine git” demek, çocukları teröre iten odaklara kuvvet verecek ve bunun sonucunda, devlete sığınamayan kitleler, ya teröristin-ayrımcının yanında yer almak veya kendini korumak için bireysel hareketlere kalkmak zorunda kalacaktır. Bunların her ikisi de topluma, ülkeye, millete zararı dokunacak sonuçları doğuracaktır.
İnsan hakları, AB kriterleri adı altında bu gibi akımlara kapılarak oy vermek, seçimlerde alınması ümit edilen bir kaç oy uğruna bu tehlikeleri görmemek, affedilemez birer davranıştır. Bir gün; siyasi, hukuki ve cezai sorumluluk doğuracağı da unutulmamalıdır.
Av.A.Erdem Akyüz
Bir yanıt yazın